Fransa, Cartier Çağdaş Sanatlar Müzesi’ne kavuştu: Paris’ten Diyarbakır’a

Fransa, Cartier Çağdaş Sanatlar Müzesi’ne kavuştu: Paris’ten Diyarbakır’a

09.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Image

Paris ve sonbahar. İkisi birbirine nasıl da yakışıyor. Ortalık altın sarısına, turuncuya, kahverenginin her tonuna bürünmüş. Her köşesi bir davet, her sokağı bir sahne, her meydanı bir tablo... Son günlerde bu sahneye yeni bir oyuncu katıldı: Fondation Cartier’nin (Cartier Vakfı’nın) yeni müzesi. Camdan, ışıktan, sessizlikten örülmüş bir düş evi sanki.

Evet, evet, Paris zaten müze dolu! Ama bu başka... Sanat dünyası daha yenilerde Louvre Müzesi hırsızlığıyla çalkalanırken ve Fransızlar “Dünyaya rezil olduk” duygusunu üstlerinden atmaya çalışırken bu yeni müze (üstelik Louvre’un çok yakınında) dikkatleri dağıtmayı başardı.

CAMDAN BİR KALE 

Cartier Vakfı 1984’den beri disiplinlerarası sanat koleksiyonuna sahip. 60 ülkeden, 500 sanatçıdan ve 4 bin 500 eserden oluşan bir koleksiyon. Bugüne dek sol yakada küçük alçakgönüllü bir müzede, toplumla çağdaş sanatlar arasında bir etkinlik ve etkileşim alanı yaratmıştı zaten. Bu yeni Cartrier Çağdaş Sanatlar Müzesi ise kentin Palais Royal (Kraliyet Sarayı) alanında yalnızca sanatın değil, şeffaflığın ve cesaretin mabedi olma iddiasında!

1855’ten kalma, “Haussmann” tipi klasik yapıya (ki eskiden Louvre antikacılarının mekânıymış) günümüzün yenilikçi ünlü mimarı Jean Nouvel ele almış, içini radikal müdahalelerle tümden değiştirmiş, yapıyı anormal bir dinamizm katmış, hareket edebilen platformlarla, ışık oyunlarıyla, camlarla, aynalarla oynayarak yapıyı “uçurmuş”. Duvar yok neredeyse ya da var ama yokmuş gibi... Sanki sanat, şehirle el ele vermiş, “Birlikte nefes alalım” diyor.

Müzenin içinde dolaşırken koskoca bir boşluktasınız. Aynı zamanda dışarıyı da görüyorsunuz. Hani biraz abartarak söyleyecek olsam içeriye bakanla dışarıyı seyredenin bakışını birbirine karıştırıyor diyebilirim. Sanki sanat artık duvarların arkasında değil.

Şeffaflık müthiş bir huzur veriyor. Her yer ışık dolu. Odalar yok, koridorlar yok. Bölmeler yok. Işık dolu boşluklar var. Ancak...

SERGİDE İKİ TÜRK 

Ancak... Sergilenen eserler için fazla karışık, fazla kaotik bir durum söz konusu. Hangi eser kimin anlamak zor. Yoksa amaç bu mu?

Yeni müzede Cartier koleksiyonundan seçilen 100 kadar sanatçının eseri yer alıyor.

Neyse ki bu kaotik ortamda, hemen giriş katında en dingin, en sakin, en çok ışık alan, sokaktan da görülen bir bölümde iki dost çıkıyor karşıma. İki Türk sanatçı. Alev Ebüzziya, seramik çanaklarıyla ışığı çoğaltıyor. Zaten müzenin koleksiyonunda Alev’in 10 eseri bulunuyor. Diğer Türk sanatçı ise Ali Kazma. Sanatçının 2007’de gerçekleştirdiği “A Studio Ceramist” filmi hemen Alev’in çanaklarının yanında yer alıyor. Filmde Alev’in mükemmeliyeti yakalamak için verdiği çaba, özen, emek vurgulanıyor. Ali Kazma’nın da Cartier’nin daimi koleksiyonunda iki filmi bulunuyor.

Gerek Alev’in çanakları gerek Ali Kazma’nın filmi, ünlü Hintli mimar Bijoy Jain’in düzenlemesiyle (mozaiklerden oluşan bir masa ve oturup filmi izleyebileceğiniz taş koltuklardan oluşan bir düzende) yer alıyor.

Müzeden ayrılırken içimde iki duygu egemendi: “Sanat, sonsuzluğu mümkün kılar.” Bir de “Paris, kendi aynasına bakmayı hâlâ biliyor.” Darısı başımıza.

BACH DİYARBAKIR’DA 

Sevgili okurlar, hayat sürprizlerle dolu. Leyleği havada gördüm ve Paris’ten Diyarbakır’a ışınlanacağım. Neden mi?

Çünkü efendim, 12 Kasım’da Diyarbakır’da, Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde heyecan verici bir konser yer alacak. Hemen sizlerle birkaç ayrıntıyı paylaşmak istiyorum:

28 yıldır İstanbul’da Hakan Erdoğan Prodüksiyonu “Bach İstanbul’da” konserlerini düzenler. Bu kez, “Bach Diyarbakır’da” ismiyle Diyarbakır’da da bir klasik müzik konseri düzenliyorlar. Bundan böyle belli aralıklarla ve İstanbul’la eşzamanlı düzenlenecek “Bach Diyarbakır’da” konserlerinde, Batı klasik müziğinin barok, klasik ve romantik dönemlerinden, en sevilen bestecilerin eserlerine yer verilecek.

Bence barışa sadece nutuk atarak, konuşarak değil müzikle de hizmet edilir düşüncesinin gerçekleşmesi. BARIŞIN EN GÜZEL DİLİ MÜZİKTİR diyorum. Rusya’dan gelen Moscow Pelle d’Oca Oda Orkestrası, şef Nikolay Shugaev yönetiminde; iki solist, Arsenia Sibilyova ve Nazlı Erdoğan eşliğinde en sevilen klasiklerden Bach, Vivaldi, Hindemith ve Çaykovski’den seçilen eserleri sunacak. Anmalar ve umutla dolu bu akşamı kaçırmak istemediğimden, Paris’ten Diyarbakır’a ışınlanacağım. Hepinize iyi pazarlar.

Yazarın Son Yazıları

Hayal kurmaktan vazgeçmeyin...

Sahnede bir adam var.

Devamını Oku
21.12.2025
Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025