Demokrasi diploması
Ali Apaydın
Son Köşe Yazıları

Demokrasi diploması

04.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Eğitim sosyolojisi içerisinde yaygın bir tez, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemek için basit bir kriteri dikkate alır: Bir ülkede yaşayan genç nüfusun yarısından fazlasının anneannesi üniversite mezunu ise, o ülke gelişmiş bir ülkedir. Eğitim fakültelerinin lisans derslerinde sık sık dile getirilen bu iddia, yüzeysel bir bakışla indirgemeci bir istatistik gibi görünse de; arka planında yatan sağlam sosyolojik ve felsefi argümanlar nedeniyle oldukça doğru ve derin bir tespittir. Zira bu kriterle elde edilen basit veri, bir toplumun insan, kadın ve hayvan hakları, sosyal adalet ve kuşaklar arası kültürel sermaye aktarımı gibi konularda çok şey ifade eder.

Şöyle ki, kuşaklar boyu aktarılan sistematik bilginin en büyük kaynaklarından olan yükseköğrenime kadınların kitlesel olarak iki kuşaktır erişebiliyor olması, erkeklerin bu kaynağa çok daha uzun süredir erişebildiğini gösterir. Çünkü tarihsel süreçte kadınların haklarını sonradan elde ettiği bilinmektedir. Şu hâlde, anneannelerin üniversite diploması, aynı zamanda tarihin kara lekesi olan ataerkil bilgi tekeline karşı kazanılmış bir devrimin somut kanıtı olan bir nevi demokrasi diploması anlamını da taşır! Neticede, böyle bir toplumun gençleri, derin ve sağlam kökleri olan bir eğitim sermayesinin içinde, demokratikleşme sürecinde epey yol almış bir ülkede, yani gelişmiş bir ülkededir.

EĞİTİM: CUMHURİYET DEVRİMİNİN GÜVENCESİ!

Ülkemizde bu konu üzerine yapılmış kapsamlı bir sosyoloji çalışmasından haberdar değilim –esasen yaptığım hatırı sayılır araştırmalarda böyle bir çalışmaya erişemediğimi de belirtmeliyim. Ancak TÜİK verilerinden hareketle bir okuma yaptığımızda, en iyimser okumada bile bugün üniversite eğitimi almış anneanne oranımızın %3’ü geçmediği ve muhtemelen daha da az bir oranda olduğu açık bir gerçekliğimizdir. İşte bugün ister ekonomik ister politik ister kültürel olsun, hangi konuyu incelersek inceleyelim, hangi sorunu çözmeye kalkışırsak kalkışalım, tüm bu meseleleri değerlendirirken bu derin ve yapısal tarihsel gerçekliği asla göz ardı etmememiz gerekiyor! Zira ülkemizin sosyolojik fotoğrafı, ancak bu gerçeklikle birlikte anlam kazanıyor!

Konu ve sorun ne olursa olsun, mevcut gerçekliğimizi unutarak ciddiye alınabilir ve sürdürülebilir çözümler üretemeyiz! Çünkü hemen her filozofun farklı farklı biçimlerde ifade ettiği gibi, insanlık adına tek gerçek mücadele, cehalete karşı yapılan mücadeledir ve insanlık adına yürünebilecek tek yol eğitim yoludur!

Hayır! Hemen ucuz bir eleştirel nokta bulup bu niceliksel verilerin mutlak bir hakikati temsil edemeyeceği üzerine zırvalamaya başlamayalım! Elbette kitlesel yükseköğrenim, bir topluma eleştirel düşünebilen, karmaşık problemleri çözebilen, kültür ve sanatla hemhal olan bir nüfus yetiştirme olanakları sunsa da tüm bu olanaklar sadece potansiyel bir varlığa işaret eder. Elbette bu olanakların nasıl değerlendirildiği, o ülkenin eğitim felsefesinin ve politik iradesinin niteliğine bağlıdır. Bu noktada elbette nitelik sorgulaması kaçınılmazdır ve “Hangi üniversite? Hangi eğitim sistemi?” gibi sorular çok önemlidir. Çok önemlidir, ama öncelikli değildir ve önceliği göz ardı ederek önemli şeyler yapmak asla mümkün değildir!

Şu hâlde, sadece bir potansiyelin varlığına da işaret etse, buradaki potansiyel olanın önceliğini ıskalamamalıyız. Ancak bu potansiyele erişebildiğimizde onun nasıl kullanıldığını ya da kullanılabileceğini sorgulama hakkımız olacaktır.

