“Muhafazakâr demokrat”ların en son numarası, bertaraf etmek istedikleri muhalif rakiplerini casuslukla suçlamak oldu. İBB operasyonları, yargı yoluyla CHP’yi dağıtma çabaları yetmeyince, bunların üzerine son operasyonları koydular. İmamoğlu ve seçim propagandasını yürüten Necati Özkan meğer casusmuş... Başsavcılığın açıklaması, 2019 yerel seçimlerini neredeyse bu casusluk faaliyetleriyle kazandıklarını söyledi söyleyecek. 800 bin oy farkını yaratan seçmen de adeta bu casusluk ağının bireyleri olabilir... Veya bu casusların kandırdıkları yurttaşlar!
Üç muhalif TV’nin üzerinde asılı demoklesin kılıçları, kapatılmaları için son darbeyi beklerken Tele1’in üzerindeki kılıcın ipini kestiler, Merdan Yanardağ casuslukla suçlandı ve Tele1 “kapatıldı”. Bu kapatma için yasalara dayanma ihtiyacı bile hissetmediler. Yasal olarak bir “çalışan” olan Merdan’ı sorguya alırken tüzel kişiliği tamamen başkasına ait olan Tele1’i, “sildiler”.
Mülkiyete tam bir tecavüz de var. Bazıları bu tür olayların giderek arttığını ve bunun mülke çökme olduğunu ileri süren “aklı evveller” var. Ben onların yalancısıyım!!! Hukukçular konuşsun!
Casusluk suçlamasının etkili bir yöntem olduğunu, FETÖ zamanında kurulan Balyoz kumpasının özellikle Ege Bölgesi komutanlarına karşı uydurduğu alçakça casusluk suçlamasından öğrenmiş olabilirler. Hepsi beraat etti.
FIRTINALI DÖNEM
Perşembe günü TV5’teki öğle yayınında, söze “Fırtınalı döneme girdik, çok daha büyük olaylar yaşayabiliriz” dedikten bir gün sonra cuma günü casusluk suçlaması patladı. Tabii bunlar bence yetmeyecek, bir süre, belki bir yıl boyunca bu casusluk iddialarını tartıştıracaklar, ağızlarda sakız olacak, yargılamalar, suçlamalar, iktidar medyasının eline yeni oyuncaklar vermeler...
Bunlara ihtiyaçları var. Ekonomik olarak çökmüş büyük halk kitlelerinin dikkatlerini çelmeleri gerek. Kardeşim açlık mı önemli, yoksa hem de cumhurbaşkanı olacak Ekrem İmamoğlu başını çektiği casuslarla vatanın elden gitme tehlikesi mi... Dayanın ayol, şu casuslardan temizleyelim memleketi sonra, Allah büyük. Sıkın dişinizi... Bu casuslar ekonomiyi de çökerttiler parlak fikrini düşünmedilerse, hatırlatayım...
***
Ankara’daki mahkemenin CHP üzerindeki mutlak butlanı boşa çıkarması, iktidarın adamlarınca yeni bir propaganda malzemesi olarak dolaşıma sokuldu: Bak gördünüz mü, hani mahkemeler iktidara Saray’a bağlıydı, bağımsız ve tarafız değildi! Herhalde en çok, haftada birkaç kez “Mahkemeler bağımsız ve tarafsızdır, yargı bağımsızdır, Türkiye bir hukuk devletidir” nakaratını gündeme süren adalet bakanı sevinmiştir.
AKLA KÖTÜ ŞEYLER GELMİYOR DEĞİL
Bu aklanmada bakanın dahli var mı diye. Çünkü yönetimi değiştirme konusu 12 başvuruya konu olmuş ve CHP alabildiğine tartışılmış, yıpratılmış ana konulardan uzaklaştırılmış, varlık mücadelesinin içine kapatılmaya çalışılmıştı!
Partinin bu sarmaldan kendi başarısıyla çıkacağı artık kesinleşince, mahkeme kararı sökün etti ve parsayı sanki “bağımsız, tarafsız yargımız” topladı, gibi.
Türkiye bir “hukuk devleti niteliğine” kavuştuğuna göre, şimdi casusluk gibi yeni kumpaslara girişmek mümkün.
Bu söylediğimi kimse ciddiye almasın. Bakın sonuna ünlem işareti koymuyorum! Bu yazdığım bu komplo teorisidir ve kardeşim zamanlaması manidar diyerek bu teorileri öne sürenlerin de ağzını büzecek gücüm olanağım ne yazık ki yok!
MUHAFAZAKÂR DEMOKRATLIK
Yazımın başlığını böyle koydum ama içeriği sanki boş kaldı.
Hayır hiç de kalmadı! Bütün yazdıklarım aslında kendini kuruluşta muhafazakâr demokrat görünümüyle lanse eden bir siyasi İslamcı akım, başına gizil olarak İslamcı köktendinci ibarelerini eklemiş oluyor. Fiiliyatta böyle.
İslam dünyasında bu partiler tek rejim, mutlak rejim partileridir.
İslam dünyasında muhafazakâr demokratlığın aslını gören hiç oldu mu?
Bu duruma nasıl gelindiğine yakın geçmişte 3 seri yazı kaleme almıştım... Daha olacaktı, olacak tabii ki de olaylar benden çok hızlı gelişiyor. Arkalarından da koşamıyorum.