Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

06.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek. Siyaset içinde de çokça konuşulmasına rağmen kavramla ilgili bütünlüklü bir tanıma rastlamak olası değil. Bunun temel sebebi olarak, “kültür”ün geniş bir yelpazede karşımıza çıkmasının yanında günlük dilde de rastgele kullanılması gösterilebilir. Sözcüğün günlük dilde kullanımına en çarpıcı örneklerden biri, “Marks and Spencer”ın batma tehlikesine karşı İngilizlerin, bu mağazayı kendi kültürlerinin bir parçası olarak tanımlayıp destek verme girişimidir. Anadolu’da ise kültür, tarımsal faaliyetlerle iç içe geçmiş bir sözcük oluverir: Tütün üretim kültürü gibi… 

***

Modadan gelenek/ göreneklere, yeme – içme anlayışına kadar bambaşka alanlarda anlamını deyim yerindeyse yeniden inşa eden “kültür” sözcüğü, her şeyden önce uzun süren yaşam döngülerini kapsar. Dolayısıyla geçmişten günümüze aktarımı olan her alanda -kabaca da olsa- kültürden söz açmak mümkün. Kültürün bir anda ortaya çıkıp bittiğini söylemek pek mümkün değildir. Kültürel bir etkinlik alanı için, uzun yıllar sürmesinin yanında kuşaklar arasında bir ilişkinin kurulmuş olması gerekliliktir. Bu noktada karşımıza sözcüğün süreklilik arz eden yanı çıkmaktadır. Kültür, muhakkak bir sonraki kuşağa aktarılır. Burada sanatla arasındaki büyük ayrım güçlenir: Çünkü sanat, kendi doğası gereği ya geniş toplum kesimlerince bir anda kabul görür ya da yüksek perdeden itirazla karşılaşır. Her sanatçı kuşağı, bir öncekine karşı tavrını belirgin bir şekilde ortaya koymakla yönelimini bulur. Böylece kendi geniş alanlı hacmine, büyük etkileşme biçimlerine ulaşır. Kültürün, sanatı kapsayacağı bir varsayımdır. Ama sanat bu kadar yaygın anlamı olan bir tanımı kendi bünyesinde kabul etmez.   

***

Bununla birlikte son yıllarda sanatı “kültür” gibi hacimli bir tanımın içine yerleştiren anlayış, âdeta moda olan “kültür politikaları” ifadesine yaslanmıştır.  Kendi içinde başka anlamlar içeren kültür, politika sözcüğüyle birleşince de değişkenlik kazanır. İster istemez “politika”dan söz açıldığında, bir otoritenin varlığını onaylamak zorunda kalırız. Hemen ardından da o otoritenin etrafında konumlanan bakanlık, belediye gibi kurumların uzun vadeli ya da ölçülebilir bir disiplin içindeki işleyişi bizi kendi alanına çeker. Ancak “kültür politikası” sadece bir takım kamu otoriteleri tarafından sadece sanat ve kültüre verilen maddi destek/ sponsor görevi üstlenmesi olarak yorumlanamaz. Bunu yapacak olan daha gelişkin idari yönetimlerdir. Ancak uzun yıllardır kültür politikasının günlük siyaset biçimlerine göre şekilendiği düşünülürse bir çölleşme içine bilinçli bir şekilde itildiğimiz de belirgindir.  

Buna karşın yerel yönetimlerin çabasının  sanata etkisi de tartışılmaz. 

***

Bizim gibi ülkelerde sanattan kaçmanın temel noktası “düşünce”dir.  Melih Cevdet, bir yazısında, “Düşünmek yoruyor bizi, az bilerek de eyleyebileceğimize inanıyoruz” der; inceden dalga geçerek. Toplumsal olaylara, varsıl yoksul çelişkisine, yöneten azınlığın yönetilen çoğunluk karşısındaki davranışlarına bakarken “düşünce”nin önemini vurgular. Düşünselliğin arka planındaki yapı harcı kültür ve birikimdir. Cehaletin alıp başını gittiği dönemlerde ise ilkin bu sözcük rafa kaldırılır, ya da içi boşaltılır. Belki de düşünce paylaşmak bu yüzden “suç” oluverir.

***

 Geçtiğimiz hafta Gömeç’teki 4. Zeytin Dalı Kültür Sanat Barış Festivali’nde düşündüm bunları. Gömeç Belediye Başkanı Melih Bağcı’nın öncülüğünde gerçekleşen festival bana bir kere daha buluşmanın gücünü, düşünce aktarımının önemini ve örgütlenmenin ilk adımının önemini düşündürdü. Her zaman söyleşilerde bilgi, deneyim ve akıl paylaşımları zaman zaman sanatsal yaratıcılıkla harmanlanıyor. En önemlisi de geçmişin mirası hatırlanırken geleceğe bakmanın yolları da konuşuluyor. 

***

Şunu eklemekte fayda var: Özellikle toprağın verimliliğini artırmak için düzenlenen festivaller, aynı zamanda binlerce yıldır yaşadığımız toprakla, Anadolu’nun bereketiyle özdeştir. Toprağa tohum atıldığı günlerde, baharın yeniden canlandığı dönemlerde, mevsimsel döngülerde festivaller ve şenlikler sıklıkla yapılır. Bütün bu buluşmalar, ölüm ve yaşam arasındaki ikiliği gösterir, insanın doğayla uyumunu sorgular, iç barışa, birlikteliğe vurgu yapar. Öte yandan toplumsal gerilimlerin yumuşamasına böyle büyük buluşmalar yardımcı olur. Bugün hâlâ Anadolu’da karşımıza çıkan, “köy seyirlik oyunlar”, toprağın tek ekonomik değer olduğu dönemlerden kalan bir mirastır. Şarkılarla, türkülerle ve danslarla bezenen bu ritüeller, yeri geldiğinde doğayla savaşımı çok çetin yapan insanın bedeniyle de ilişkilidir. Nitekim bereket kadınlıkla, doğurganlıkla da eştir. Bugün arka arkaya festival yasakları gündemimizi meşgul ederken tartışmanın temel ekseninin yaşam tarzlarına müdahale olduğunu görüyoruz. Öte yandan insanlığın gelenekselleşmiş bir eğlenme biçimi olan festivaller yaşadığımız toprakların, bin yıllık gerçeği... Böyle bir atmosferde sanatsal ve kültürel tartışmaları ön plana alan belediyelerin, ısrarlı bir şekilde etkinliklerini sürdürmeleri önem kazanıyor. 

***

Galeano, toplumsal bellek oluşturmada en önemli görevin yalnızca tarihçilere bırakılmaması gerektiğini söylüyor. Sanatçılara da sorumluluğunu hatırlatıyor. Edebiyat fuarları ya da festivaller görkemli buluşmalarla bellek oluşturma adına da önemli bir adım. 

***

Festivallerin yasaklandığı bir ülkede festivallere destek vermek boynumuzun borcu. Çünkü sansüre ve daha önemlisi otosansüre karşı başkaldırımız var!  

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025