Hangi 12 Eylül?

Hangi 12 Eylül?

13.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını. 12 Eylül’ün yepyeni bir sistem inşa ederken aynı zamanda bireylerin üstünden bir buldozer gibi nasıl geçtiğini anlatıyordu bize. Bir baba ve oğlun yıllar sonraki hesaplaşması gösteriliyordu. Baba Erdinç biraz Yiğit Bener, oğul Özgür biraz kendi evladı gibiydi. Okur, romanın kurgusu ve konuşturma örgüsünü o kadar gerçek görüyordu ki bir yapbozu tamamlamaya çalışıyordu adeta. O eksik taş neydi? Belki de ülkeydi. Böyle bir ülke. Erdinç şunları söylüyordu bize. “Peki söylesene bana, hak etmiş miydim tüm bunları? Hak etmiş miydik böyle bedeller ödemeyi? İnsanların daha mutlu olmasını düşleme günahını işleyen bizler... Öldürülen, işkencede sakat bırakılan... Yakınlarını kaybeden... yıllarca hapiste çürüyen ya da sürgünde sürünen bizler... yani fiziki ya da manevi olarak yok edilen, toplum belleğinden izleri dahi silinmiş olan bizler... koca bir kuşak! Gerçekten hak etmiş miydik bunları?” Ne roman kişisi hak etmişti bu yaşananları ne Erdal Eren ne de İlhan Erdost. Tıpkı darbe sonrasında gözaltına alınan 650 bin kişi gibi. Fişlenen 1 milyon 683 bin kişi gibi.

***

Bu serzeniş basit bir yakınma değildi. Kaldı ki her yakarış çaresizliği güçlendirir. Oysa Erdinç haklıydı. Yaratılan korku imparatorluğu sayesinde örgütlenme kültürü talan edildi. 12 Eylül “sarı sendikacılık” tabirinin gerçekliğini gösterdi. Öte yandan sivil toplumculuk “Kanarya Sevenler Derneği” gibi devlet erkine zararı olmayan bir hobi faaliyeti olarak sunulmak istendi. “Devlet” sözcüğünün insan hayatını kapsayan en büyük değer olarak görülmesi sağlandı. İnsan yoksa devlet de olmaz, tezine kulaklar tıkandı. Merkeze yerleşen “Türk-İslam sentezi” sayesinde tarikatlar kendi varlık alanını rantla bütünleştirdi. 24 Ocak kararlarıyla ülkede yepyeni bir ekonomik program tesis edildi. Neoliberal rüzgârla sermaye sınıfı güçlenerek emekçiyi ezecek konumunu pekiştirdi. Nitekim bugün örgütsüz, güçsüz, sesini çıkaramayan toplum; darp edilip 45 yıl sonra yoksullukla boğuşan, işgüvencesizlik ve işsizlikle perişan, içinde bulunduğu durumu “kader” olarak görecek yığınlara dönüştü.

***

Aslında 12 Eylül devlet erkinin çok kısa bir sürede nasıl yön değiştirebileceğinin kanıtı gibiydi. Nasıl mı? 1979, UNESCO tarafından çocuk yılı ilan edilmiş; dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Dinçer, bu vesileyle her evdeki çocuğa kitap ulaştırmak istemişti. Böylece “1 Milyon Çocuk Kitabı” kampanyası başlatıldı. Evimize ulaşan kitaplardan biri de Nâzım Hikmet’in “Sevdalı Bulut”uydu. Çok değil birkaç yıl sonra ilkokula bu kitabı götürdüğümü öğrenen annem telaşlanmıştı. Çünkü 80 darbesi ağır etkisini göstermiş; Nâzım çoktan yasaklı yayınlar listesine girmişti. Nitekim bu yön daha sonra Nâzım gibi bir ismin devlet erkince meşrulaştırılıp artık tehlike arz etmeyecek bir noktaya taşınmasıyla son buldu. Sağcı liderler konuşmalarında onun dizelerini haykırıyor, böylece büyük şair bile “iyi çocuk” statüsüne getirilmeye çalışıyordu. Oysa Nâzım ülkesinden uzakta bir mezarda yatıyordu. Devlet erki kendi rüzgârını doldurup gündemine ne alırsa ona göre hareket edebilirdi pekâlâ: “Dün dündü, bugün de bugün!” Sistem bu anlayışa sahip yeni bir model dayattı.

***

Nitekim 12 Eylül sonrasındaki “Barış Derneği” davası ve “Aydınlar Dilekçesi” soruşturması yeni kurulan düzende yazar, şair, aydın gibi toplumun değer verdiği kişileri lanetlemenin, onları alaşağı etmenin hatta düşmanlık göstermenin sembolüne dönüştü. Daha önce, tevkifatlar, gözaltılar, 12 Mart sonrasında yaşananlar sıradanlaştı. Darbe sonrasında geniş gözaltılarla adeta okuyan yazan insanlara olan düşmanlık da perçinlenmiş oldu. Bugün havada uçuşan sahte diplomaların da başlangıç noktası tam da 12 Eylül’dü. Eğitim görenler, dirsek çürütenler deyim yerindeyse “saf”, sahte diploma sahibi olanlar “zeki” olabilecek bir algının toplum içinde yaygınlaşması sağlandı. Öte yandan diploma sahibi işsizlerle diplomasız zenginlerin çokluğu okumanın, çalışmanın anlamsızlığını geniş kitlelere yaygınlaştırdı.

***

Aradan 30 yıl geçtikten sonra bir başka 12 Eylül çıkageldi. Geçmiş eylüllerin sonucuydu yenisi de. İstenen ülke modeli yaratılmış, “yeşil kuşak”la buluşturulması hedeflenen ülke bir başka referandumun kucağına atılmıştı. Böylece ülke iki eylülün cenderesinden geçti. O günler bugünü hazırladı.

***

Bugün kuşaklar aydınlığı arıyor. Oysa Hamlet eserinde şöyle seslenir: “Bir esinti uğruna, şan olsun diye, mezara gidiyorlar yatağa gider gibi. Birkaç dönüm yer savaşıp alacakları, orduların kılıç oynatmasına elvermez, ölülerin gömülmesine yetmez bir avuç toprak.”

Eylüller artık söze yetmiyor. 

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025