Otomotiv sektöründe ekim ayıyla bir kampanya furyası başladı. Neredeyse tüm markalar peşi sıra kampanya üzerine kampanya duyurdu. Bu kampanyaların geneli peşin alıma indirim ya da indirim yerine daha az ya da faizsiz kredi ile taksitlendirme seçenekleriyle oldu. Burada dikkat edilirse ufak da bir oyun var. 

SIFIR OTOMOBİLDE KAMPANYA GERÇEĞİ

Bazı otomobil üreticisi firmalar Türkiye'de sattıkları modellerde size yüzde X kadar indirim yapalım ya da indirimsiz sıfır faizle taksit yapalım diyorlar. Peki araç acaba zaten indirimli denilen fiyata satılıyor da taksit istenince mi o aradaki X kadar fark, faiz olarak alınıyor? Aslına bakarsanız ikisi de aynı. Tamam bu enflasyon ortamında uzun süreli taksitler firmalar için büyük risk oluşturuyor ancak faizler yükselmeye devam ederken neler yapılacak?

Kâr marjı belirli bir yere kadar çekilip satışlardaki düşüş yavaşlatılmaya çalışılsa da bu işin sonunda kaçınılmaz olarak başka çözümler bulmak gerekecek.

Peki bu çözüm nasıl yapılabilir?

Bunun için yurtdışındaki örneklere bakmak yeterli olacaktır. Enflasyonun daha düşük olduğu yerlerde aracın fiyatındaki taksitlendirilen bölüm de taksit sayısı da daha rahat bir şekilde artırılabiliyor. Ancak enflasyonun hem yüksek olması hem de geleceğe dair öngürülemeyen ekonomi düzeni buna mani oluyor. İçerideki bu durumu aşmak için yapılacak en basit çözüm vade ile alınan malın taksitlerini başka bir para birimi üzerinden almak ya da başka bir enstrümana sabitlemek. Aylık taksit tutarlarının enflasyon oranında artırılması ise en mantıklı seçenek. Burada ortaya çıkan en büyük sorun ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon verileri. Ne yazık ki TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerine halkın büyük bir kısmı inanmıyor ve pek çok ekonomist de enflasyonun siyasi baskılar nedeniyle düşük gösterildiği fikrine sahip olduğunu paylaşıyor.

Eninde sonunda sektörde olması beklenen daralma sonucunda taksit ile sıfır araç satmak tekrar revaçta olacak ve çarklar bir şekilde dönecektir. Ama asıl tehlike kapıda, üstelik hata şansı yok ve önümüzde yalnızca 1 haftalık süre var.

BÜYÜK RİSK

7 Ekim'de patlak veren İsrail Filistin Savaşı ile binlerce kişi hayatını kaybetti. Savaşın yaşandığı Gazze'deki korkunç olayların bir de dünya üzerinde negatif etkileri bulunuyor. Savaşın büyümesi, başka ülkelere sıçraması hatta yalnızca bu düşüncenin daha sesli şekilde ifade edilmesi bile dünyadaki pek çok kişinin rezerv para olan dolara, Euro'ya ya da altın gibi değerli metallere yönelmesine sebep olabilir. Böyle bir durumda kırılgan ekonomiler şüphesiz zarar görecektir. Türkiye'de de Türk Lirası'nın hızlı bir şekilde değer kaybetmesi sürpriz olmaz. Zaten faiz artışları nedeniyle sektörde beklenen daralma ise çok daha sert gerçekleşebilir.

Bu duruma karşı umarım devlet yönetimi doğru bir değerlendirme yapıp gerekli tedbirleri almıştır. 26 Ekim'de Merkez Bankası'nın yapacağı açıklama ve belirleyeceği politika faizi çok önemli. Burada atılacak erken bir adım, verilecek yanlış bir karar ülkeyi büyük bir krizin içine sokabilir.