Hümeyra: Politikacılar rollerimizi çaldı

27 Mart 2015 Cuma

Kelebek kanatları, kocaman kalbiyle ödüllere uçuyor...

Kimi insanlar vardır, hayatta ne yaparlarsa iyi yaparlar, güzel yaparlar, belli bir niteliğin altına düşmezler. İşte Hümeyra benim için böyle biri.
Baştan belirteyim: Hümeyra benim çocukluk arkadaşım.
Bugüne dek yukarıdaki paragrafı böylesine açık seçik yazmadıysam, “arkadaşa iltimas mı” endişesidir. Ya Bugün?
Bugün “bahanem” hazır: Muhteşem bir kurum ve heyecan verici bir festivalin “2015 Uçan Süpürge Onur Ödülü” Hümeyra’ya veriliyor. Derken bir haber de Roma’dan:. Ferzan Özpetek’in çocuğu sayılan çok önemli bir festival var Roma’da. Başkanlığını Serap Engin’in yaptığı Roma Türk Film Festivali. Hem çok popüler hem de Türkiye’ye büyük saygınlık kazandıran bir olay. Festivalin bu yılki ‘Onur Ödülü’, sanata katkıları için Hümeyra’ya veriliyor.

Gecikmiş Ödüller
Bence gecikmiş ödüller. Onu 70’li yıllarda bütün o şarkıları bestelediği ve söylediği yıllarda (Kördüğüm, Sessiz Gemi, Anlatamıyorum, vb.), tiyatroda sayısız rollerdeki başarısıyla 80’li yıllarda ödüllere boğmalıydık.. (Madam Curie’yi canlandırdığı “Ödüller Kimin?”, “Kuşlar”, “Ben Anadolu”... Nasıl unutur ki!)
Gelin görün ki burası Türkiye... Milletimiz onu dizilerle tanıdı.
- Giderayak yakaladılar beni... Ben alışık değilim takdir edilmeye... Ortada görünmeyi sevmem. İşimle ilgileniyorum. İşimin dışındakiler kendi özel hayatım sadece bana ait. O zaman basın seni yok sayıyor...
- Geç kalmışlık duygusu var mı?
35-40 yaşlarımdayken daha güzel roller gelsin isterdim ama o zaman Şehir Tiyatrosu’ndaydım ve tiyatronun dedikodusu yoktu... Geç kalmışlık duygusu bir tek resimde var. ... Hani ikinci bir hayat şansı verseler, yine sanat yapardım. Resim yapardım, yazı yazardım... Ama yüzümü ve bedenimi kullanmazdım... ”
- Neden kullanmazdın? (sıkı durun:)
Sahne korkusu! Hâlâ ilk günkü gibi heyecandan ölüyorum. 50 gece oynadığım oyuna çıkarken korkuyorum... Sinemada bile, kamera karşısına çıkacağım günün gecesi uykumdan korkuyla sıçrıyorum... Şimdi de ödül almaya nasıl sahneye çıkacağım diye korkuyorum... Sahne korkusunu yenecek bir ilaç olsa...
- Peki nasıl yeniyorsun?
Kendi içime kapanarak... Bunlar ömrümden ömür aldı. Birçok sahne teklifine hayır dedim bu korku yüzünden...

Müzik Toplumsaldı
Bir anda gerilere savruluyoruz. İstanbul’da grafiker olarak çalışırken mırıldandığı kendi bestesini duyan patron ona plak yaptıracaktı.
- Tamam, rastlantı sonucu şarkıcı oldun. Ama neden lay lay lom yerine, Âşık Veysel, Yahya Kemal, Orhan Veli seçtin? Hepsi bilinçli seçimlerdi.
60’ları anımsa. O zaman müzik toplumsaldı, politikti. Joan Baez, Bob Dylan, Beatles ... Müzikle ilgilenmemek olmazdı... O zaman umutlarımız vardı, ışık vardı...
İşte o da o umutların, ışığın peşinden, sevdiği şairleri, besteledi ve söyledi.
Oyunculuğu Ustalardan Öğrendim:
Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, Çağan Irmak filmlerinin oyuncusu Hümeyra tiyatro ve sinema, her ikisini de oyunculuk diye niteliyor. Teknikleri farklı o kadar.
- Ben konservatuar eğitimi almadım. Alaylıyım yani. Ama çalıştığım her tiyatroda ustalardan çok şey öğrendim. Onların eleştirileriyle bir yerlere geldim: Haldun Dormen, Ayfer Feray, Kamran Usluer, İsmet Ay, Ferhan Şensoy, Ali Poyrazoğlu, ve daha niceleri... Hepsine minnet borçluyum. Şehir Tiyatrosu’na girerken, kimileri şarkıcı kız şimdi de oyuncu oluyor dediydi...
- Rivayet o ki, “maymun iştahlıymışsın”? - Rivayet değil, hâlâ söylerler ama değilim. Yaptığım tüm işler birbiriyle bağlantılı, bir bütün! Birbirini tamamlıyor. Bir yanda gazoz fabrikası müdürlüğü, bir yanda dağcılık yapmıyorum ki...

Kadın Olmak
- Uçan Süpürge Onur Ödülü’nde toplumsal cinsiyet kalıplarına sıkışmayı reddetme ve “Adım Kadın” şarkısına atıf var...
- O şarkıda en sevdiğim dize: “Ademin yediği elma hep benden mi sorulur?” Bir de şu var, o zaman kadın düşmanlığı ülkemde bunca yaygın değildi. Diz kapağını görünce millet tahrik olmazdı. Etek boyumun ne kadar olacağıyla başkaları değil, olsa olsa annem ilgilenirdi.
- Soyadı kullanmama; sadece Hümeyra kalmak o da bilinçli bir seçim miydi?
(Gülüyor) Yanlış bir şey yaparsam babama ayıp olmasın, rezil olmayayım diye...
- En kırıldığın an hangisiydi? Bir değil birçok an var... (Bu kez suskunluk çok uzun sürdü.)
- Nasıl geldin üstesinden?
Yalnızlıkla. İçime kapanarak. Sukunlukla. İç sesime kulak vererek. Başka bir kanala yönelerek... Belki resim yapmaya yönelmem bundan... O yalnızlığın sonunda, mutlak ardından iyi birşeyler gelir... Annemin lafını hiç unutmadım: En kırıldığın anda, her şeyin ters gittiğine inandığın anda, başını dik tut, burnunu havaya kaldır ve başının dikine git!
Elbet sohbet n’olacak bu Türkiye’nin hali üzerine de yoğunlaştı: Ve işte yazının başlığını o zaman patlattı Hümeyra:
“Bu politikacılar bizim bütün rollerimizi çaldılar. Sanırsın hepsi birer star! Hiç susmadan konuşmalar! Her yerde onlar! Televizyonlarda onlar, medyada onlar! En çok onların lafı ediliyor. Sanatçıların yerini aldılar. Tiyatro, sinema, sanat opera müzik, magazin eklerine sıkışıp kaldı...” (Sohbetin daha genişi Cumhuriyet Portal’da...)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları