İnanmak inanmamak...
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

İnanmak inanmamak...

26.04.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Köyde, yatağımın başucunda duran Terry Eagleton’un Akıl, İnanç ve Devrim (Tellekt Y. 2021) kitabını tekrar elime aldım: En arkadaki boş sayfaya şunları yazmışım:

“Tanrı’ya inansan da inanmasan da dinli ya da dinsiz olsan da senden bağımsız bir dünya ve onun düzeni var. Sorun bu! Sorun senin inançlı ya da inançsız olmanı takmaz, on bin (10.000) lira borcun varsa bu senin inancından bağımsız olarak vardır. Verdiğin söz ya da imzaladığın senet bir gerçek ve kanıttır. Borcu ödemek için az harcayıp para biriktirmelisin ya da kötü yola sapacaksın. Kötü yola sapacaksan, bu, türlü çeşitlidir. Tanrı varmış yokmuş, dinin varmış yokmuş, bu gerçek değişmez. Tanrı iş bulma kurumu değildir. Din sadece din adamlarının işverenidir.”

***

Tanrı dendiği zaman insanların çoğunun aklına tektanrılı üç dinin Tanrısı geliyor. Oysa tek Tanrı ve tektanrılı dinler insanlık tarihinde dünkü çocuk sayılır: Tek Tanrı ve üç dinin tarihi sadece binlerle yazılırken insanlık tarihi milyonlarla yazılıyor. Diyanet İşleri’nin zalim âlimleri acaba ne derler buna? Çünkü epeycedir Osmanlı softasına dönüşen bu “sınıf” bir ara her çocuğun anasından “Müslüman” olarak doğduğunu iddia etmişti. Oysa her çocuk inançsız doğar ve inanmayı ana babalarından öğrenir. Dolayısıyla inanç öğrenilen bir şeydir. İnanmamak ise kuşkuyla başlar. 

İlk insanlardan biri olmak istemezdim. Dayanılmaz, korkunç bir şey! İnsanın gece ile gündüzü, dört mevsimi yaşaması ürkütücü bir gerçek. Gece karanlık ve kötü, oysa gündüz aydınlık ve iyi, güzel. İlk insan, korkunç geceden sonra gündüzün geri gelmesini istemiş, dilemiştir. Güneş’le, Ay’la, yıldızlarla ilişkilerinin olduğunu zamanla (Ne kadar zamanda?) kavramıştır: Güneş batınca gece oluyor, doğunca gündüz oluyor; Ay ve yıldızlar geceyi aydınlatıyor, çok güzel, ama gidip geri gelmezlerse! Sanki kalabalık çarşıda annesini kaybetmiş dört yaşında bir çocuk; ya gelmezse, geri dönmezse!.. Dört mevsim de öyle, dördünün de iyi ve kötü yanları var ama yararlı bir döngü. Bunu da anlamıştır. 

Bunlara egemen olamayacağını anladıkça korkusu büyümüştür, demek ki bunları yöneten “böyle yapan” bir şey var, bir patron var. İşte inancın tohumu burada: Dilek, temenni, yakarı ve umut… Böyle düşünüp duyarsan ve ardından patrona itaat edersen, boyun eğersen içinde yaşadığın düzen devam eder… Demek ki ilk insan zincirinin halkaları inancı keşfediyor ve onu kendisinden sonra gelenlere miras bırakıyor. Tanrı ve din düşüncesi ve inancı böyle icat oldu; bunun ardından güven ve mutluluğu keşfetti, ta ki din adamları mesleği ortaya çıkana kadar. Kötü ve zararlı bir Tanrı ve din yoktur ama kötü ve zararlı din adamı vardır. Oysa inancın dilinde tercümana, mütercime, çevirmene ihtiyaç yok. 

İnsanların devletle sonuçlanan örgütlü toplumlar oluşturması (klan, fratri, vb.) gibi, din de örgütlendi ve sonunda ruhban (din adamları) sınıfı da doğdu ve tapınaklara kuruldu; bunun sonucu olarak Tanrı işveren durumuna geldi. Milattan önce hangi binyılda başladı bunu ben bilmiyorum. Sadık Usta, Şüphenin Tarihi’nde (Epsilon Yayınevi, 2022) ilahiyatçıların ve filozofların toplum üzerindeki etkinliklerini MÖ 3000’li yıllardan bu yana tartıştıklarını yazıyor (s. 273). Ve 272. sayfada “Dinler (ve din adamları Ö.İ.) insanları birbirine karşı kışkırtarak yabancılaştırmakta ve böylece birbirinden farklı yaşam tarzlarına sahip insanlar arasında düşmanlıklara neden olmaktadır. Ötekileştirme, bağnazlık, terör, din savaşları vb. Olguların kaynağında çoğunlukla dinler vardır. Ayrıca dinler hem bilimsel gelişmeleri engellemekte hem de zorba iktidarlara (hilafet, kilise, monarşiler) Tanrısal koruma sağlamaktadır” diye yazmakta. Yani bireylerin ve hanedanların, devleti Tanrı adına yönettiği uzun dönemden söz ediyor. 

Nikolas Kopernik (19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543), Göksel kürelerin devinimleri üzerine başlığını taşıyan başyapıtında Güneş Sistemi’nin tanımını yaptı, gezegenlerin, Güneş’in merkezde olduğu sabit yörüngeler üzerinde hareket ettiğini ileri sürerek Günmerkezlilik Yasası’nı oluşturdu. Böylece doğa olaylarının efendisinin tanrılar olmadığını kanıtladı ve sonuç olarak insanın milyonlarca yıl süren çocukluğu sona ermiş oldu. Kopernik ve onu izleyenler sayesinde, Avrupa’da dinsel cehaletin zulmü sona erdi, Rönesans ve Reformun kazanmasıyla Hıristiyan dünyasında bilim ilerlemeye başladı...

Din inançtan, bilim gerçeklerden doğdu. Bilim ve dinin ırkları ayrıdır, barış içinde yaşamaları gerekir. Düşmanlık yaratan din memurlarıdır. 

Yazarın Son Yazıları

Vehim denen şey

1. Gerçekte var olmayan fakat var olduğu sanılan, varmış gibi tasarlanan düşünce ve zan.

Devamını Oku
07.12.2025
Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025