Bu noktada ülke gerçekliğimizi hatırlamak ve asla unutmamak zorundayız! Gerçekliğimizi derhal hatırlayalım: bizler insanlık tarihine yön veren bir devrimle kurulmuş bir ülkenin en fazla üç kuşak ötesinde yaşayan insanlarız.

Hatırlayalım: şayet Cumhuriyet Devrimi öncesinde saray çevresinden gelen bir soyağacına sahip değilsek, bugün hemen her birimiz en fazla iki kuşak ötede üniversite, lise, ortaokul ve hatta ilkokul eğitimlerini bir kenara bırakın, okuma-yazma eğitimine bile erişememiş insanların torunları ya da çocuklarıyız!

Hatırlayalım: Bugün ülkemiz gençliğinin ezici çoğunluğu halen soyağaçları içinde ilk kez üniversite eğitimi alıyor!

Hatırlayalım: Halen pek çoğumuzun anneannesini bir kenara koyun, annesi bile üniversite eğitimi almış bir insan değil, babası da değil, dahası pek çoğu lise eğitimi bile almış değil. Şu hâlde asla unutmayalım, tıpkı bu köşenin yazarı gibi pek çoğumuz bir orman köyünden ya da bir dağ köyünden çıkıp gelen insanların çocuklarıyız!

Kısacası söz konusu kritere göre, bizler henüz demokrasi diplomasını almamış bir ülkenin yurttaşlarıyız! Bunun için henüz almadığımız bu diplomayla yaşama lüksüne sahip değiliz –nitekim yaşayamıyoruz da! Bu yüzden hayıflanmamızın anlamı yok, bu diplomayı almak için çalışmak, çabalamak, mücadele etmek zorundayız. Çünkü bugün dünyada halen bu diplomaya erişme olanağı bile olmayan pek çok ülkenin yurttaşlarının aksine, bizler bu diplomaya erişmek için müthiş olanaklar açan bir devrimin torunları ve çocuklarıyız. Bu devrimi bir sorumluluk olarak üstlenmedikçe demokrasi diplomasını almamız mümkün olmayacaktır.

İşte bu yüzden, bu demokrasi diploması uğruna canla başla mücadele eden herkese borçluyuz bu sorumluluğu.

Kendi hayatları boyunca okuma-yazma öğrenme şansı bile bulamamış ninelerimiz, dedelerimiz, yirmili yaşlarını görmeden bu topraklar için canlarını verenler, bu devrimi var edenler... Onlar sayesinde eğitim alabildik, insanlıkla olan bağımızı onlar sayesinde kurabildik. Şimdi sıra, onların kurduğu bu cumhuriyeti, bu devrimi, yine onların açtığı yolda ilerleyerek kurtarmak ve geliştirmekte. Kişisel başarılarımızı, bu kolektif mücadelenin bir parçası ve onun bir meyvesi olarak görmedikçe bunu yapamayız.

Bu büyük dönüşüm, ancak kuşaktan kuşağa aktarılan en güçlü sermaye olan eğitim mücadelesini kararlılıkla sürdüren öğretmenler sayesinde gerçekleşecek. Çünkü öğretmenlerimiz, cumhuriyetin en değerli kazanımını geleceğe taşıyacak olan ana güçtür!

Bu nedenle, tüm koşullara rağmen öğrenmeye ve öğretmeye devam eden, bu topraklardaki emeğin ve umudun somut neferleri olan tüm öğretmenlerimizin sırtında çok ağır yükler olduğu doğrudur, ancak kimsenin kuşkusu olmasın; bu ülkenin sorumluluğunu üstlenecek ve bu ağır yükleri de taşıyacak yeterli sayıda öğretmeni, cumhuriyeti savunacak yeterli sayıda yurttaşı ve demokrasi diplomasını almak için canla, başla çalışmaya devam edecek yeterli sayıda öğrencisi var!

Şimdi, bu değerli öykümüze tüm ihanet edenlere inat, yandaşlara inat, iftiracılara inat, kendi varoluşlarını bile inkâr eden sahtekarlara inat; bu birikimimizi, bu potansiyelimizi göstermenin, bu tarihsel sorumluluğu hep birlikte üstlenmenin zamanı! Üstleneceğiz!

Yazarın Son Yazıları

‘Tutarsızlığın Tutarsızlığı’

21. yüzyıl Türkiye’sinde kendi içinde kısmen ayrışan cumhuriyet karşıtı politik çizgileri ilk kez birleşmiş bir şekilde buluyoruz karşımızda: AKP, MHP, DEM, PKK ve diğerleri…

Devamını Oku
27.11.2025
Bir metnin 'yapı'sı

İçinde 969 kez “Hatırladığım kadarıyla”, 774 kez “Bilmiyorum”, 691 kez “-mışlar, -mişler, -muşlar” gibi...

