Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım. (Zeynep bırak suçluluk duygusunu, önceki akşam Lütfi Kırdar’daki o muhteşem konsere dön!)
25 ülkeden 600 müzisyenin katıldığı “VoiceUp A Cappella Festivali’nin gala konserinden söz ediyorum. Denizbank sponsorluğunda, İBB Kültür’e bağlı Kültür Dairesi ve İstanbul Şehir Tiyatroları’nın desteğiyle hayata geçen festivalin dinamosu Cumhuriyet okurlarının yakından tanıdığı Başak Doğan’dı. (Gazetemizin 100. yıldönümünde Chromos topluluğuyla bizleri onurlandırmıştı.) Gecenin starı ise dünyaca ünlü, üç Grammy ödüllü Avi Kaplan’dı. Başak Doğan’ın enerjisine, Avi Kaplan’ın o derin mi derin etkileyici sesine, katılımcı koristlerin coşkusuna hayran olmamak imkânsızdı.
Başak Doğan’ın kurucusu olduğu Vokal Akademi’nin, 120 kişilik gönüllü ekibiyle hayata geçirdiği festival, salt konserlerden değil, gün boyu süren atölyelerden de oluşuyordu. O atölyelere katılanların da salondan, sahneye eşlik etmeleri görülecek bir şeydi. Çoksesliliğin kutsanmasını yaşadığımız bir şölendi bu konser. Emeği geçen herkesi kutlarım.
KONSER DEYİNCE
Çoksesli A Cappella Festivali’nin sona erdiği gün gazete ve televizyonlarda bir konser fotoğraf yer alıyordu. Koca bir sahne önünde bomboş sandalyeler...
Özlem Çerçioğlu, CHP’den AKP’ye geçti ve ilk iş İller Bankası’ndan 860 milyon liralık kredi aldı ya, ikinci iş olarak bir de konser düzenledi. Büyükşehir belediyesinin Efeler ilçesinde “halk konseri”. Gelin görün ki Aydın ve Efeler halkı tepkisini gösterdi. Kimse konsere gitmedi.
Anı olarak utanç simgesi o boş alan kaldı geriye.
Benim suçluluk duyguma gelince... Ülkemde yalanlarla, iftiralarla, şantajla, korkutularak, tehdit edilerek, satın alınarak aileleriyle birlikte sınanarak insanlar, halkların helal oylarıyla seçilmiş insanlar hapislerde çürütülmeye yok edilmeye çalışırken ben hâlâ nasıl güzelliklerden, mutluluklardan söz edebilirim diye kıvranmaktayım. Bir yanım utanç içinde bir yanım insanlar güzelliklere aç, özlem gidermelisin diyor.
LAİKLİK ÖZGÜRLÜKTÜR, ÖTESİ KARANLIK
Geçen pazar “Diyanet suç işliyor” yazım üzerine sizlerden çok tepki geldi. Hafta içinde PEN Yazarlar Derneği olarak bir duyuru yayımladık. Kayda geçsin diye buraya alıyorum. “Laiklik özgürlüktür, ötesi karanlıktır!” başlıklı açıklamamız şöyle:
“Cumhuriyetin kurumlarının Cumhuriyete savaş açtığı günleri yaşıyoruz. Bu kurumlardan biri, Cumhuriyetin kurucusu, büyük devrimci Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olan Diyanet İşleri Başkanlığı.
Diyanet, başındaki Ali Erbaş yönetiminde son yıllarda protokolde en önde yer almakla kalmadı, neredeyse şeyhülislamlık makamı gibi fetva vermeye, görüş bildirmeye başladı, iktidarın her konuda en büyük destekçisi oldu. Son günlerde kadınların örtünmesinin gerekliliği, kadınların mirastan eşit yararlanamayacağı gibi, özellikle kadınlara, genç kızlara, onları baskılamaya, giyim kuşamlarına, saçlarına başlarına, yaşam tarzlarına açıkça müdahale olan hutbeler okutuluyor, Medeni Hukuk’u hiçe sayacak biçimde kadınların mirasta erkekle eşit olamayacağı dile getiriliyor. Karşı çıkanlara da ‘Sizlik bir şey yok, bunlar bizi ilgilendiriyor!’ yanıtları veriliyor.
İktidar destekçisi HÜDA PAR’sa Diyanet’ten geri kalmıyor, anaokulundaki ilkokuldaki kız çocuklarına başörtüsü ‘özgürlüğü’ istiyor! 3-4 yaşındaki çocuk için! Özgürlük! Öyleyse özgür bırakın çocukları, büyüdüğünde örtünecek mi başörtüsü mü takacak saçlarını özgür mü bırakacak, kendisi karar versin!
Barış sürecini destekliyoruz, ülkenin hakkı olan barışa bir an önce kavuşmasını diliyoruz. PEN Türkiye’nin bu konudaki tutumu da girişimleri çabaları da yıllardır kamuoyunun gözü önündedir, bilinir. Ama biz ister anayasa değişikliği için ister süreç bunu gerektiriyor diye, laiklikten en küçük ödün verilmesine bile karşıyız. Zaten yıllardır verilen ödünlerle laiklikten geriye pek az şey kaldı. Diyanet’in HÜDA PAR’ın, başka kimi parti ve kuruluşların, en başta da iktidarın cesareti bundan geliyor.
Cumhuriyet hukuku tektir, kimseye dininden mezhebinden ötürü özel hukuk uygulanamaz, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkes inancı, görüşü ne olursa olsun buna uymak zorundadır! Laiklik özgürlüktür, ötesi karanlıktır!”