Yok etmek/Yaratıcılık

Yok etmek/Yaratıcılık

04.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan. Arada parçalanmamak çok zor! Mücadeleden yorgun düşüyorum.

Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde “Yıldızlı Ağaç” diye bilinen ağaç, gençler tarafından yılbaşı yaklaşırken süslenir. Kış soğuğunda bir yılbaşı ağacının ışıklarıyla neşelenmekten daha doğal ne olabilir ki? Bir güruh cihatçı, o ağacın dibine kezzap dökerek gençlerin coşkusunu söndürdü. Bunu da sosyal medyadan duyurdu. Bu düşmanlık bir ağaca mı, bir ışığa mı, neşeye ya da umuda mı?

Aynı ülkenin başka bir köşesinde ise bir kadın... Beyoğlu’nun orta yerinde yaşadığı vahşet, kelimelerin isyan ettiği türdendi. Tecavüz eden iki “insan suretinde yaratık”, yakalanmalarına rağmen serbest bırakıldı. Yani bugün sizinle benimle aynı sokaktan geçebilir, aynı otobüse binebilir, aynı karanlığa sinsice ortak olabilirler.

Aynı günlerde İstanbul’un seçilmiş belediye başkanının, milyonların cumhurbaşkanı adayının yargılanma sürecinin TRT’de naklen yayınlanması (Bahçeli ve Erdoğan’ın beyanlarına rağmen) TBMM’de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. (Şu son cümle ne çok gerçeği barındırıyor!)

Adalet neden karanlıkta seyreder? Gerçekler neden hep gölgede bırakılmak istenir? Neşeyi zehirleyen, kadınların can güvenliğini yok sayan, adaleti karanlıkta tutanlar... Nasıl bir ülke bu! Bu ülke, ağaçlarına kezzap değil, dilek bağlayan insanların ülkesiydi. Bu ülke, adaletin ancak ışıkta yeşereceğini bilenlerin ülkesiydi.

Sonra... Sonra...

TUTARSIZ TESİSATÇI

Sonra... Sonra... Karamsarlıkla yok olmamak için, ölmemek için evime kapanıp kucağıma yeni edindiğim kitabı alıyorum. Bir mücevher niteliğindeki kitabın adı “Tutarsız Tesisatçı”, yazarı Erdağ Aksel.

Bu isim sanatla yakından uzaktan ilgili olanlar için hiç yabancı değil. Çağdaş sanatın önemli temsilcilerinden Erdağ Aksel, aynı zamanda sayısız öğrenci yetiştiren bir hoca. Ben onun eserleriyle ilk kez Maçka Sanat’ta, daha sonra İstanbul Modern’de ve Nev Galeri’de karşılaştım. Her seferinde de kafamda (ve yüreğimde) binlerce soru oluşturmuştu.

Kitabı okudukça içimde biriktirdiğim sorulara yanıtlar buluyorum. Hani “kahve masası kitabı” (coffee-table book) genellikle sehpa üstünde “süs” diye duran bol fotoğraflı ve sanatçıya göre “pek de okunmayan” türde bir kitap olmasına karşın elime aldım ve her sözcüğü, her tümceyi damıta damıta, demlendire demlendire okudum. Tüm sanat yaşamını kapsayan kitabı, samimi, yalın, ukalalıktan bilgiçlikten çok uzak konuşma diliyle anlatıyor. Ayrıca çok da cesur. Tıpkı eserlerindeki gibi yazıda da risk almaktan korkmuyor. Okudukça, sadece kendi işlerine ilişkin değil, tüm çağdaş sanata ilişkin nice kafa karışıklığımı da giderilmesine yol açtı.

“Tutarsız Tesisatçı” okurken o kadar çok satırın altını çizmişim ki buraya hangisini alıntılayacağımı şaşırır durumdayım. Kitabı özetlemem gerekirse “Annesi onu heykeltıraş sanıyor ama aslında o bir tesisatçı” diyebilirim.

70’li yıllardan başlayarak önce “tutarsızlıklarını” anlatıyor, sonra tesisat kelimesinin İngilizce karşılığının “installation” olduğunu öğrendiğinde geçirdiği aydınlanmayı... Türkçede sanat terminolojisinde “enstalasyon” ya da “yerleştirme” diye kullanılıyor bu sözcük.

SOL OMZUNDAKİ HUYSUZ 

Tamam kitabı kendi yazmış ama atölyesine kapanmış çalışırken sol omzunda oturmuş, onu hiç terk etmeyen, acımasız, nemrut, sözünü esirgemeyen bir eleştirmen var. Sürekli onunla tartışarak, kavga ederek ilerliyor kitap ve biz de bundan yararlanıyoruz.

Yanlış anlaşılmasın, Erdağ Aksel’in atölyesi, ürettiği eserler, sergileri arasında dolaşırken Michelangelo’dan Velazquez’e, Marcel Duchamp’tan Joseph Beuys’e sanat tarihinde ve çağdaş sanatta bir yolculuğa da çıkıyoruz. Öğrenmeyi öğrenmekten, resmi “okumaktan”, bakmayı bilmekten yeni yaklaşımlar karşısındaki tepkilerimize uzanıyoruz. (“Tutarsız Tesisatçı” kitabına Galeri Siyah Beyaz’dan ulaşabilirsiniz.)

Erdağ Aksel’in sol omzundaki huysuza son sözleri ise sadece sanatla iştigal edenlerin değil, herkesin ders alabileceği özellikler taşıyor. Yaratıcılığı (muhalifliği) sorgularken şunu vurguluyor:

“Sanat üretmek bir eylem iken, sanatçı olmak, içinde çoğu kez birçok klişe barındıran, inşa edilmiş bir kimliktir. Ben sanatçı olmayı değil, her zaman sanat üretmeyi amaçladım.”

Çocuk yaşından beri, “Ben bir şey olmak istemiyorum, sadece yapmak istiyorum” diye çırpınan benim gibiler için ne mutlu bir vurgu!

Bir yerlerde birileri hâlâ sanat üretiyorsa, kitaplar yazıyorsa... Birileri hâlâ zulme karşı çıkıyor, adaletin kapısını zorluyorsa... Bir yerlerde birileri hâlâ sessizliği değil, sözü seçiyor, korkuya değil cesarete yaslanıyorsa... Ne mutlu bize. 

Yazarın Son Yazıları

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025
Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor.

Devamını Oku
13.07.2025