Devamını Oku
13.11.2025
Düşünme aralıkları açmak için

Politika üretimi, derinlemesine düşünülmüş temel ilkeler etrafında şekillenen bir süreçtir.

Devamını Oku
30.10.2025
‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

‘Sahtelikler Tiyatrosu’ iflasın eşiğinde

Devamını Oku
16.10.2025
Dijital çatlaklar

Dijital çatlaklar

Devamını Oku
02.10.2025
İhanetler ve hainler

İhanetler ve hainler

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasi diploması

Eğitim sosyolojisi içerisinde yaygın bir tez, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemek için basit bir kriteri dikkate alır...

Devamını Oku
04.09.2025
Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Eleştiri, demagoji ve zırvalama

Devamını Oku
21.08.2025
Gerçeklik iğnesi

Tıpkı kökleriyle ormanı zehirleyen bir mantar gibi toprağımızı, havamızı, geleceğimizi sarmalayıp zehirleyen bir iktidarla yaşıyoruz.

Devamını Oku
07.08.2025
MEB ve ÖSYM’nin karanlığı

MEB ve ÖSYM ısrarla “adil ve bilimsel” sınavlar yaptığını iddia ediyor.

Devamını Oku
24.07.2025
Yarım önlemleri reddedin!

Çok geç kaldığımız doğru! Çok doğru. Uyanış en geç 2023’te başlamalıydı...

Devamını Oku
10.07.2025
Mücadeleyi baltalayanlarla mücadele etmek

Veganizm ve feminizm gibi çağımızın en değerli ve en etkili mücadele alanları bir tür “seküler din”e dönüşüyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Yaşayan umutlar olmayı sürdürmek

Devamını Oku
12.06.2025
Kötülüğün sıradanlaşması

Kötülüğün sıradanlaşması

Devamını Oku
29.05.2025
'Ben Marksist değilim'

“Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste” – “Kesin olan şu ki, ben Marksist değilim.” - Karl Marx

Devamını Oku
15.05.2025
İşçi sınıfı ve bugünümüz

İşçi sınıfı ve bugünümüz

Devamını Oku
01.05.2025
Liseliler ve öğretmenleri

Liseliler ve öğretmenleri

Devamını Oku
17.04.2025
Direnişin felsefesi

Direnişin felsefesi

Devamını Oku
03.04.2025
Mutsuz Adam

Mutsuz Adam

Devamını Oku
20.03.2025
Karanlık eğitim çalıştayı

Karanlık eğitim çalıştayı

Devamını Oku
06.03.2025
Akademisyenlerin suskunluğu

Akademisyenlerin suskunluğu

Devamını Oku
20.02.2025
Kayıp zamanın içinde

Kayıp zamanın içinde

Devamını Oku
06.02.2025
Meşruiyet meselesi ve faşizm tehlikesi

Meşruiyet meselesi ve faşizm sorunu

Devamını Oku
23.01.2025
Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Sol, solsuzluk ve 'solcular'

Devamını Oku
09.01.2025
Ders olsun!

Ders olsun!

Devamını Oku
26.12.2024
-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

-ım, -im, -üm’lerden kurtulmak

Devamını Oku
12.12.2024
‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

‘Sessizliğin Cumhuriyeti’

Devamını Oku
28.11.2024
Politika gösterisi değil politika yapmak!

Politika gösterisi değil politika yapmak!

Devamını Oku
14.11.2024
Türkiye bu değil!

Türkiye bu değil!

Devamını Oku
31.10.2024
Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Tarihte tatile çıkma zamanı değil!

Devamını Oku
17.10.2024
Cumhuriyet ve gençlik

Cumhuriyet ve gençlik

Devamını Oku
03.10.2024
Veli zorbalığı

Veli zorbalığı

Devamını Oku
19.09.2024
Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Cumhuriyet öğretmenlerinin sorumluluğu

Devamını Oku
05.09.2024
'En zorunlu harcamaların ihmali'

'En zorunlu harcamaların ihmali'

Devamını Oku
22.08.2024
Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Cumhuriyet Türkiye’nin DNA’sıdır!

Devamını Oku
07.08.2024
Maraton, demokrasi ve eğitim

Maraton, demokrasi ve eğitim

Devamını Oku
25.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Kırksekiz ve Duygu

Devamını Oku
11.07.2024
Ali Apaydın yazdı...

Cehalet ve tehdit

Devamını Oku
27.06.2024
Eğitimde utanç yılı

Eğitimde utanç yılı

Devamını Oku
13.06.2024
Devrimi kurtarmak

Devrimi kurtarmak

Devamını Oku
30.05.2024