Haydar Ergülen
Haydar Ergülen haydaree@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Alican Geldi!

25 Haziran 2012 Pazartesi
\n

\n

Alican dün sabah geldi. Annesinin yarım canı da geri geldi. Alican 20 gün sonra yine gidecek, annesinin canının yarısı da onunla gidecek. Sonra uzun yaz, uzun çöl, uzun sarı sıcak, uzun dağlar, uzun sessizlikler, Alicanın yaşından da tarihinden de uzun anılar olarak yudum yudum geçecek, yazın teri, dağların teri, gözkapaklarının altında hiç kimsenin uykusu olmamanın sevinciyle, karanlıkta içinden ötesine nasıl bakılacağını bilmeyen, karanlıkta içinden ötesi olmayan, belki içine de yolu olmayan çocukların boncuk teri bekleyişlere damlayacak. Günlerin şafağı böyle sayılacak, gecelerin teriyle gündüzler geçecek, gidecek.

\n

Alican dün sabah kara gözleriyle geldi. Alicanın kara zeytin gözleri beni hiç terk etmedi, onun ışığını gördüm yirmi yıldır uzakta ve yakında. Gölgesiz gözler, kirpiği bol, gölge istemez gözler. Kendisine hangi gözlerle bakıyorsa başkasına da öyle bakan gözler. Merhamet de bu gözlerle bakar. Şakası da hakikati de bu gözlerde gizli değil, apaçaktır. Kopkoyu apaçaktır, kapkara apaçaktır.

\n

Alican çoktur beklenen güzel bir mektup gibi geldi. Kim demiş artık mektup gelmediğini, kimsenin mektup yazıp mektup beklemediğini? Mektup şiir gibidir, aşk gibidir. Her zaman bir zarfın içinde gelmez, bazen yalnızca pulu gelir, bazen sesi gelir, bazen bakışı gelir. Mektup içiyle gelir, mektubun içi gider. Alican benim içim, bizim içimiz. Cumhuriyetin 75. yılı şerefine bir açık mektup yazmıştım 1998de Alicana, Erene, Durul Egeye, Nazlı Irmaka, şimdi o mektup yepyeni, rengârenk pullar kazandı: Zeki Deniz, Hasan Bilge, Nar, Ulaş ve Baharla mektubun içi dışı bir oldu. Kavim kardeş oldu. Cümleler aklımda değil ama, rüyam aklımda: Cumhuriyet demokrasiyle yaşar, gelişir, zenginleşir, aklımızın, yüreğimizin, düşlerimizin cumhuriyeti olur, yoksa adı cumhuriyet olur. Çocuklar cumhuriyettir, çünkü onların gözleri, renkleri, kalpleri, dilleri çoktur, güzeldir, farklıdır, öyle olduğu için de uzak değil, yakındır, türkülerin kardeşliği, dillerin kardeşliği, halkların kardeşliği de bundandır. Çocuklar bir cumhuriyet olduğu içindir...

\n

Alican çınlayan sesiyle geldi, telefonun diğer ucundaki büyüklerinin karamsar sesini yatıştıran iyimser sesiyle geldi. Yaz sesi diyelim buna. Gece sesi değil, gölgeli bir ses değil, güneşli bir ses. Gözlerinin bebeğinde, sesinin ırmaklarında ve içinin diriminde bir çocuk daha o. Adı Alican olmuş, olmamış, o yaştaki, yakın yaşlardaki, ovalardaki, dağlardaki, uzaklardaki, yakınlardaki, gecelerdeki, gündüzlerdeki, uykulardaki, uykusuzluklardaki çocuklar hepsi de. Güneş rüyası gören çocuklar, Güzel günler göreceğiz çocuklar/ güneşli güzel günler diyen mavi bir sesin, aklının kırmızısı ruhunun mavisine dökülen bir şairin rüyasını sürdürürler.

\n

Alican şimdi annesinin gözlerinin sevincinde, şenliğinde. Annesi ona uzun uzun uzun baksın, gözleri onun 20 çocuk yılının anılarıyla yeniden dolsun, taşsın, sonra gözler ve rüyalar birbirine kavuşsun, karışsın. Çünkü o gözler dört ay daha Alicanın yolunu bekleyecek. O gözler kulak olup telefonu, ses olup konuşmayı bekleyecek. Gece olup uzaklara gidecek, gündüz olup günleri bekleyecek. Alicanın adını çok sevdiğimiz bir şairin çok sevdiğimiz bir şiirinden doğru koymuştuk. Refik DurbaşBarış Koyun Çocukların Adınışiirini yalnızca kendi oğlu Alican için yazmamıştı elbette, bizim Alican için de yazmıştı, başka Aliler, Canlar için de: Barışı sever bütün çocuklar/ beştaş, saklambaç, elim sende/ Barış sözcüğünün halkların dilinde/ Bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez/ (Barış koyun çocukların adını)”. Bu güzelim şiir umut, oyun, mutluluk, sevinç, devrim koyun çocukların adını diye sürüyor. Şimdi Barış olsun bütün çocukların adı. En büyük emmisi olduğum Alicanın adı da.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları