Baskıcı, otoriter, Faşist iktidarlara karşı neler yapılabileceğini irdelemeye, geçen Pazar günü tarihten verdiğim üç değişik örnekle başladım:
Bu örnekler, aslında bu tür zalim iktidarların serüvenlerini özetlediği için, bunlara karşı neler yapılabileceğinin ipuçlarını da içeriyordu.
İkinci yazıyı, geçen Salı günü, baskıcı, otoriter, Faşist iktidarlar hakkındaki bilimsel verileri özetleyerek yazdım.
Bu özet de böyle zalim iktidarlara karşı nasıl direnilebileceği konusunda çok önemli bazı gerçekleri ifade ediyordu.
Üçüncü yazıyı dün, “Türkiye somutunda ‘Ne Yapmalı’” diye sorarak yazmaya başladım.
O yazının başında, ülkemiz örneğinde neler yapılabileceğini önermek için, önce, bu İktidarın “neler yaptığını”, sonra “neler yapabileceğini” ve en sonunda da “gelecekte ülkede neler olabileceğini” saptamak gerektiğini belirtmiş ve bugüne kadar yapılanları (yerim yetmediği için, yetersiz bir biçimde) özetlemiştim.
Dünkü bu (yetersiz) özet bile, ülkemizde Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunmak için neler yapılabileceğini açıkça ortaya koyuyordu.
Ama ben yine de ayrıntıları yazmaya devam edeceğim.
Bugün “İktidarın neler yapabileceğini” ve “Gelecekte neler olabileceğini” özetlemeye çalışacağım.
***
İKTİDAR NELER YAPABİLİR?
Dünkü yazımda özetlediğim, yaptıkları işlerin envanteri, bu soruya çok net bir yanıt veriyor:
Bunları yapan bir İktidar, egemenliğini sürdürebilmek için “her şeyi yapabilir!”
Sanıyorum, bugünkü yönetimin önündeki esas sorun, İktidarda iken yaptıklarından dolayı sorumlu tutulabilme olasılığıdır.
23 yıl boyunca gerek haksızlık ve hukuksuzluk gerek Anayasa ve gerekse yolsuzluk konularında o denli çok ve yoğun iddialar birikti ki bugünkü yöneticiler, o konularda sorumlu tutulabilme olasılıklarını göze alabilirler mi, pek emin değilim.
Nitekim, Cumhurbaşkanı da “Allah ömür verdikçe, bu can bu bedende durdukça 81 vilayeti ve 83 milyon insanı ile bütün Türkiye’ye hizmet etmeye devam edeceğiz” demiştir.
“Kraldan çok kralcı” olan bazı “Troller” ve bazı yorumcular, bugünkü yönetimin, seçimi yitirse bile, İktidarı bırakmayacağını ifade etmeye başlamışlardır.
***
Sıra artık “Ülkenin geleceğinde neler olabilir” sorusuna yanıt aramaya geldi:
Ben bu sorunun yanıtı yıllar önce vermiş, bugüne kadar birçok kez de tekrar etmiştim.
Daha 2013 yılında özetlediğim bu olasılıkları bir kez daha anımsatayım:
“Bunlar gerçekte olacakları değil, olayların yönünü, nereye gittiğini belirlemek için üretilen soyut, kuramsal modellerdir.
EN İYİ SENARYO:
Türkiye, ırk, milliyet, din, mezhep farkları olmaksızın vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin eşit ve bütünüyle güvencede olduğu, tam demokratik bir ülke haline gelir.
Türk, Kürt, Sünni, Alevi başta olmak üzere, ırkı, milliyeti, dini, mezhebi, cinsel tercihleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlar eşit, özgür ve mutlu olur!
EN KÖTÜ SENARYO:
Türkiye, her ikisi de otokratik bir yönetim altında inleyen, biri Türk biri Kürt olarak iki etnik ülkeye bölünür.
Her iki ülkede de diktatörler halka kan kusturur!
Herkes mutsuz olur!
***
BÖLÜNME VE DEMOKRASİ EKSENLERİ:
Dikkat edilirse bu basit senaryoları, “terörün halledildiği” varsayımıyla, iki eksen üzerinde oluşturdum:
1) Demokrasi.
2) Bölünme.
“En iyi” senaryoda bölünme yok, demokrasi var.
“En kötü” senaryoda bölünme var, demokrasi yok.
Siz, bölünmeye ve demokrasiye nasıl baktığınıza bağlı olarak başka seçenekleri de “en iyi” ve “en kötü” senaryolar olarak düşünebilirsiniz:
Örneğin, bölünmemiş ama otoriter yönetim altında bir Türkiye veya bölünmüş ama demokratik iki etnik devlet gibi.
Ya da başka senaryolar...
***
Böylece bir Pazar günü başladığım “NE YAPILABİLİR” sorusuna yanıt arayan yazılarım, yine bir Pazar günü somut önerilerle sona erecek.
Okuyan, yorum yapan, eleştiren, öven, kızan, beğenen, herkese teşekkürler.