Öztin Akgüç

Sömürü

16 Haziran 2021 Çarşamba

Sömürü; genel, ülkeler arası, ülkeye özgü nedenlerden kaynaklananlar ayrımıyla irdelenebilir.

Fransız düşünür, yazar Proudhon, XIX. yüzyılda sömürüyü, “mal sahiplerinin, kapitalistlerin, üreticileri dışlayarak üreticilere vermedikleri değer fazlası” olarak tanımlamıştır. Marksist yaklaşımda sömürü, “emeğin yarattığı değere, artı değere sermayedarlarca el konulması, gasp edilmesidir”. Sömürü, daha genel olarak işgücüne katılma yeteneği olan bireyin, yaratılan değerden, katkısı olmadığı halde veya katkısının çok üstünde pay alması, yararlanması olarak algılanabilir. Sömürüde, bir yanda ırk, köken, renk, din, cinsiyet, sınıf ayrımı olmadan üreticiler; öte yanda da haksız yarar sağlayan sömürücüler yer alır. Sömürünün boyutu, sömürüyü mazur göstermez. Sömürüyü, yalnız maddi çıkar sağlama olarak algılamamalı; haksız edinilmiş bir unvan, orun, sıfat, güç de sömürüdür.

Emekçi olarak sınıflandırılanlar arasında da çalışır, üretir, emekçi hareketini destekler gibi görünüp üretilen değeri üstlenen, örtülü şekilde işvereni destekleyen, haksız edinmelere yol açan sözde emekçiler de vardır. Uygulamada sarı sendika olarak nitelendirilen işbirlikçi sendikacılık oldukça yaygındır. Sermayeden yana politika izleyen siyasal partileri destekleyen sendikalar da sarı sendika olarak sınıflandırılmalıdır. 

Ülkemizde 24 Ocak 1980 kararları, 12 Eylül askeri darbesiyle sömürü, boyut kazanmıştır. Teşvik, kredi kolaylıkları, vergi ve varlık afları, yap-işlet-devret gibi finansman yöntemleri, grev hakkının kısıtlanması, toplu iş sözleşmelerinin etkisizleştirilmesi, sendikasızlaşmanın özendirilmesi gibi uygulamalar sömürüyü artırmıştır.

AKP döneminde mevcut sömürü araçlarına, adresi belli ihaleler, kamu fonlarının denetimsiz harcanması, vakıf alalamasıyla kamu varlıklarının özele aktarılması gibi araçlar da eklenmiş; sömürü siyasallaşmıştır. Sömürünün siyasallaşması, üretken kesimlerden alınarak yandaşlara değer aktarılması, patron düzeninin doğal sonucudur. Patron ve çevresi, ihale, kredi, ödül, atama, ek gelir sağlama, kamu varlıklarını aktarma yollarıyla, kişi midesinden bağlanır yaklaşımıyla çıkar sağlamakta; yandaşlar da oylarıyla, övgüleriyle, biat ve itaat ederek patronu desteklemektedirler. Ülkemizdeki sömürü sınıfsal olmaktan ziyade siyasaldır.

İç sömürüye dış kaynaklı sömürü de eklenmektedir. Tatar kökenli siyaset adamı, iktisatçı Sultan Galiyev (1880-1939), esas sömürünün ülkeler arasında olduğunu, ekonomik açıdan zengin ülkelerin, fakir ülkeleri sömürdüğünü haklı olarak savunmuştur. Rezerv para, kredi, yatırım, dış ticaret sömürü araçlarıdır. Rezerv para olma, tüm dünyada geçerli para basma (séigniorage) hakkı, parasal gelir sağlamaktadır. ABD’de para basmanın sağladığı gelir, Fed tarafından hazineye devredilmektedir. İngiltere’de BOE kârının yarısını hazineye aktarmakta, BOE’nin mülkiyeti de devlete ait bulunmaktadır. ECB’nin emisyondan sağladığı parasal gelir, ulusal merkez bankaları aracılığıyla üye ülkelere dağıtılmaktadır.

Kredi ve yatırım da dış sömürü araçlarıdır. Yayılmacı ülkeler, bastıkları parayı, geliri düşük ülkelere yüksek faizle borç vermekte, ayrıca kredi riskini sigorta ederek primini de (CDS) maliyete eklemektedirler. Yerli uzantıların katkısıyla, yabancı sermaye yatırımları özendirilmekte, üretim montaj sanayine dönüşmekte, kâr yanı sıra yurtdışından yüksek fiyatla girdi alımı yapılarak transfer fiyatlandırması yoluyla da yurtdışına örtülü kâr, sermaye aktarılmakta, yerli sanayinin de gelişmesine engel olunmaktadır. Yabancı sermaye, zamanla geldiği ülkenin lehine baskı aracı olmaktadır.

Ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler, dış ticareti sömürü aracı olarak kullanmakta, teknolojik gelişme, yeni ürün alalamasıyla ihraç ürünlerinin fiyatlarını yükseltmekte; gelişmekte olan ülkelere serbest ticaretin faydalarını telkin ederken; kendileri, örtülü olarak korumacılık yapmakta, kotalar, ek vergiler koyarak, ithalatı kısıtlamakta, ihracatçı ülkelere baskı yaparak, ihracat kotaları dahi koydurtmakta, dış ticaret haddini kendi lehlerine değiştirmektedirler.

Süreğen iç ve dış sömürü, halkımızı yoksullaştırmakta, yoksulluk sınırının altında yaşamaya zorlamaktadır. Sömürüden yakınmak, bilinenleri yinelemek sorunu çözmemektedir. Sömürünün sonlanması ütopya olmasına karşın; yine de sömürüyü azaltıcı önlemler almak, uygulamasına yönelmek amaçlanmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları