Kar

27 Ocak 2024 Cumartesi

Aylardır karın yağmasını bekleyenlerdenim. Yağsın da fukaralığın, adaletsizliğin, kıyımın, günbegün artan salgının üstünü bembeyaz bir örtü gibi örtsün. Belki o zaman umudu da kolundan tutup yeniden aramıza alırız. Nicedir kendini esirgiyor bizden. Yüzümüzü güldürmüyor, sevinçle sarıp sarmalamıyor, güzel günlere olan inancımızı elimizden alıyor. Çünkü yaşadığımız günlerle özdeş bir duyguya dönüşen umutsuzluk geleceğimizi çaldı. Oysa en kötü zamanlarda bile dünyanın değişebileceğine dair bir beklentimiz vardı. Koşullar öyle parlak değildi. Yine çocuklar öldürülüyor, sınıfsal eşitsizlik büyüyor, düşünceye kilit vuruluyordu. Ama bu dönemin kapanacağına dair inanç yüreğimizi kuşatıyordu. Şimdi yığınlar dünyanın değişebileceğine dair o büyük beklentiyi kaybetti. En azından kendi yaşamlarında böylesine büyük bir dönüşümü göremeyeceklerine neredeyse eminler.

*

Böylesine bir karanlığın eşiğinde en iyi bildiğimi yapacağım ve şiire sığınacağım.

Çünkü çaresizliğe yol verip yeniden umudu büyütmek adına ise en iyi bildiğin yolu yeniden inşa etmek istersin. Sözcüklerin gücüne teslim olursun. 

Kar düşerken toprağa, en güzel yazılmış kar şiirini Cenap Şahabettin’in “Elhanı Şita”sının ilk dizelerini okursun: “Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş/ Eşini gaip eyleyen bir kuş/ gibi kar/ Geçen eyyam-ı nevbaharı arar!” 

*

Sonra Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kar” şiiri geçer içinden: “Kardır yağan üstümüze karanlık bir geceden/ Yağmurlu, karanlık bir düşünceden/ Ormanın uğultusuyla birlikte/ Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte/ Kar yağıyor üstümüze inceden...” Böylece bir kere daha yaşadığımız uzun karanlık gece de tescillenmiş olur. Uğultunun ortasında kalbini temiz tutmaya çalışırsın.  

*

Derken İzmir’den yola çıkıp yanıma gelen dizeler sevincim olur. Tuğrul Keskin lirik abimdir ve şunları fısıldar: “Gelip oturuyor düşlerime bir yazla turnalar/ benim düşündüklerim geliyor aklıma/ bu akşam hüznü zehirliyor artık beni/ kar yağıyor kocaman bir kan lekesi olarak” 

*

Kuşaktaşım Gökçenur Ç. ise bir türkü dizesiyle günümü şenlendirir: “Arpaçay’ım yolu kar kar/ karın altında kır atlar/ tutma ağla aşkın mesut/ bak danesin döktü dut” 

*

Ataol Behramoğlu’nun, “Beyaz, ipek gibi yağdı kar/ Bir kız kardan hafif adımlarıyla/ yürüyüp geçti hayal içinde/ Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri/ Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak/ Şarkılar çaldı odalarda/ Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm/ Düşmanlarımız dışında”yla yeniden sorgularsın geçmişini. Nice ağır bedeller ödenen arkadaşlıklar, dostluklar geçmiştir tarihinden... Bir şeyler en kalın harflerle yazılmıştır günlüğüne. Burnunun direği sızlar. 

*

Hele bir de sevda sarmalına düştüysen Metin Altıok el verecektir sana: “Kar var yaşadığımız günlerde./ Umutsuzluk çevremizi kuşattı,/ Kıtlık kıran gündemde./ Yine de ele güne karşı,/ Özenle saklıyorum yüreğimde/ Sana duyduğum aşkı/ Dört yanım kar içinde”

*

Derken Behçet Aysan seslenir kapının ardından: “Kar yağıyor dışarda/ Mektubun yeni gelmiş/ İstanbul kokuyor/ Dışarda kar yağıyor/ Seni seviyorum.” 

*

Böylece umursuzluğun içinden şiire tutunup kitaplarla avunursun. Bilirsin. Dayanışmanın en saf halidir yazılanlar. Kar bizi toprakla sarıp sarmala... Yeniden dirilt. Yeniden göğe merdiven kurup umut arayacağımız günlere dersin sonunda. Çünkü şiir biraz da umut içindir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları