Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil. Yıllar boyu köşe yazılarıyla hepimizin gözlerini açtı. Kültüre, doğaya, çevreye, mimariye, kentsel ve kültürel mirasa bilincimizi biledi.
15 Ekim 2013’te aramızdan ayrılan sevgili Oktay Ekinci anısına, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi çok değerli bir kitap yayımladı. Mimarlar Odası Tarihinden Portreler dizisinin yeni kitabı “Oktay Ekinci”...
Kitap 60 kadar yazarın değerlendirmelerini, anılarını, düşüncelerini içeriyor. Tüm yazılar alfabetik sırayla sunulmuş (Acar Avunduk, Afife Batur’dan Ruşen Keles, Zeynep Ahunbay’a). Aramızdan ayrıldığında yapılan anma törenine katılanların konuşmalarını da içerdiğinden şu anda bir kısmı hayatta olmayan dostlarının, meslektaşlarının sunuşları da kitapta var. Onunla farklı ortamlarda bir arada bulunmuş kişilerden yeni değerlendirme yazıları; mimarlar, öğretim üyeleri, aile fertleri, dostlar; Cumhuriyet gazetesinde, ÇEKÜL, Tarihi Kentler Birliği, Mimarlar Odası’nda bir arada çalıştıkları... Hepsi okunduğunda ortaya muhteşem bir belge-kitap çıkmış.
ONUN YOKLUĞUNDA
Bana öyle gelir ki Oktay Ekinci aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçtüğünden beri ülkemde rant tutkusu, daha çok, daha çok kazanma tutkusu, doğa katliamı, malzemeden çalmak, topraktan çalmak, denizlerden, nehirlerden çalmak bin kat daha çoğaldı. Haksızlık, hukuksuzluk, cehalet, hırsızlık, rüşvet, liyakatsizlik, bilgisizlik, yetersizlik, denetimsizlik arttıkça arttı. Hoyratlık, acımasızlık da öyle.
Doğanın yasakladığı yerleri imara açmak... Ormanı, zeytini yok etmek... Birbiri peşi sıra çıkarılan imar afları... Çarpık yapılaşma, altyapı olmadan kentleşme... Bana rant sağlayacaksa, oy kazandıracaksa varsın yozluk yolsuzluk devam etsin, varsın insancıklar ölüversin düşüncesi!
Evet, bütün bunların arsızca artması onun yokluğundandır.
ANADOLU’YU KUCAKLAMAK
Milliyet’ten kovulduktan sonra Cumhuriyet’te bana ilk kucak açanlardan biriydi Oktay Ekinci. Aynı odada çalışıyorduk. Hem masalarımız komşuydu hem de kültür sayfasında köşelerimiz.
Türkiye’nin her yöresindeki kentleri, kasabaları, köyleri; Anadolu’nun her doğa harikasını ve her sorununu; çevre için verilen her amansız mücadeleyi o masanın çevresindeki raflara taşımıştı. Ondan yana bakmak, onunla sohbet demek Türkiye’yi, Anadolu’yu kucaklamak demekti.
O mimar gazeteci ya da gazeteci mimardı, ben mimariye âşık gazeteci... Şehircilik bilincimi bileyen, Türkiye’nin her köşesinde uzmanlık alanım olmayan konularda bile “sanatsal kültürel bakışı” dile getirmem için beni konuşmaya kışkırtan oydu. Biraz nazlanacak olsam, “Anadolu’ya borcumuz var” diye bana anımsatan, beni kışkırtan oydu.
Kitapta sevgili Metin Sözen’in yazısını okurken gözyaşlarımı tutamadım. Evet bugün millet akın akın Kars’a gidip oradaki konaklarda konaklıyor, kentin tarihi yerel kültürünü tanıyabiliyorsa bu başarı öyküsünde Oktay Ekinci’nin rolü büyüktü. Bu yazı Metin Sözen’in belki de yazdığı son yazıydı.
SON KUVAYI MİLLİYECİLERDEN
Oktay Ekinci’nin meselesi salt mimari, şehircilik, çevrecilik, korumacılık değildi. Yaşama bakışındaki, hayatı ve dünyayı kucaklayışındaki değer ölçüleriydi onu olduğu insan yapan. Yerelde derinlere indikçe evrenselleşenlerdendi. Son Kuvayı Milliyecilerdendi. Yürürlükteki yağma yasalarına karşı onun da Oktay Ekinci yasaları vardı.
Bu yasaların başında Cumhuriyet ilkeleri vardı: Atatürk sevgisi, Aydınlanma, çağdaşlaşma tutkusu, laiklik gibi ilkeler. Dürüstlük vardı. Çalışma tutkusu vardı. Yararlı olma tutkusu vardı. Dostlara kucak açma dürtüsü vardı. Toplumcuydu. Emeğe saygısı sonsuzdu. Tan Oral’ın deyişiyle “Güler yüzlü ve nüktedandı. Ama bir aksaklık, yanlışlık, bir haksızlıkla karşılaşsa, sonuç alıncaya kadar barut kesilirdi!”.
Kitabı bir çırpıda okurken günümüzde Oktay Ekinci’lere ne çok, ne çok ihtiyacımız olduğunu düşünmeden edemedim. Mimarlar Odası’na ve kitaba katkıda bulunan herkese teşekkürler.
Yeni yayımlanan “Oktay Ekinci” portre kitabını, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve MİV Kitabevi üzerinden edinebilirsiniz.