Adnan Dinçer

Başlıksız! (29.01.2020)

29 Ocak 2020 Çarşamba

Aslında her yazımın sizlere bir umut, sevinç ve gelecek adına olmasını isteyenlerdenim. Çok da zorlarım kendimi bu anlamda! Gel gör ki tüm hazırlığımı boşa çıkartan gelişmeler o kadar hızlı olur ki zorunlu olarak arada “gargara” olurum hadiselerin gölgesinde. Deprem felaketi bizim için tarihimizde yeni değil. Millet olarak yardımseverliğimiz tavan yapar. İyi niyetle yardıma kendimizi adarız. Birleşir, bütünleşir tek ses oluruz bir anda. En güçlü olduğumuz andır bu bütünleşme. Ama bir süre sonra sulandırılan ortam bizi alt eder bu kez de kahroluruz! İşin ortasını bir türlü bulamayız. Elazığ depreminde ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. Bu felaketin sonucunda Malatyaspor karşılaşmasının tehiri adına yapılan uyarı ve hatırlatma aslında tüm liglerimiz için de geçerli olmalıydı. TFF maçı tehir etti. Herkes kendi çıkarına göre felaketin getirisi ve insani yanını adeta dışlayarak ucuz kahramanlığa kullanmaya kalktı ve kaos ortamı yaratıyorlar diyenler kendileri kaos oldu!

***

Beşiktaş nihayet bekleneni yaşadı. Gelinen süreçte fatura teknik adama çıkınca Abdullah Avcı’nın bileti kesildi. Şampiyonluk umudu hiç olan bir kadro lige devam edecek. Bu kadar erozyona uğramak yetmiyormuş gibi giden yönetimce yapılan hatalar mali bakımdan güç kaybeden Beşiktaş’a önceki iki yılın başarı ve şampiyonluğunu getiren futbol takımını dağıtırken, kulüp televizyonu da dahil çalışanına kadar fedakârlık yapanlar adeta harcandı! Giden futbolcu ve onu başarıya taşıyan teknik kadro gönderilirken, “Aldırma Kartal, aldırma!” günlerini unutarak yaratıcılarının emeğiyle içinden gelen Sergen Yalçın’a teslim edildi. O başarılı dönemi unutanlar belki bu nedenle Sergen’i de harcamadan sabırla işlerine bakar ve geleceğin takımını kurarlar! Çünkü kadro yetersiz ve kalitesi düşüktür! Kimse şapkadan tavşan çıkartmaya kalkmasın. Sabır, iyi planlama ve zaman en iyi ilaç olacaktır. Genç, dinamik ve altı üstü potansiyel dolu bir kulüp olmak için zaman uygundur!

***

Bu ara sizlere yaşadığım bir gerçekle hatırlatma yapacağım. İki sezon önce saygı duyduğum ve şimdi rahmetle andığım bir kulüp başkanı o süreçte deneyimli bir yabancı ile görüşürken bir anda bana da telefonu açıp selamsız, kelamsız şu şekilde konuşarak teklifte bulunur: “Adnan kaç yaşındasın?” Cevabım olayı bildiğim için net olur: “O konuştuğun yabancı teknik adamın yaşındayım!” Telefon pat diye yüzüme kapanır! Bu gerçeğin tarafının şimdilik meslektaşım olduğu için adını söylemek bana yakışmaz. Ama bizim ülkede teknik adamlara bakış açısı bazı yöneticilerde böyle! Onların manav, bakkal veya iş insanı olarak hobileri olan futbol gerçeği, yaşamını bu işe adamış başarılı teknik adamlara tarzı bu! O zaman da başarı Kaf Dağı’nın arkasında kalıyor ve bu gürültü içinde nice değerler harcanıp küstürülüyor. Endüstriyel futbol artık çıkarın kullanılma biçimi olmuştur! Beceremezsen teknik adamı atarsın olur biter. Güçleri iki satır yazı veya iki tribün protestosu kadardır! Bizimkilerin yaşı sorulur! Ama yabancı olunca yaşın önemi yoktur. Önce futbolumuzu bu zihniyetten kurtarıp teknik adam ve gençlere, futbolcularımıza sahip çıkılarak yaşlı yabancıların kötülerine forma vermemeyi öğrenmeliyiz. Eskiler ne derlerdi? Kurumlar ve kulüpler hak ettiği biçimde yönetilirler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rol çalıyorlar! 10 Aralık 2024
İddiasız derbi! 8 Aralık 2024
Temizlenme şart 6 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları