'Kent Kırgını'
Haydar Ergülen
Son Köşe Yazıları

'Kent Kırgını'

16.01.2012 04:59
Güncellenme:
Takip Et:
\n

\n

Necip Fazıl Kısakürek Babıâli kitabında iki İstanbul efendisinden söz eder: İki İstanbul efendisi, İstanbulinli eski Babıâli tipi, güzel ve çirkini tayinde usta bir Ziya Osman Saba, bir Asaf Halet Çelebi vardıder. Kitabın ilk yayım tarihi 1975. Bilmem ki Eray Canberki tanımış mıydı Üstad, tanısaydı herhalde üç İstanbul efendisinden söz ederdi. Üstelik üçü de Türkçenin her bakımdan anılmaya değer üç şairi. İyiliğin şairi Ziya Osman Saba, tasavvufla Hint felsefesini buluşturan şiirinin gizemli lezzetiyle Asaf Halet Çelebi ve şiiri mi ondan, o mu şiirinden ince, ayırt edilmesi neredeyse olanaksız olan Eray Canberk.

\n

Şiir, incelik ve iyilikle birlikte anılıyorsa, bu biraz da Saba ve Canberk gibi şairler nedeniyledir. Türk şiirinde iyiliğin dörtlüsüdeyince aklıma Ziya Osman Sabayla başlayıp Behçet Necatigille süren, onlardan da Cemal Süreyaya ve Eray Canberke ulaşan bir gelenek gelir. İlk ikisini tanımak için, son ikisi doğrusu çok yerinde isimlerdir. Ve iyilik kendine çok iyi şairler bulmuştur.

\n

Şiire iyilikle başlamanın iyiliği. Hem iyi bir şair hem de dünya iyisi bir insan olarak Eray Canberki tanımak da başlı başına bir şiir sayılır. Ben ilkin o şiirle tanıştım, bir şair kılığındaydı. Şiirin bazen şair kılığına girdiği olur ama bu neredeyse yıldızın parladığı anlargibi az rastlanan bir şeydir. Çoğunlukla tersi olur çünkü, yani olmaması gereken olur ve şair, şiir kılığına girmeye çalışır ki, fazlasıyla gülünç olur. Bu da şiirde ironiye değilse de, şiirin şairlere yaptığı oyunlara sayılabilir.

\n

Eray Canberkin toplu şiirleri, 1960-2010 arası yazdığı 50 yılın şiirleri Kent Kırgını (YKY, Ekim 2010) adıyla yayımlandı. Kentin ıssız bıraktığı şiirler. Tıpkı Canberkin de kentin kırgın bıraktığı bir şair olduğu gibi. Şehrin şiiri başkadır çünkü, kentin şiiri başka. Şehirlerle kentlerin ışıkları da birbirine benzemez ya. Dönüşümlere tanıklık eden şair, şiirini kentin kapısından sokmak istemez bazen. Kentin dağdağasından, temaşasından, göz alıcı renklerinden tedirgin olur. Şehir diye bildiği yere dönmek ister yeniden. Kimi eski Aksarayı özler, kimi eski Samatyayı. Kenti bir metropol olarak algılarız Canberkin şiirinde, şehirse adeta bir bahçedir. Gülten Akının, Necatigilin, Sezai Karakoçun benzer sorunlara ilişkin şiirleri gibi Canberk de çocukların yanında yer alarak bir apartman uygarlığıolan kente kırgın şiirler yazar.

\n

İZ TVde, Ömür Biter Yol Bitmez adlı bir program yapıyordu, orada izlemiş ve kendi kendime Eray Canberki hiç tanımayan biri, onun o camın arkasındaki konuşmasından, yürüyüşünden, duruşundan bile etkilenir ve onu can kulağıyla dinlerdemiştim. Şairler, daha doğrusu şiirler için pek çok benzetme yaparız, onun şiiri bir çağlayanı andırıyorderiz, içten yanmalı bir şiirderiz, okurunun elini hiç bırakmayan bir şiirderiz. Eray Canberkin toplu şiirlerinde yer alan kitaplarından birkaçının adını yazarsam, onun şiirinin sesini de rengini de yazmış olurum bir bakıma: Kuytu Sular, Yüreğin Burkulduğu Zaman, Eskimiş Yalnızlığa, Ebrular, Kuytu Sularda Zaman... Eray Canberkin şiiri de dipten yürüyen bir su gibi akıyor, usul akıyor, zaman zaman azalıp çoğalıyor ama su gibi sürüyor.

