Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sağdaki vicdan: Vicdanla sandık ilişkisi?
Erdoğan-AKP iktidarının Birinci Silivri Trajedisi zamanında iyice görünür hale gelen haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikleri karşısında gerek bu sütunda gerek ekranlarda defalarca sorduğum bir soru vardı:
“Bu iktidar mensupları arasında bütün bu haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerden vicdanı rahatsız olan hiç mi kimse yok?”
Yanıtı da yine kendim verirdim:
“Bunlar karşısında, bir ara seçmenlerin neredeyse yarısından oy alacak kadar yaygın bir biçimde desteklenen bir partinin mensupları arasında elbette vicdanı sızlamayan kimsenin olmaması olanaksızdır.”
Ama bu yanıt, zorunlu olarak bir başka soruyu gündeme getiriyordu:
“Peki, madem Erdoğan-AKP iktidarı mensupları arasında vicdanı sızlayanlar da mutlaka vardır, o halde bunlar niçin susuyorlar, niçin seslerini yükseltmiyorlar ve partilerini düzeltmeye çalışmıyorlar?”
***
Aslında gayet ilginç bir biçimde, Erdoğan-AKP iktidarının içindeki muhalif hareket, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere karşı değil, yolsuzluklara karşı başladı:
Tayyip Erdoğan’ın AKP Genel Başkanlığı’na getirdiği ve bu yolla Başbakan olan Ahmet Davutoğlu, yolsuzlukları önlemek için “Siyasal Ahlak Yasası” çıkarmak istemiş ama bu çabası, Erdoğan’ın “Sonra, siyaset yapacak ilçe başkanı bile bulamazsınız” itirazı üzerine, bu öneri rafa kaldırılmıştı.
Benim özellikle Birinci Silivri Trajedisi sırasındaki haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere niçin ses çıkarılmadığı konusundaki ısrarlı sorularıma iki genel yanıt vardı:
1) “Bunlar din uğruna, Allah adına, Cemaat uğruna yapılıyor; Türkiye “Dar-ül harp”tir (Müslüman olmayan savaş ülkesidir) her türlü savaş hilesi, düşman (kâfir) hukuku caizdir” diyerek insanları aldatıyor, vicdanları susturuyorlar.
2) İktidar, parti içinde tam bir otoriter denetim uyguluyor; hiçbir muhalif sese izin verilmiyor, sesi çıkanlar ise hemen ya menfaatla ya baskıyla ya da dışlanarak susturuluyorlar.
Elbette bu iki gerekçe de ne tarih ne hukuk ne Demokratik Rejim ne de vicdanlar bakımından geçerlidir.
***
Sevgili okurlarım, bir “Demokratik Rejim”in olgunluğu, içselleştirilip içselleştirilmediği, iktidarın yaptıklarının seçmenlerin vicdanlarındaki yeri ve bu yerin sandıktaki yansımasıyla belli olur:
İktidarın yaptığı haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve yolsuzluklar vicdanları yaralamıyor ise o toplum, zaten ilkel insanlardan, sadece kaba kuvvete tapan kölelerden oluşan, “Siyaseten gelişmemiş” toplumdur. Öyle toplumlarda Demokratik Rejim filan işlemez.
İktidarın, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve yolsuzlukları vicdanları yaralıyor ama henüz sandığa yansımıyorsa, o toplum “Siyaseten gelişmekte olan” bir toplumdur. Demokratik Rejim zamanla gelişebilir.
İktidarın eylem ve söylemlerinin vicdanlardaki tepkileri aynıyla sandığa da yansıyorsa, o toplum, “Siyaseten gelişmiş toplum” demektir.
***
“Sağda vicdan” sorunu ile İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve HDP’nin Demokratik Rejim açısından belirleyici rolleri de pazar gününe.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması