Susmak onaylamaktır

Susmak onaylamaktır

02.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...” Saraçhane Parkı. Cuma sabahı. 19 Mart “sivil darbe”nin mağdur yakınları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı’nın (ADA), 11. buluşmasındayım. Her cuma olduğu gibi yine kalabalık. Çoğunluk kadınlar. Anneler, çocuklar, eşler... Eski ve yeni tüfekler. Yürekler, umutlar kenetlenmiş... Hava, her konuşmayla, her kucaklaşmayla daha da ağırlaşıyor...

SİLİVRİ ZİNDANINDAN SARAÇHANE’YE

Hapiste tutsak tutulanlarla, dışarıdaki yakınları da bence birer kahraman. Kucaklaşmalardan sonra Dilek İmamoğlu kürsüye çıktığında, önce kocasının, Ekrem başkanın, cumhurbaşkanı adayımızın mektubunu okuyor.

Silivri’den gelen o ses, 12 metrekarelik hücreyi, demir parmaklıkları aşıp Saraçhane’ye ulaştığında sadece onun değil, hapse atılmış tüm belediye başkanlarının ve çalışma arkadaşlarının sesi oluyor.

O ses, “Bana, aileme, yol arkadaşlarıma zulmediliyor” diyor. Kurşun gibi ağırlık daha da ağırlaşıyor. “3 çocuk sahibi olarak 12 metrekarelik koğuşumda en çok anne babalarından ayrı kalan çocuklarımızı, gençlerimizi düşünüyorum.”

19 Mart’tan bu yana, yürütülen eşi benzeri görülmemiş siyasi operasyonu, “Vicdanını kaybetmiş, kötü bir aklın ürünü olan zorlama ve uydurma soruşturmaların, davaların ardı arkası kesilmeyişini”; sonra, “tutuklamaların keyfi cezaya döndüğünü” ve çalışma arkadaşlarına duyduğu güveni vurguluyor.

Eşinin mektubunu okuduktan sonra Dilek İmamoğlu kendi düşüncelerini açıkladı. Yargılamaların TRT’de canlı, sansürsüz ve adil bir şekilde yapılması talebini tekrar dile getiriyor. Son sözü içimizde büyüyor. “Şunu iyi bilin: Makamlar geçici; kalıcı olan insanlıktır”.

Ne acı ki günümüzde, makam sahipleri insansız, insan olanlar makamsız kalmış...

HAYATIN RENKLERİNİ ÇALANLAR

Kürsüye genç bir kadın çıktı: Avukat Seraf Özer. Babası, seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, bir yıldır Silivri’de. Tutsaklığın birinci yıldönümü önceki gündü. Seraf her gün cezaevine gidiyordu. Tam 365 gündür! “Benden 30 Ekim 2024’te önce hayatın tüm renklerini çaldılar” dedi. O anda bütün renkler hızla kirlendi. Güneş yok oldu. Park kara bulutlarla kaplandı. Ama konuşmasında öfkesinin nedenlerini tek tek sıralarken, sabrını, dayanışmayı, bu süreci akılla halletme azmini ve gücünü hepimize anlatırken, yeryüzünün tüm renkleri yavaş yavaş geri geldi.

Gözyaşlarım mı, yoksa onun duruşu mu karanlığı silip süpürdü bilemiyorum. İçimden hayatın tüm renklerini çalanlara ben de öfkemi bilerken ondan şu yakıcı cümleler geldi:

“Baba, avukat kabininde bir sohbetimizde, ‘Hayatım boyunca barış için kardeşlik için ürettim, çabaladım. Böyle bir dönemde dışarıda olup sürece katkı sağlayacağıma içeride olmam en büyük üzüntülerimden biri’ demiştin. O hayatını adadığın ‘barış’ da olacak baba. Sana söz veriyorum; bunun için ben de ömrüm boyunca mücadele edeceğim. Ve sen, asla yalnız yürümeyeceksin.”

“Şimdi herkese sesleniyorum: Bilin ki susmak, onaylamaktır. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz uygulamalar, ülkemizin nasıl bir tehdit altında olduğunun açık göstergesidir. Buna bizim için değil, kendiniz için ve çocuklarınız için kayıtsız kalmayın.”

ÇOCUKLAR-GENÇLER

Ceren Kaya, o narin küçük kız konuşurken “Tanrım çıldırmama engel ol” diye içimden yakarıyordum. Ceren Kaya, hapisteki Cevat Kaya’nın küçük kızı. Cevat Kaya, Dilek İmamoğlu’nun ağabeyi, sanayici.

“Dosyasında tek somut delil yok, tek tanık ifadesi yok. Babam hakkında hiçbir suç isnadı yok. Ne bir itirafçı beyanı ne bir kayıt ne bir tanık; hiçbir şey. Çünkü babamın taşıdığı tek sıfat, belki de tek suç, ‘baba, eş ve abi’ olmak.”

Çıldırmamalıyız. Çıldırmamalıyız...

Sonra üniversite öğrencisi Berkant Tatlı söz aldı. 19 Mart’ta dayanışma mitinglerinde arkadaşlarıyla birlikte tutuklanmıştı. Bir ay hapis. Şimdi bu gençlere üniversiteden uzaklaştırma kararı uygulanıyordu.

Çıldırmamalıyız. Çıldırmamalıyız... Akılla, güvenle, hukukla, vicdanla, dayanışmayla mücadeleyi büyütmeliyiz. Öyleyse her cuma Saraçhane Parkı’na.

Ülkede adalet var diyor büyükler... Ekrem başkan, Merdan Yanardağ, Necati Özkan casusmuş meğer... Hadi oradan...

Zeytinburnu’ndan esen rüzgâr, önüne o cümleyi katmış ilerliyor:

“Her şey çok güzel olacak.” Ve 12 metrekarelik umut, bir gün 780 bin kilometrekareye yayılacak.

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Yazarın Son Yazıları

Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025