Devrimci bir eylem

05 Mayıs 2019 Pazar

3 Mayıs Cuma, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ydü. Birleşmiş Milletler, 1993’te, özgür basının demokrasi için önemini vurgulamak ve gazetecilik etiğini öne çıkarmak için bu günü kabul etti.
Biz ise, 26 yıl sonra, görevi gerçeği ortaya çıkarmak olan gazetecilerin iftiralarla hapse atıldığı bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmenin trajedisini yaşıyoruz.
Cumhuriyet davasında cezaları onanan 5’i eski 6 yazar ve yönetici, Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper, 10 gün önce yeniden cezaevine girdi. Musa Kart’ın dediği gibi, “Yumruk atan serbest, karikatürist ve gazeteciler cezaevinde!”
Türkiye, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 157. sırada. Bu yüzden “Dünyanın En Büyük Gazeteci Hapishanesi” olarak anılıyor.
Tutuklu gazeteci sayısı 142.
İşsiz kalan gazeteci sayısı 3 binden fazla. RTÜK’ün geçen yıl uyguladığı yayın yasağı sayısı 160.
Gazeteciler sürekli gözaltı, soruşturma ve kovuşturmaya uğrarken, halkın haber alma ve bilgi edinme hakkı da gasp ediliyor.

***

Böyle bir ortamda Basın Konseyi, bu yıl ilk kez Basın Özgürlüğü Ödülü verdi. Ödülün biri hapisteki gazetecilere verildi ama onlar yerine eşleri aldı. Ödülün diğer sahibi FOX TV Haber Merkezi oldu.
Gerekçe şöyle: “Tüm olumsuz koşullara, akreditasyonlara, baskı ve tehditlere karşın, halkın haber alma hakkından ödün vermeyen, ses getiren ve izlenme rekorları kıran haber bültenlerini hazırlayan FOX TV Haber Merkezi...”
Muhabir, kameraman, sunucu ve editör, FOX TV Haber Merkezi’nde görev yapan herkesi tebrik etmeli. Ancak bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim.
Bence Basın Özgürlüğü Ödülü’nü yalnızca izleyici sponsorluğu ve kitap satışı ile sürdüren, AKP’nin gerçek yüzünü en net şekilde deşifre eden, sürekli dava ve cezalarla prangaya vurulmak istenen, reklam ambargosunun yarattığı maddi zorluklara karşın bağımsız ve muhalif yayın organlarını ayakta tutan gazeteciler almalıydı.
FOX TV’nin sahibi, dünyanın en büyük medya ve eğlence şirketlerinden Amerika merkezli The Walt Disney Company. Yayın organının sahibinin kimliği, basın özgürlüğünde doğrudan etkilidir. Çok güçlü bir sermayenin sahip olduğu televizyonda habercilik yapmanın hem kolaylığı hem de zorluğu var.
Böyle bir kurumda finansal zorluk yaşamazsınız; kamera, stüdyo, uzman eleman alımı vb. olanaklarınız fazla olur. Televizyon kanalı, zaten uydu, kablolu yayın gibi her platformda yer aldığından, bu konuları tek başınıza çözmek için uğraşmanız gerekmez. Büyük kitlelere erişiminiz garantidir.
Ne var ki patron, belli beklenti ve çıkarları gözeterek iktidar ile arasını hoş tutmak istiyorsa, haberlere sansür uygulayabilir. Nitekim yandaş holding medyasında durum bu. FOX TV’nin sahibi yabancı sermaye; iktidardan ihale almaya çalışan yerli bir şirket olmadığından rahat.
Oysa bağımsız gazetecilerin izleyici/ okuyucu desteği ile ayakta tutmaya çalıştığı bir televizyonda, eleman ve kamera alımından Digitürk’te yayın yapmaya kadar her konu zorlu bir mücadele gerektirir. İktidarın kirli işlerini ortaya seren her haberinize karşı ödeyemeyeceğiniz cezalar verilir.

Orwellvari bir distopya
Bu kıyaslama, elbette FOX TV Haber Merkezi’ndeki gazetecilerin iyi habercilik yaptığı gerçeğini değiştirmez. Sadece Basın Konseyi bu ilk ödülü verirken bağımsız medyayı teşvik edebilirdi diye düşündüm.
Sonuçta ödül ayrıntı... Türkiye, öyle baskıcı bir dönemden geçiyor ki, iktidarın karşısında eğilmeden gerçeğin izinden giden tüm gazetecilere selam olsun!
George Orwell’in dediği gibi, sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir. Gün o gün...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları