Önce: Merkez Bankası başkan yardımcısının dolandırıcılık suçlamasıyla hakkında soruşturma açılmasına şaşırdık mı, hayır demeyeceğim ama evet de diyemiyorum. İlki için: Şu paldır küldür devrilen Ankara Belediye başkanlarının ayyuka çıkmış milyarları aşan yolsuzluk iddialarını asla soruşturmayıp hasır altı eden bir iktidarın asla liyakatli davranmayacağını biliyoruz.
Şu atadığı gençlik spor bakanının Rize’de kürsüde cumhurbaşkanına hitaben yaptığı konuşmayı dinleyin. Ne demek istediğimi anlarsınız. Bir bakan atamıştı ticaret koltuğuna, yaptığı işlerden biri, kendi şirketinin mallarını bakanlığa satın aldırması olmuştu. Hakkında tek bir soruşturma bile açılmadı.
SADIKLAR ÜLKESİ
Liyakat değil, sadakat. Tek adamların en sevdiği yönetim adam seçme ve atama tarzıdır. “Bana sadık mı” temel sorudur bu tür rejimlerde. Ve İktidarın tümü, tepeden tırnağa “sadıklar” dan oluşur, dünyanın her yerinde.
Bu nedenle de iktidarının ilk yarışına kadarki dönemde ülkeye akan milyarları har vurup harman savurdular ve ülkeye dünyanın en yüksek enflasyonunu yerleştirdiler.
Atananların hepsini tabii ki töhmet altına bırakmam. Ama eğer ülkede yolsuzluk ayyuka çıkmışsa bunun baş nedeni siyasette aranır. Yahu şu yolsuz düzende bir ben mi enayiyim, diyen diyene ve dünyalığını doğrultan doğrultana.
YOLSUZLUKTA 107. ÜLKE
Merkez Bankası’na da özelden gelen bir bürokrat, belki de sivil hayatta bir şirkette asla yapamayacağı suç sayılacak hareketi, paranın babası Merkez Bankası’nda yapabiliyorsa suç, düzenin kuruluşunda ve işleyişinde aranmalıdır. “Bir ben mi enayiyim”, bunu şüphesiz çalıştığı kuruma değil genel düzene söylüyordur.
Ülkede Yolsuzluk Algı Endeksi yüksektir, 180 ülke arasında 107’nciyiz ve puanımız 100 üzerinden 34’tür.
Bu, tamamen ülkede yönetimden kaynaklanmaktadır.
Yine de bütün bu yazdıklarımdan suçlama yapılan kişi veya kişileri, henüz somut bir mahkeme kararı olmadığı için suçlamak haksızlık olur. Sadece bir iddiadan tutuklanmışlardır. Umarım, tüm raporların aslı astarı yoktur ve hepsi temize çıkar ve ben de buradan zevkle duyururum.
MECLİS MİLLETVEKİLİNE SAHİP ÇIKSIN
Dün eski AKP milletvekili ve AKP’ye üye iken cumhurbaşkanına yaptığı eleştiri hakaret sayılarak partiden atılan ve üstelik tutuklanan Hüseyin Kocabıyık’ın ifade özgürlüğünü savunacak milletvekilleri nerede diye sormuştum.
Ve demiştim ki “Şöyle AKP’den 30 milletvekili çıksa ve ‘Kocabıyık eleştirilerinde haklıdır veya haksızdır, sözlerine katılıyoruz veya katılmıyoruz, ama anayasal ve yasal demokratik ifade ve eleştiri özgürlüğünü kullanmasını sonuna kadar savunuyoruz’ deseler, acaba Kocabıyık tutuklanabilir miydi?”
Bu yazıma tek bir eski milletvekili yanıt verdi, 21. dönem Demokratik Sol Parti Sakarya Milletvekili Ramis Savaş, “Yazınız çok yerinde tespitler içeriyor” dedi.
ŞİMDİ ÖNERİYORUM
AKP milletvekillerinin tümünün özel seçilmiş “sadık”lardan oluştuğu ve aralarından Kocabıyık’ın hakkını savunacak kimsenin çıkmayacağını varsayarak peki Meclis’teki muhalif diğer milletvekilleri de mi bir açıklama yapmak ve “Kocabıyık’ın ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı anayasal güvence altındadır, kısıtlanamaz, Kocabıyık hemen serbest bırakılmalıdır” deme özgürlüklerine ve bu ülkede adaleti savunma anlayışlarına sahip değiller midir?
Buna önderlik edecek kimseler yok mu? Yoksa herkesin işi başından mı aşkın?
Milletvekiliniz, Can Atalay hapiste. Onun için de birkaç yüz imzalı bir bildiri açıklasanız, Meclis bahçesinde toplanarak bildiriyi okusanız?
***
Aynı davranışı, Fatih Altaylı örneğinde yapmak ve gazetecilerin tutuklanmasına karşı çıkmak da bizce düşmez mi?
İnsanlar bu hukuksuz rejimde tek tek avlanıyor, bırakın da bir de yüzlerce insan bu avlanmaya karşı çıksın.