Siz gelin, aman oğlunuz gelmesin

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Bir vize hikâyesi, çok rastlanılan bir öykü aslında ama yeniden vurgulamak gerek. Hele cumhurbaşkanı bir ülkeye daha nüfus kâğıdı ile girebilecek herkes, “müjdesini” verdikten sonra! Yurtdışına çıkmak tam bir şans işi, hele gençseniz turistik gezi için vize almanız neredeyse olanaksız.

Önce yaşanan bir olay: Dört arkadaş Berlin’e gidecekler beş günlüğüne, ikisine tam beş günlük vize veriyorlar, ne bir eksin ne bir fazla, diğer ikisine ret.

Şimdi İsveç’ten: Ana baba ve 16 yaşındaki oğulları İsveç’e akrabalarının doğum günü için vizeye başvurdular. Ana baba alıyor ve gence ise ret geliyor. Nedenini sorunca İsveççe şu açıklama yapılıyor:

“Düşük maaşı ve önemli bir finansal kaynağı olmaması da dahil olmak üzere mal varlığı ve genç olması nedeniyle üye devletlerin topraklarını terk etme niyetinden şüphe duyulur.”

‘YAŞAM STANDARDINIZ DÜŞÜK’

Başkonsolosluk ayrıca şunu belirtir: Türkiye’deki ekonomik durum ve Türk parasının değer kaybetmesi, ülkedeki genel yaşam standardının kötüleşmesine yol açmıştır. Göç Mahkemesi’nin görüşüne göre bu koşullar:

“Sayın ...’nın geldiği ülkeden ayrılma niyetinden şüphe duymak için yeterli bir nedendir. Dolayısıyla vize verilmesine ilişkin koşullar yerine getirilmemiştir ve vize verilmemesine yapılan itiraz reddedilmelidir.”

Gencin daha ne maaşı ve birikimi olabilir ki ret gerekçesi yapılıyor, hayret bir şey...

SUÇ İKTİDARINIZDA

Evet insanları dışarı çıkamaz hale getiren ülkemizin yönetimi. İsveç Konsolosluğu açık ve seçik, “Yoksullaştınız, paranız değer kaybediyor, yaşam standardınız yerlerde sürünüyor. Durum böyleyken ülkemize gelirseniz, Türkiye’ye dönmez ve kalırsınız. Size vize vermiyoruz” diyor.

Bu pahalılık, ekonomik kriz, hayat standardının düşmesi olmasaydı ve insanlar da Avrupa ülkelerine yakın ölçüde normal bir gelir düzeyine sahip olsalardı, Avrupa tarafından bu denli aşağılanmazlardı.

Aşağılanan salt insanlarımız değil, ülkemiz; paramız, devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti!

İsveç ve Avrupa ülkeleri haklı mı, haksız mı tartışmasına girmenin anlamı yok.

Sadece şu saptamayı yapalım: Kapıları açsak, herkese vize verseler, gerçekten de ülke nüfusunda çok önemli bir azalma olur. Ama bu gerçeklik, Avrupa ülkelerinin keyfilik kokan uygulamalarını mazur göstermez.

AVRUPA GÖÇ MERKEZİ

Her açıdan büyük eşitsizlikler, hem ülkeler düzeyinde hem de insanların kazançları açısından, küçülen dünyada insanları refah bölgelerine göçe zorluyor. Küreselleşme sermayeyi serbest bıraktı ama emeği değil. Refah ülkeleri salt ihtiyacı olan emeğe izin veriyor.

Afrika Avrupa’ya akacak ama Avrupalılar Kuzey Afrika ülkelerine büyük paralar aktararak daha aşağı ülkelerden gelen büyük göç akınını durduruyorlar.

Washington Post’un (WP) geçenlerde yayımladığı araştırması, bu işin ne kadar vahşice ve sıfır insani koşullarda gerçekleştiğini gözler önüne seriyor.

İSTİKAMET ÇÖL

Kuzey Afrika ülkeleri, gelenleri zorla çöle sürüyor.

Yazıdan bir pasaj: “Tunuslu yetkili, siyah göçmenlere ‘Cezayir var, ışığı takip edin’ diye bağırdı. ‘Eğer burada görülürsen vurulursun’.”

Kime söylüyor bakın: “38 yaşındaki Kamerunlu François, ıssız Cezayir sınırı yakınında bir kamyonetin kasasından atlayarak itaat etti. Bir gün önce, kendisini ve diğer Sahraaltı Afrikalıları Avrupa’ya taşımaya çalışan tekne, Tunus sahil güvenliği tarafından kıyı açıklarındaki kobalt mavisi sularda durdurulmuştu. Hâlâ ıslak ve soğuk olan, aralarında iki hamile kadının da bulunduğu 30 kişilik göçmen grubu şimdi cezalarına doğru yürüyordu: Çöl.”

Akdeniz’den çöle 500 km’lik bir yolculuk. WP, bu çöle sürme projesinin arkasında Avrupa var diyor ve araştırmacı gazeteciliğin sonuçlarını açıklıyor.

***

Bir farkımız var mı?

Doğumuzdan gelenleri de biz tutuyoruz...

Parasına!

Avrupalılar da eşitsiz küresel ilişkilerden elde ettikleri muazzam refahın keyfini sürsünler diye her şey...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları