TKP, seçim için Samsun’dan yola çıkıyor

08 Ocak 2023 Pazar

Dün sabah Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) kahvaltılı basın toplantısından ayrılırken aklımda en çok TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın sorduğu şu sorular kaldı.

“Ne oldu da Türkiye’de adında ‘devrimci’ sıfatı olan bir konfederasyon, TÜSİAD’la özgürlük ve demokrasiyi konuşmak üzere karşılıklı ziyaretler yapar hale geldi?

Ne oldu da Türkiye’nin muhalefeti ile iktidarı Osmanlıcılıkta uzlaştı?

Ne oldu da Türkiye’nin yakın geçmişindeki en önemli kırılma noktalarından bir tanesi olan 27 Mayıs’ta Türkiye’nin iktidarı da muhalefeti de Menderesçi bir tutum aldı?

Ne oldu da Türkiye tarihinin çok önemli bir siyasi öznesi olan İttihat ve Terakki, Türkiye’nin hem resmi ideolojisinden hem devletinden büyük ölçüde tasfiye edildi?”

Bu önemli sorulara Okuyan’ın verdiği yanıt da aynı derecede önemliydi:

“İttihat ve Terakkici değiliz ama Türkiye tarihinde ileriye doğru götüren özneler açısından baktığımız zaman, toplumun toplam kültürel ideolojik siyasi dengelerine dönük büyük bir operasyon gerçekleşmiştir ve bu, iktidarıyla muhalefetiyle uzlaşılan bir operasyondur.”

SEÇİM SLOGANI: ‘TKP GELİR, HER ŞEY DEĞİŞİR’

Siyasal İslamcı AKP’ye karşı muhalefetin masasına da sağ politikaların hâkim olduğu bir dönemde isabetli bir seçim sloganı belirlemiş TKP. Açıkça söylüyorlar; “ülkeyi ele geçiren arsız patronların, uluslararası şirketlerin, yobazların saltanatını yıkacağız” diyorlar. 

“1923’te çok zor koşullarda emperyalist işgale ve Osmanlı Sarayı’na karşı mücadeleyi kazanan Anadolu insanının, onların önderleri Mustafa Kemal ve arkadaşlarının cesaretinden güç alacaklarını”...

Ve “laik, bağımsız, çağdaş, özgürlükçü, devletçi, sanayileşmiş, sömürü ve eşitsizliğe son vermiş bir Türkiye inşa etmek için”bugün yola Samsun’daki etkinlikle çıkacaklarını duyuruyorlar. 2023’te yeniden devrimi işaret ediyor bu sözler. 

Kemal Okuyan’ın üç saatlik toplantıda söylediği altı çizilmesi gereken tespitler var; hepsine bu yazıda yer vermek olanaklı değil ama bazılarını belirtmek isterim.

DEVLETLEŞTİRME VURGUSU

Gerçekte Okuyan’ın da söylediği gibi, emek-sermaye çelişkisinde kavgası yapılmayan, iktidara ya da muhalefete yakın sermaye grupları üzerinden sürdürülen bir çekişme var.

Türkiye’de sermayenin mal varlıklarına dokunulmadan yani devletleştirme yapılmadan halkın çektiği çilelere ilaç olacağım diyen herkesin ülkeyi uçuruma sürükleyeceğini, bunu dile getirmenin de felaket tellallığı değil, sömürüye yol açan ahlaksızlığa meydan okuma olduğunu söylüyor Okuyan. 

Bu nedenle düzen siyasetini bir blok olarak karşılarına alıyorlar; Millet İttifakı’ndakilerin ideolojik farkını artık bilmedikleri bir ortamda muhalefetin adaylarıyla ilgili değiller. 

‘ERDOĞAN ENGELİNİ KALDIRMAK ZORUNDAYIZ’

Toplantıda konuşulanlara göre, TKP, Sosyalist Güç Birliği’nin devamından yana ama ittifaktakiler kendi partileriyle seçime girecek. Başından beri TKP’nin, daha önce alınmış bir kongre kararı olduğundan, Cumhurbaşkanlığı için aday çıkarmaktan yana olduğu biliniyor. Bunu taktiksel olarak uygulamak gerekirse ilk turda kritik bir noktada veya seçim ikinci tura kalırsa adayı geri çekmek mümkün.

Bu seçim stratejisinin iki sonucu var:

1- Erdoğan’ın gitmesi için her şey yapılacak. Çünkü Okuyan’a göre, Erdoğan gitsin duygusu, bu düzen değişmeli duygusuna henüz taşınmadı. Bu duygunun karşısında durmayacaklar. 

2- Erdoğan gittiğinde tünelin ucunun gözükeceği yalanına ortak olmayacaklar, halkı uyarmaya devam edecekler, muhalefete kefil olmayacaklar.

Okuyan’ın TKP’ye yöneltilen “iktidar kadar muhalefetle de uğraşıyorsunuz” eleştirisine yanıtı ise dikkat çekiciydi. Bugün muhalefette yer alanların bazılarının geçmişte doğrudan AKP’nin parçası olduğunu; HDP ve CHP dahil bir bölümünün en kritik dönemeçlerde AKP’yi ipten aldığını, TKP’nin bunu yapmayan ve 21 yıldır AKP ile mücadele eden düzen siyaseti karşıtı bir parti olduğunu söylüyor.

TKP, CHP’nin ve HDP’nin devrimci sosyalist hareketin gelişmesinin önünde engel oluşturduğu görüşünde. 

Liberalizmin antikomünizm olduğunu da belirten Okuyan, toplantı boyunca sözünü esirgemeden net yanıtlar verdi ve agresif bir seçim kampanyası yürüteceklerini anlattı. 

Sosyalist, komünist partiler sadece seçim odaklı siyaset yürütmez. Çünkü seçimin ertesi günü kriz ortamında gerçek alternatife ihtiyaç her zamankinden daha fazladır.

Sosyalistlerin bu seçimden güç kazanarak çıkmaları umuduyla!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları