Ben olsaydım diyette olan birini eleştirmezdim. Çünkü bir insanın “artık yeter” deyip kendine dönmesi, hayatında en zor ama en cesur adımdır. Kimse bir sabah uyanıp bambaşka birine dönüşmez. Değişim, küçük ama tutarlı adımlarla olur.
Bir sabah kahvaltısına bir dilim tam buğday ekmeği eklemek, şekeri kahveden eksiltmek ya da haftada bir gün yürüyüşe çıkmak… Belki başta önemsiz gibi görünür, ama her biri bir zincirin halkasıdır. Zincirin sonunda daha enerjik, daha huzurlu, daha güçlü bir “sen” vardır.
Ben olsaydım, destek olurdum. Birinin tabağındaki porsiyona değil, onun ne kadar çaba gösterdiğine bakardım. Çünkü değişim, yalnızca fiziksel bir şey değildir. Bir insanın sağlığına sahip çıkması, aynı zamanda kendi değerini yeniden hatırlamasıdır. Yıllarca ihmal edilen bir bedenin, yeniden özen görmeye başlaması… “Bu sefer gerçekten kendim için yapıyorum” demesi… İşte bu, en anlamlı başlangıçtır. Destek olunacak bir şey varsa, o da budur.
Eleştirmek, küçümsemek değil; “Sen yapabilirsin” demek, “Ben inanıyorum” demektir. Ben olsaydım, kimsenin tabağına karışmazdım. Birinin kek yediğini gördüğümde “diyetteydin hani?” demezdim. Çünkü bilirim ki bir dilim kek, bir insanın bütün emeğini silmez.
Sağlıklı yaşam yasaklarla değil, dengeyle sürdürülebilir. Bir dilim kek yemek, bazen sadece keyif almak değildir. O kek, “Artık kendimi suçlamadan yaşamayı öğreniyorum” demektir. O kek, “Yemek sadece kalori değil, anıdır.” demektir. Ve bu farkındalık, kalıcı değişimin anahtarıdır.
Ben olsaydım, yemeyeni de yargılamazdım. Kimi insan bir süre için bazı yiyeceklerden uzak durur. Kimi, bedenini dinleyip daha sade beslenmeyi seçer. Bazen bu bir zorunluluk değil, bir iyileşme sürecidir. “Hiçbir şey yemiyorsun, hasta olacaksın!” demeden önce düşünürdüm. Belki o kişi ilk kez duygularıyla değil, gerçekten aç olduğu için yemek yiyordur. Belki yıllar sonra ilk kez “doydum” demenin anlamını fark ediyordur. Her insanın hikayesi farklıdır. Ve bazen, dışarıdan “katı” görünen seçimler, içeride büyük bir özgürlüktür.
Ben olsaydım, vazgeçmezdim. Kendim için uğraşmaktan yorulduğumda bile, neden başladığımı hatırlardım. Bir sabah motivasyonum olmazdı belki, ama o gün yine de su içerdim, yine de yürürdüm, çünkü bilirdim: Devam eden kazanır.
Bir gün tartı inat eder, bir gün aynadaki değişimi göremezsin. Ama o günlerde bile iç sesine şunu söylersin: “Bugün görünmüyor olabilir, ama ben değişiyorum.” Değişim bazen kaslarda değil, zihinde başlar. Kendini suçlamaktan vazgeçtiğin an, zaten iyileşmeye başlamışsındır.
Ben olsaydım, küçük değişimleri büyük başarı sayardım. Bir sabah kahvaltıyı atlamamak, bir akşam tatlı yerine meyve seçmek, ya da günün sonunda “bugün abartmadım” demek… İşte bunların hepsi fark yaratır. Beden değişmeden önce alışkanlıklar değişir, alışkanlıklardan önce de düşünceler. “Ben yapamıyorum” demek yerine, “Bu sefer farklı olacak.” demek, zincirin ilk halkasıdır. Ve inan bana, küçük adımlar birikir.
Bir sabah uyanırsın, kendini suçlamadan, kısıtlamadan, utanmadan aynaya bakarsın… O gün anlarsın ki, aslında en büyük değişim kiloda değil, kendine bakışında olmuş.
Ben olsaydım… Kendime karşı nazik olurdum. Çünkü en uzun yolculuk, insanın kendine duyduğu saygıyla başlar. Ve en güzel dönüşüm, bedeninde değil, benliğinde olur. Bugün bir adım attıysan, bir düşünceyi değiştirdiysen, bir alışkanlıktan vazgeçtiysen işte o bile yeterli. Kendin için çabalıyorsan, zaten doğru yoldasın.