Özdemir İnce

Özerk TRT’nin destanı

31 Mayıs 2020 Pazar

21 Mayıs 2020 tarihli Sözcü gazetesinin Gündem sayfasında “TRT, bu ülkenin iletişim okuluydu” başlıklı bölümünde Uğur Dündar’ın adını görünce çok sevindim ve “İşte tam bir TRT-TV temsilcisi” diye düşündüm. Bu düşüncem konuşmanın yarısına kadar sürdü. Özerk televizyonun destanının oluşturucuları olarak Turgut Özakman, Hıfzı Topuz, Haluk Şahin ve Metin Erksan’ın adlarını “efsane” olarak saydığını okuyunca irkildim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Burada konuyla ilgili önemli bir açıklama yapmak zorundayım: TRT Televizyonu’nun ilk kuruluş ve görev yönetmeliğini Alpaslan Öner ile birlikte yazdık. Bu da ne denli işin içinde olduğumu gösterir.

***

Uğur Dündar, TRT’de yaşanan “19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı” skandalını kınadıktan sonra, TRT Televizyonu’na adil ve torpilsiz bir sınavdan sonra girdiğini; bir süre sonra eğitim için ABD ve İngiltere’ye gönderildiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Ben TRT kökenli olduğum için ayrıca üzülüyorum. TRT’nin nereden nereye savrulduğunu görüyorum. Bir zamanlar Turgut Özakman gibi Cumhuriyeti en iyi anlatan, Milli Mücadele’yi en iyi anlayan çok değerli tarihçi yazar büyüğümüzün görev yaptığı, Hıfzı Topuz’ların, Haluk Şahin’lerin, Metin Erksan gibi efsanevi isimlerin istihdam edildikleri ve TRT kadrosunda çalıştıkları bir kurumdu. Oradan bugünlere geldik. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı gününde Cumhuriyet Bayramı logosunun kullanılmış olmasını ben doğrusu hiç yadırgamıyorum. Çünkü cehaletin ve liyakatsizliğin bir kurumu getirebileceği yer burası olsa diye düşünüyorum.”

***

Uğur Dündar’ın TRT-TV tarafından ABD’ye gönderilmesini hatırlamıyorum ama o ve rahmetli Neslihan Gence İngiltere’ye gönderildiği sırada Erhan İmset Ankara Televizyonu Müdürü, Kenan Değer Program Müdürü, ben de Öndenetim ve Redaksiyon Şubesi sorumlusu idim. Daha sonra şubenin müdürü oldum ve ardından Türkiye Televizyonları Program ve Yayın Planlama Müdürü olarak atandım. Bunları “Efsane” sıfatını arkadaş kontenjanından kullanmasının haksızlık olduğunu yazacak konumda olduğum için yazıyorum.

Sadece Uğur Dündar değil, 1970- 1980 arasında yapılan sınavların tamamı adildir, dolayısıyla torpilsizdir. On yıl boyunca yazılı ve sözlü sınavlarda jüri üyeliği, kurslarda öğreticilik yaptım. Uğur Dündar’ın çok iyi bir TRT-TV yapımcı ve yönetmeni olduğuna tanıklık ederim. Sonraki başarılarını herkes biliyor zaten.

***

Turgut Özakman’ın televizyonla hiçbir ilişkisi yoktur, Hıfzı Topuz ve Haluk Şahin, İsmail Cem’le birlikte 1974 yılında geldiler, birlikte gittiler. Onlar geldiğinde özerk TRT ve televizyon çoktan kurulmuş ve gelenek oluşmuştu. Adı geçenlerin bunda hiçbir payı yoktur. Haluk Şahin, İsmail Cem’in özel danışmanı gibiydi. Televizyonda yönetici, yapımcı ve yönetmen olarak hiçbir görevi yoktu. Nasıl “efsane” olduğunu merak ediyorum.

Yeşilçam’ın büyük yönetmeni Metin Erksan televizyon için dışarıdan birkaç film yaptı. Bunlar, onun büyüklüğüne hiçbir şey eklemedi.

Uğur Dündar’ın “efsane” sıfatını bile az göreceği İsmail Cem, TRT’nin kurulu düzenini ve hiyerarşisini bozdu, kendisine paralel bir kadro kurdu... Kurumu bir Başyüce gibi yönetti. Kurucu kadroyu aşağıladı.

TRT’nin ve televizyonunun gerçek efsanelerine gelince, işte onları yazıyorum:

***

Adnan Öztrak: TRT’nin ilk ve kurucu Genel Müdürü. Adalet Partisi ve Milliyetçi Cephe hükümetlerine karşı destansı bir mücadele verdi; TRT’nin özerkliğini savunan kahramandı.

Semih Tuğrul: Genel Müdür Yardımcısı.

Emil Galip Sandalcı, Muammer Sun ve Sunuhi Cav: TRT Yönetim Kurulu üyeleri.

Mahmut Tali Öngören ve Güntekin Orkut: Birinci ve İkinci Televizyon Daire Başkanları.

Fahrettin Işıkçı: TV Teknik Müdürü.

Erhan İmset: Ankara Televizyonu (ilk) Müdürü.

Kenan Değer: Ankara Televizyonu Program Müdürü.

TRT Televizyonlarını bunlar yoktan var ettiler. Tamamı gerçek 1923 Cumhuriyetçisi idi.

***

Görevli bulunduğum (1969-1982) yılları arasında televizyonda birlikte çalıştığım bütün şube müdürleri, yapımcı ve yönetmenler, kameramanlar, ışıkçılar, sesçiler, dekoratörler, TRT usulü seslendirmeyi keşfeden seslendirme yönetmenleri ve öteki çalışanların tamamı “liyakatli” ve çok yetenekli emekçilerdi. Üç kuruş yurtiçi yolluk alırlardı. Hepsi çilekeş ve alçakgönüllü idi.

Üstelik her sabah işe geldiğimizde masanın üzerinde sarı zarf bulmaktan korkardık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Maçı hakem bitirir 26 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları