Politik sahnelerde çoğu zaman gerçek ve sahte puslu bir hâlde bulunur. Ülkemizde de böyle oldu. On yıllardır, gerçek ve sahte olan bu puslu hal sahnelenip durdu. Bir Sahtelikler Tiyatrosu kuruldu, senaryolar yazıldı, oyunlar oynandı. Ancak bugün pus kalktı, gerçek ve sahte apaçık ortada!
Kendilerini sol olarak sunanların, nasıl birer emperyalist maşası olduklarını görüyoruz. Barış, demokrasi ve özgürlük talep eden sözde demokratların, gerçekte feodalizm yanlısı etnikçilerin köktendincilere nasıl hizmet ettiğini görüyoruz. Ağızlarından “ahlak”ı düşürmeyen, dünya işlerinde işi gücü olmayanların, kendi karanlık dehlizlerinde ne denli “ahlaklı” olduklarını tüm çıplaklığıyla görüyoruz. En nihayetinde birbirlerine laf olsun diye lanet okuyanların birbirleriyle nasıl iş tuttuklarını da görüyoruz.
SAHTELİK CEPHESİ
Bir yandan Şeyh Said’i övüp onun adını meydanlara verenlerin bu ülkeye sunacak hiçbir demokrasi katkısı yoktur! Bir yandan tecavüzcüleri koruyup bir yandan ahlak nutukları atanların bu ülkeye katacak hiçbir etik değeri yoktur! On yıllarca ülkeyi teröre boğanların bu ülkeye getirebilecekleri hiçbir barış yoktur! İşte her şey gün gibi ortada!
Ülkemizde tam bir sahtelik cephesiyle karşı karşıyayız bugün. Tüm sahteler bir araya gelip ülkemize barış ve demokrasi getirmekten söz ediyor. Eh, çok samimiyseler, buyursunlar getirsinler. Yapacakları şey çok basit: barışın ve demokrasinin önünde engel olan kendilerini derhal feshetmek! Dilerseniz, somutlaştıralım bu durumu, şu an için birden mevcut iktidar ve işbirlikçilerinin barış ve demokrasi için gayet samimi bir şekilde kendilerini feshedip politik sahneden çıktığı bir Türkiye hayal edin. Sizce, böyle bir Türkiye’de demokrasi ve barışın tesis edilmesi ne kadar sürer? Anket şirketleri için gayet araştırılmaya değer bir başlık!
Elbette bu kesimlerin bir araya gelip birbirlerini kurtarmaya çalışmaları hiç de bir tesadüf değil. Birbirlerini kurtarmaya çalışıyorlar, çünkü tüm sahtelikleriyle bir bir ortalığa saçıldılar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar kurdukları “Sahtelikler Tiyatrosu” iflasın eşiğine geldi. Artık salonları eskisi kadar kalabalık değil, bilet satışları düştükçe düşüyor. Oyunlarına olan ilgi günden güne azalıyor. Artık hiç kimse onların oyunlarını izlemek istemiyor! Artık “barış” kisvesi altında gizlenen ihanetlere, “demokrasi” maskesi takmış bölücülüklere ve “özgürlük” naraları atan teslimiyetçilere kanacak ne bir genç ne bir yurttaş kaldı! Geçmiş olsun! Tarihin çöp sepetine süpürülecekler için süpürgesi elinde köşe bucak her yeri bir bir süpürüyor gerçekler! Temizleniyoruz, güçleniyoruz!
Halen anlamsızlık çöllerinde savrulup giden repliklerini pek önemli, pek değerli hakikatler gibi oynamaya devam eden oyunculara gelince, gerçek ve sahte olan ayrışmıştır artık. Ve gerçek olan sahtenin yerini almada her zamankinden daha kararlı, daha güçlüdür!
Şu hususu net bir şekilde vurgulayalım: Bu ülkenin geleceğini, sözde demokrasi komisyonları, sözde milliyetçi partiler, sözde iktidar ve sözde sosyalist kesimler değil, “sözde”ler değil; bugün direnen, umutları ve özgür iradeleriyle hareket eden yurttaşlar belirleyecek!
Ve son zamanlarda yeniden akıl verme işlerine girişen sözde aydınlar meselesine gelince; hiçbir aydın, sahte olanı yüceltmez, teröristi övmez, “bizden” deyip susmaz! Nokta.
***
Dünyada ve ülkemizde olup bitenler karşısında umutsuz okumalar yapanlara da bir not düşelim: Yanılıyorsunuz! Duyduğunuz sesler, sahtekârların zafer çığlıkları değil; bu, sahteliklerin egemen olduğu dünyanın sonunu getiren bir neslin coşkulu haykırışı! Karanlığı yırtıp geçen bir ışık var artık: sokaklarımız, kendi gerçek ışıklarıyla aydınlanmaya başlıyor. Artık sokaklara adım atarken, üzerinizdeki tüm sahtelikleri çıkarıp, gerçek kıyafetlerinizi giymeyi unutmayın. Çünkü inşa edilen yeni dünyada, hiçbir sahteliğe yer kalmayacak!