Grup Yorum’dan mektup var

Grup Yorum’dan mektup var

20.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir. Onları okur okur, kahrolursunuz. Elinizde acıyı, haksızlığı, yanlışı düzeltecek, hak hukuk ve adaleti sağlayacak bir sihirli değnek yoktur. Kahrolmakla kalmaz, isteklere yanıt vermeye çalışırsınız ama imkânsızdır. İçinizdeki yara büyür, özgürlüğünüzden utanırsınız.

Geçen hafta Grup Yorum’dan Ali Aracı’dan “Görülmüştür” damgalı bir mektup geldi. Ankara Sincan 1 No’lu hapishanesinden. Ama önce kısa bir anımsatma:

DÜNDEN BUGÜNE 

12 Eylül faşist darbenin izleri sürerken Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü öğrencisi dört arkadaş kurmuştu Grup Yorum’u (1985). Devrimci, sosyalist bir amaçla, hayat, ölüm, dayanışma, aşk, emek, erdem ve özgür bir dünyaya duyulan özlemi yansıttılar şarkı sözlerinde ve müziklerinde.

Muhaliftiler, sömürüye, emperyalizme karşı, hak ve özgürlüklerden yana şarkılarını sadece Türkçe değil, Anadolu’da kullanılan tüm dillerde, Kürtçe, Zazaca, Lazca, Arapça, Çerkesçe söylediler. Grupları sürekli gelişti, büyüdü. Şarkıları çok sevildi. Yıllar içinde kimi tutuklandı, yurtdışına gitmek zorunda kaldı, kimi hapishanede ölüm oruçlarında öldü. Azaldıkça gruba yeniler katıldı.

MÜZİKLERİ 

Grup Yorum sadece konserlerde ve yayınladıkları plaklarla değil, yurtiçinde ve yurtdışında sayısız kitle eyleminde, sokaklarda, grevlerde, fabrika ve üniversitede şarkılarını söyledi. Ülkenin en önemli “protest müzikçileri” oldular. “Anadolu rock”-“folk rock” gibi etiketlerle tanımlansalar da kendileri tarzlarını hep “çağdaş halk müziği” olarak vurguladılar.

Geleneksel ve Anadolu’ya özgü çalgıların yanı sıra, gitar, keman, trompet, viyolonsel ve obua gibi yerel olmayanları da kullandılar. Yerelden Akdeniz ezgilerine, Latin Amerika marşlarına uzandılar. Hatta bir ara “rap”... Ama sonra vazgeçtiler.

Kuruldukları günden başlayarak sayısız albüm ürettiler. Albümleri milyonlar sattı. Konserlerinde Zülfü Livaneli’den Suavi’ye, Tuncel Kurtiz’den Nejat Yavaşoğulları’na birçok sanatçı Grup Yorum’a eşlik etti.

BASKILAR VE ANIMSADIKLARIM

Kuruldukları günden başlayarak haklarında 400 kadar dava açıldı. İstanbul’daki İdil Kültür Merkezi ve konserleri sık sık polis baskınına uğradı. Plakları yasaklandı, toplatıldı.

Buna neden yasadışı DHKP-C örgütüyle ilişkileri diye iddia edilse de bu iddiayı hep “Organik hiçbir bağımız yok” diye yalanladılar.

Daha bu yıl, YouTube’da 56 farklı kanalda yayınlanan ve toplamda 205 milyon kez izlenen sayısız videolarına erişim engellendi. Birçok şarkılarına, Spotify’da da erişim engeli getirildi.

Benim yaşımdaki herkesin Grup Yorum’a ilişkin anıları vardır. İdil Kültür Merkezi’ne yapılan baskınlarda çalgıları hunharca kırıldığında o kırık çalgılarla konser verdiklerini anımsarım.

25. yıldönümlerini BJK İnönü Stadyumu’nda verdikleri dev konserle ve sayısız sanatçının katılımıyla kutladıklarını anımsarım.

Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün belgeselinde grubu, “Her defasında küllerinden yeniden doğan” diye tanımladığını anımsarım.

Bir de elbet Grup Yorum’un kimi üyeriyle Joan Baez’i bir araya getirdiğimi ve onu Bakırköy Halk Pazarı’ndaki o muhteşem konserlerine götürdüğümü anımsarım.

O MEKTUP VE KUYU TİPİ 

Grup Yorum’dan Ali Aracı’nın mektubu uzun. Bana 10 yıl önceki Bakırköy’deki konseri, Joan Baez’in onları kırmayıp sahneye çıkışını, polisin kırdığı gitarı kendisine hediye ettiklerini anlatıyor. (Unutmama imkân var mı! Her saniyesi aklımda. Gözlerimin önünde.)

İki sözcük mektuptan fırlayıp yüreğimi dağlıyor: “Kuyu tipi.”

“On yıl önce Grıup Yorum’u terörize edip marjinal gösterenler şimdi ‘Ya benim tarafımdasın ya da düşmanımsın’ diyerek tüm kesimleri kuyu tipine atıyor. Yine de Grup Yorum en çok baskı görenlerin başında geliyor” diyor Ali Aracı.

Halen Grup Yorum’dan 21 kişinin tutuklu olduğunu, kuyu tipine atıldığını, tecritin en koyu uygulandığı bu yerlerdeki durumu anlatıyor. “Ben yaklaşık 200 gün açlık grevi yaparak arkadaşlarımın yanına geçebildim. Şimdi Yorum emekçilerinin açlık grevleri sürerken Serkan Onur Yılmaz ölüm orucunun 365. gününde. Açlık grevlerinde 16 tutuklu var. Ve birçoğu 200’lü günleri aştı” diyor.

Kuyu tipine karşı tek mücadele şeklini, açlık ve ölüm grevlerinde buluyorlar. Mektuptaki o ses haykırıyor: “Her an bir ölüm haberi gelecek diye içimiz titriyor. Bugün Grup Yorum’un kapatıldığı kuyu tipi hapishaneler, tüm muhaliflere açılacaktır.”

Ve bütün bunlar günlerdir, aylardır İmralı’ya kim gitsin, kim gidemesin tartışmaları sırasında oluyor.

Yazarın Son Yazıları

Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025