Sistematik harekât kendi alanını genişleterek toplumun farklı katmanlarına doğru ilerleyerek sürüyor. DEM Parti tarafından yönetilen doğu illerindeki belediyelere ilk kayyum atamaları başladığında “Eğer sessiz kalırsak, güç birliği yapmazsak sıra diğer muhalif belediyelere de gelecektir” demiştik. Geldi de. Esenyurt ardından Beşiktaş. Hedef bir yandan evet İmamoğlu ama bir yandan da tüm muhalifler.

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile birlikte 10 yönetim kurulu hakkında görevlerine son verilmesi istemiyle açılan dava.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı nedeniyle haklarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç istemiyle disiplin soruşturması başlatılan teğmenler.

Cumhurbaşkanı kararıyla üniversitelerine atanan kayyum rektörlere karşı beş yılı aşkın süredir direnen Boğaziçi Üniversitesi.

Dahası da var. Kapatılmak istenen kreşler, Ülkü Ocakları ve tarikatların Milli Eğitim Bakanlığı ile protokol imzalayarak kurs ve etkinlik düzenleyebilmelerinin önünün açılması.

Liste uzun.

23 yıllık AKP iktidarının yıllar içinde itinayla ilmek ilmek ördüğü sistemin geldiği nokta bu. Ya da şöyle söyleyelim, AKP rejiminin sivil toplumu ele geçirme harekâtı.

Bugün geldiğimiz noktada önümüzde tek bir seçenek var: Bu sistematik harekatâ karşı toplumsal seferberlik. Zira artık ne tek başına CHP’nin ne tek başına odaların, baroların, üniversitelerin kendi çabaları ile altından kalkacağı bir mücadeledir bu. Olamaz da.

Zaten önceki gün İmamoğlu da “Bu operasyonlar karşısında ne yapacaksak hep birlikte, milletçe yapacağız. Bu konu artık yalnızca CHP’nin sorunu olmaktan çıkmıştır. Bunu sadece bizim belediye başkanlarımızın sorunu olarak görenlerin yarın kendi başına, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Sanatçılar, sporcular, iş dünyası yarın sizin de başınıza gelecek. Bu akıl, malınıza el koyar. İş dünyasına sesleniyorum, sizin de başınıza gelir. Ya bekleyeceğiz ve hepimizin başına gelecek ya da birlikte mücadele edeceğiz. 16 milyon insanın seçtiği bir insanın hakkını elinden aldılar. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” dedi. 

Benzer cümleleri dün Beşiktaş Belediyesi’nin önünde bütün CHP’li büyükşehir belediye başkanlarını toplayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel de sarf etti. 

Hepsi doğru ama bunun beraberinde bir yol haritasının gelmesi gerekiyor. Acilen. “Sistematik saldırı” karşısında “sistematik mücadelenin” yol haritası. Umudun giderek azaldığı toplumun önüne konacak yeni bir hedef. Dayanışmanın ve direnişin yeni yaratıcı boyutları ile. 

Bir kerelik değil, göstermelik değil.

CHP bugüne kadar bunu yapamadı. Kırmızı kart örneğin sadece bir sembol,  iyi bir sembol ama önü ardı doldurulmalı idi. 

İleriye bakalım. Yok edilmeye, sindirilmeye çalışılan muhalefetin tüm paydaşları ile ortak bir payda ortak bir hedef; ortak bir yol haritası.

Kolay değil ama imkânsız da değil.

Çünkü çıkış yolu tek: Tam seferberlik.