Bütün sorunlar matruşka gibi iç içe geçmiş durumda. Herkes soruyor “Erken seçim niye gündemde?” Yanıtı sanıldığı kadar zor değil. Seçim gündemde çünkü iktidarı kesinlikle bırakmak istemeyen bir Erdoğan gerçeği var. Bir de her ne kadar her dediğine uyulmasa bile ortada bir anayasa var.
BAKIN ERKEN SEÇİM NEDEN GÜNDEMDE…
Seçim zamanında, yani 2028’de yapılırsa bildiğiniz gibi Erdoğan katılamıyor çünkü daha önce yaptığı dönem-hesap oyunlarını bu sefer devreye “o bile” sokamayacak.
Erken seçim, CHP için bu iktidardan kurtuluş reçetesi; adayının RTE’yi yenebilecek olması bütün muhalif kitleler için bir büyük umut. AKP için ise erken seçim bu düzenin sürebileceği ve Erdoğan’ın tekrar aday olarak sonsuz görünen iktidarına devam edebileceği tek seçenek! Ama uzlaşamadıkları şu: CHP erken seçimi aşağı yukarı en geç bir yıl içinde yapmak istiyor, AKP ise iktidarını sürdürerek yalnız belki son bir yıl içinde erken seçime gitmek istiyor; arada en az 1.5-2 yıl var.
Dolayısıyla erken seçim isteyen CHP tabii ki böyle bir ortamda seçime hazır olmaya mecbur, yoksa tutarlı olmaz. Bu nedenle Mansur Yavaş’ın “Türkiye’nin sorunu şu anda aday belirlemek değil; enflasyon, hayat pahalılığı, geçim derdi” sözleri cidden havada kalıyor. Evet, bu sorunlar var ama bunların ortadan kalkması için muhalefetin hızla iktidara gelmesi lazım, eleştiri yetmiyor. Öte yandan, adayı son dakikaya kadar belirlememiş olmanın mahsurlarını 2023 seçimlerinde fazlasıyla gördük.
ÖZEL EN DOĞRU KARARI ALDI
En doğru kararlar geniş ortak paydada alınır. Doğruları halk görür, en iyi tercihi halk yapar. Bunun tersinin verdiği sonucu “Ekmek için Ekmeleddin” faciasında yaşadık. Yıllardır anlattığım “Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü” ile bu seçimi partinin tüm üyelerine yaptırma kararı, herkesin parti içi muhalefet iştahlarını kursağında bırakacak ideal formüldü ve Özel bunu kabul ettirdi.
İMAMOĞLU GERÇEĞİ NEDEN KUŞATMA ALTINDA?
Ekrem İmamoğlu’nun AKP’nin kâbusu haline dönüştüğünü görmek çok zor değil. En güvendikleri kale olan İstanbul’u, hem de kendisine karşı devlet gücünün tüm mekanizmalarıyla iktidar için çalıştığı bir ortamda, üç seçim üst üste kazanabilmiş olması, onu Erdoğan’ın gözünde en rahatsız olduğu rakip haline getirdi. Üstelik İmamoğlu’nun genç olması, eşiyle beraber herkesi etkileyecek bir profil yansıtması, yabancı dil bilmesi, ağzının laf yapması, bu rakam verilerine eklenen diğer somut gerçekler. Bu nedenle İmamoğlu’nu bezdirebilmek için önce DEM’in, sonra CHP’nin ilçe belediyelerinden başlayarak yargının muhalefeti bir kıskaca alması hiç kimseyi şaşırtmamalı. İmamoğlu’nun açıkça mağdur edilen bir muhalefet lideri konumunda olması, doğal olarak halkın gözünde onu doğrudan ciddi bir alternatif haline dönüştürüyor. Buna rağmen Özel tabii ki İmamoğlu ve Yavaş’a eşit şans vermek istediği için bu yönteme geçiyor. Yavaş ise tüm üyelerle yapılacak bu seçime katılmayacağını bildirerek bir şekilde İmamoğlu’nu bu önseçim arifesinde sahada tek yarışmacı olarak bırakma yoluna gidiyor. Fakat Yavaş’ın medyada ve parti içindeki görüşmelerinde bu hafif protest tavrı net olarak görülse bile Özel tavrını değiştirmiyor, ki yukarıda saydığımız gerekçelerle bence haklı.
‘BU KADAR ERKEN ADAYLIĞA NE GEREK VARDI’ DİYENLERE YANIT: DAHA DA ERKENE ÇEKİLMELİ!
İmamoğlu’nun Yavaş’ın çekildiği bir ortamda aday olması ise onu bu önseçimde, muhalefetin tek tabancası haline getirir. Çünkü hiç kimse onun karşısında kendi ismini ezdirmek istemez. Bu durumda 23 Mart’a kadar zaman kaybedilmemesi lazım, mesela bir hafta içinde başka bir gerçek aday çıkmazsa, CHP vakit kaybetmeden İmamoğlu’nu “cumhurbaşkanı adayı” olarak açıklayabilmek için usulden başka bir şey ifade etmeyecek olan önseçimi, kendi yönetmelik ve kararlarını elinden geliyorsa revize edip en geç 2 Mart’a almalı. Çünkü siyaset şu anda Türkiye’de tamamen vitesi boşalmış bir şekilde yokuş aşağı gidiyor ve üç-beş haftada hiçbirimizin aklına gelmeyecek her şey başımıza gelebilir.
Yukarıda saydığımız erken seçime doğru gidişat dışında, CHP belediyeleri üzerinden İmamoğlu’nun kuşatılması ve akıl almaz bir senaryoyla maalesef Kılıçdaroğlu’nun sözleri bahane edilerek CHP’nin kurultayı üzerinden suçlanmaya kalkışılması, partinin ivedi olarak artık bir aday çıkarmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Çünkü şu anda Erdoğan karşısında cumhurbaşkanı adayı olmak, o kişiyi dünya çapında bir şöhrete ve korumaya götürür. Hele bu adayın yurtdışı geziler yapması, röportajlar vermesi, Erdoğan karşısında somut ve güçlü bir alternatif olduğu bilgisini, imajını ve gerçeğini dünyaya yayması, çok büyük bir kazanç ve zırh oluşturur.
CHP’nin, sözde hukuk yoluyla, özde entrikalarla yok edilme tehlikesi ilk olarak 1960’ta DP’nin kurduğu o korkunç Tahkikat Komisyonu ile yaşandı. Tam 65 yıl sonra, bu tür tartışmalarla ülkemiz yeniden zaman kaybetmemeli. Türkiye’nin karışık gündemi izin verirse bu konuyu da önümüzdeki hafta ele alacağım.