Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ölümcül hata: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak
AKP iktidarı, kaçınılmaz sona yaklaştığını, değişeceğini gördüğü için, panikliyor, kaybedecekleri bir seçime doğru yanlış üstüne yanlış yapıyor:
1) Artık aday olacağı hemen hemen kesinleşmiş olan ve adaylık yolunda son derece başarılı bir eylem ve söylem dizisi gerçekleştiren Kemal Kılıçdaroğlu’nu yıpratmak.
Oysa Kılıçdaroğlu’na saldırıldıkça hem önemi ve ünü artıyor hem de kazanma şansı artıyor.
2) Altılı masayı küçümsemek, olanaklı ise bozmak.
Oysa altılı masa üyeleri, kendilerine saldırıldıkça, birlikten kuvvet doğduğunu daha iyi görüyor.
3) Kürt oylarını olanaklı ise bölmek, bir bölümünü yanına çekmek, olanaklı değilse sandığa gitmekten vaz geçirmek.
Oysa Kürtler aldatıldıkları süreci hâlâ unutmuş değiller bu eylem ve söylemlere daha da kızıyorlar.
4) Aynı anda Kürt siyasetini teröristlikle ve bölücülükle itham etmek.
Oysa HDP bu tür ithamlarla karşılaştıkça bütünleştirici ve tüm toplumu kapsayıcı demokratik ilkeleri savunduğunu tekrar tekrar vurguluyor.
5) Altılı masayı teröristlikle itham ettiği Kürtlerle işbirliği içinde göstermek ve siyasal dinci çizgisine ek olarak aşırı ırkçı bir ideolojiyi savunmak.
Oysa tamamen temelsiz ve geçersiz olan bu iddialar, Tuğrul Türkeş’in “azgın milliyetçilik” dediği ideoloji takipçisi yandaşlar dışında toplumda hiçbir karşılık bulamıyor.
6) Eski “‘Yetmez ama Evet’çilerin” ve eski liberal solcuların bir bölümünün de içinde bulunduğu bazı Marksist grupların ve sözde Atatürkçü bir görünüm veren Vatan Partisi’nin de desteğini alarak solcu ve Atatürkçü seçmenlerin zihnini bulandırmak.
Oysa bu yöntem de hem sayısal hem de siyasal olarak hiçbir kıymeti olmayan sayıda seçmeni hedeflediği için etkisiz kalmaya mahkûm.
Üstelik de gerçek Marksist ve Atatürkçüleri Demokrasi Cephesi içinde kalmaya teşvik ediyor.
7) Yolsuzluk, talan ve kaynak aktarmayı son derece hızlandırarak, hem kendi çekirdek seçmenini ve oligarşisini desteklemek hem de haksız kazanç sahiplerini seçim öncesinde seferber etmek.
Oysa bu hızlandırılmış servet aktarımı ve toprak yağması, hem Kılıçdaroğlu’nun hem de toplumun tepkilerini daha da arttırıyor ve yolsuzlukları daha da görünür hale getiriyor.
8) Çekirdek kadrolarını güçlendirmek için ülkeyi gittikçe şeriat rejimine kaydırmak, tarikat ve cemaatlerle siyasal işbirliğini resmi işbirliği haline getirmek.
Oysa bu kayış, çekirdek kadroları güçlendirmekten çok, toplumda laikliğin demokratik rejim açısından önemini vurguluyor.
9) Kılıçdaroğlu’nun asgari ücret, öğrenci kredileri gibi konularda yapılan yanlışları vurgulayan önerilerini uygulayarak, muhalefetin elindeki kozları almak.
Oysa iktidar Kılıçdaroğlu’nun yaptığı önerileri uyguladığı zaman, teşekkürler Kılıçdaroğlu’na gidiyor
ve adaylığı daha da güçleniyor.
***
Şimdi gelelim, asıl son iki ölümcül hataya:
1) İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak ve bunu Danıştay’a onaylatmak gibi, kadın hakları başta olmak kaydıyla insan haklarını zedelemek, yargıyı tam denetime alarak, Seçim Kurulları da dahil olmak üzere, bütün devlet olanaklarını, sandıkları iktidarın denetime alacak biçimde kullanmak hazırlığı.
Bu hata sadece kadınların öldürülmesini teşvik ettiği ve artırdığı için “ölümcül” değil, aynı zamanda iktidarın sonunun geldiğini vurguladığı için de “siyasal anlamda” iktidarı bitiren bir yanlış!
Çünkü bu hazırlık toplumda, seçmenlerin en büyük kesimi olan kadınları iyice kızdırıyor ve demokrasiye dönüş için siyasal bir seferberlik yaratıyor.
Nitekim Kılıçdaroğlu bu hatayı “24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe koyacağız” diyerek derhal bir gole çevirmiştir.
2) Son olarak “Seçimi kaybetseler de iktidardan gitmezler” propagandası.
Oysa iktidara zorbalıkla el koymaya dayalı olan bu propaganda kendi halindeki seçmeni bile kızdırıyor ve toplumda, yasalara karşı oluşacak olan her türlü kaba kuvvet müdahalesine karşı koyma kararlılığı yaratıyor.
***
Her iktidar geldiği gibi gider!
Meclis’in kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çıkan ve bunu Danıştay’a onaylatan bir iktidar mutlaka hızla gider.
Üstelik Türkiye’nin Demokrasi deneyiminin bir de özelliği var:
Darbeyle gelen askerler bile seçimle gitmişlerdir.
Unutmayalım: Türkiye’de dinci darbelerin, emperyalistlerin ve dinci politikacıların zedelediği kör topal gelişen demokrasi deneyimi bile sandığın gücünü yok edememiştir!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Emekliye iyi haber yok!
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!