\n

Çağın acısına, kentin karmaşasına şiirle direnmenin bir yolu da ironi elbette. İroninin şiirimizdeki tarihine bakılırsa son elli yılda yükseldiği görülecektir. Ziya Osmanda olmayan, Necatigilde ise eser miktardabulunan ironi, Cemal Süreya ve Eray Canberkin şiirlerine gelindiğinde, Salâh Birselin demesiyle kanat takıp havalanacaktır. Çünkü acıyla uğraşmak için ironi gereklidir şehrin şairlerine. Hele biri Bindokuzyüzkırktan Kalma Bir Çocuk olarak ta 1966da şöyle yazıyorsa: bir gidişti kim bilir nerelere varırdı/suçlu değildi ama suçlu duyardı kendini/her akşam üstü içi daralırdı/bağırırdı ama kim duyardı sesini”.

\n

Bazı şairler kente şiirle bağırırlar ve onların sesini eski semtler duyar. Belki de Kent Kırgınışairlerin okurları da o eski semtlerdir.

\n

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Devamını Oku
21.03.2017
Üvey Sayfa

Devamını Oku
14.01.2013
Cemali Mektup

Devamını Oku
07.01.2013
ODTÜ 'Üniversite'dir!

Devamını Oku
31.12.2012
Mevlana'dan Yunus'tan...

Devamını Oku
24.12.2012
Dünya Cemevi

Devamını Oku
17.12.2012
Tarzan Zor Durumda

Devamını Oku
10.12.2012
Kibir Korosu

Devamını Oku
03.12.2012
Sami Baydar'ın 'Dünya'sı

Devamını Oku
26.11.2012
Cumartesi Annem

Devamını Oku
19.11.2012
Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Devamını Oku
12.11.2012
Eskişehir'e Gidecek Olanlara Bazı Uyarılar

Devamını Oku
05.11.2012
Kırık Kalpler Müzesi

Devamını Oku
29.10.2012
Düşyazdım...

Devamını Oku
22.10.2012
Köşeden Köşeye...

Devamını Oku
15.10.2012
Split Işığı

Devamını Oku
08.10.2012
Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

Devamını Oku
01.10.2012
'Zamanın Farkında'

Devamını Oku
24.09.2012
Latife'nin Zeytin Ağacı

Devamını Oku
10.09.2012
Yeni Eylül

Devamını Oku
03.09.2012
Çocukluğun Ölümü

Devamını Oku
27.08.2012
Emirgân - Teşvikiye

Devamını Oku
20.08.2012
Yol Durumu

Devamını Oku
06.08.2012
Yazla Nişanlı

Devamını Oku
30.07.2012
Yaprak

Devamını Oku
23.07.2012
İki

Devamını Oku
16.07.2012
Yaz Diye...

Devamını Oku
09.07.2012
'Merdivende Üç Şair'

Devamını Oku
02.07.2012
Alican Geldi!

Devamını Oku
25.06.2012
Dün Hazirandı

Devamını Oku
18.06.2012
'Ama...'

Devamını Oku
11.06.2012
Anıların Uğurladığı

Devamını Oku
04.06.2012
Haftaya Haziran...

Devamını Oku
28.05.2012
Yaz Bir Şiir!

Devamını Oku
21.05.2012
Enis Batur'u Sevmek

Devamını Oku
14.05.2012
Eskişiir Eskişehir

Devamını Oku
07.05.2012
1'i Kırmızı...

Devamını Oku
30.04.2012
Salak

Devamını Oku
23.04.2012
Bir İstanbul Klasiği

Devamını Oku
16.04.2012
Köşeboşu

Devamını Oku
09.04.2012