Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”
Der ki der! Bir dediği bir öncekiyle, bir öncekilerle çeliştiği, dört işlem (toplama, çıkartma, çarpma, bölme) yöntemi uygulandığı zaman “sıfıra sıfır, elde var sıfır” kalır ki bu da bir boş sayfadır.
Bilgisayarım topu attığı için ne yazık ki Google’da bu metinleri, cümleleri bulup örnek veremiyorum.
“Süreci” yani “barış sürecini” yokuşa sürmenin, İslami deyişle “kazası”nın Osmanlıca-Türkçe sözlükteki anlamı şöyle: “Olacağı ezelden Cenabıhak tarafından takdir edilen şeylerin vukua gelmesi” (yani olması) ya da “Vaktinde kılınmayan namaz, tutulmayan oruç borcunu usul ve kaidesine göre sonradan ödeme”. “Kaza”nın bu anlamını nüfusun yüzde 90’ı bilmez. Bu nedenle de söylenen söz boşa gider.
“Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır”, son derece suçlayıcı bir cümle. RTE’nin sözünü ettiği “barış süreci” yani Kürtçülerle barışma çalışmaları için kurulan komisyonun çalışmaları. Bu durumda suçlamanın anlamı apaçık: Yani AKP ile Kürtçülerin yanlış, yersiz ve anlamsız uzlaşma girişimlerine CHP’nin yanaşmaması ve karşı çıkması...
CHP’nin geçmiş günahları ne ola ki? Cumhuriyet düzeninin kurulmasıyla birlikte ortaya çıkan toprak ağası, bölgesel yerel mütegallibe tarafından desteklenen sayısız Kürtçü ayaklanmasının bastırılması mı? Şeyh Sait türünden irtica ayaklanmalarının ezilmesi mi? R.T. Erdoğan kuşkusuz bunları işaret ediyor. CHP’nin bu türden Cumhuriyetçi ve laik cezalandırmaları kınamaksa, ki kınamakta, R.T. Erdoğan Kürtçü ve irticacı hainlikleri hoşgörür olmuyor mu? Oysa CHP o dönemde Türkiye’nin toprak bütünlüğünü, halkın ayrımsız birliğini ve iç barışı korumaktaydı.
R.T. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Sosyalist Enternasyonal toplantısında yaptığı konuşmaya da değinerek “Kendi ülkesini kötüleme alışkanlığından muhalefetin kurtulması bizi memnun eder. Bunun somut işaretlerini görürsek onları teşekkür dilemek zahmetine bırakmaz, takdir etmekten çekinmeyiz. Yeter ki Ankara merkezli siyaset yapsınlar” diyor.
İnsanlar bir şeyler söylerler, söylerler de sadece laf etmiş olurlar. R.T. Erdoğan gibi yarım yüzyıllık bir siyasetçinin, günümüzde artık “iç” ve “dış” siyaset ayrımı yapıl(a)madığını, yapılamayacağını bilmiyor mu? Bir ülkenin yabancı düşmanı, ırkçı ve etnikçi politikaları bütün dünyayı ilgilendirmez mi, ilgilendirmiyor mu? İsrail’in Gazze’deki siyaset ve uygulamalarına karşı İspanyolların yaptığı protesto gösterileri kuşkusuz bir tür densizlik değil ama tam anlamıyla insancıl (hümanist) bir davranış. Keşke R.T. Erdoğan da bu türden duyarlıklar gösterebilse.
Bu arada, yargı mensuplarımızın CHP tarafından hedef haline getirildiğini ileri süren ve CHP’li belediyelere yönelik operasyonlara dair de “Rüşvet, irtikap ve yağma düzenlerini deşifre ettiği için polisimizin ve yargı mensuplarımızın hedef haline getirilmesine müsamahamız yoktur” diye konuşan R.T. Erdoğan’a AKP’liler ile MHP’lilerin külliyetli miktarı inanmamakta ya da kuşkuyla bakmaktadır. Neden sadece CHP’li belediyeler hedef alınmakta, mensup ve çalışanları tutuklanmakta? Ancak ortada bir iddianame yok ama zavallı insanlar hapishanede. İddianamesi hazır olmayan gözaltı ve tutuklama mı olur? Önce tutukluyor ardından suç kanıtları arıyor. Böyle karakuşilik mi olur, önce asıp sonra yargılamak gibi? İmamoğlu ve yanında çalışanlar aylardır hapiste ama iddianame yok!
Böyle bir davranışa bizim köylü bilge Göde Omar “Çüşşş!” der ama ben demeyeceğim.