Okullar sadece derslerin işlendiği, bilgi aktarılan binalar değildir. Çocuğun gününün büyük kısmını geçirdiği, oyun oynadığı, arkadaşlıklar kurduğu, kişiliğini geliştirdiği sosyal alanlardır. Ve bu sürecin en kritik parçalarından biri beslenmedir. Çünkü çocukların zihinsel gelişimi, bağışıklık sistemi, ders başarısı ve ruh sağlığı doğrudan beslenme ile ilişkilidir.
Ama ne yazık ki bugün Türkiye’de pek çok okulda bu hayati mesele hâlâ “şansa” bırakılmış durumda. Kimisi kantinden paketli ürünlerle günü geçiriyor, kimisi taşımalı eğitim kapsamında aldığı yemeğin kalitesiyle yetiniyor, kimisi de evden getirdiği beslenme çantasındakiyle idare ediyor. Sonuç? Büyük bir eşitsizlik ve uzun vadede ciddi sağlık sorunları.
ÇOCUKLUKTA BESLENME SORUNU = YETİŞKİNLİKTE KRONİK HASTALIK
Bilim bize çok net söylüyor: Çocukluk çağında yeterli ve dengeli beslenemeyen bireyler, yetişkinlikte daha fazla sağlık sorunu yaşıyor. Erken yaşta oluşan yanlış beslenme alışkanlıkları obeziteyi, insülin direncini, diyabeti ve kalp-damar hastalıklarını tetikliyor.
Bir örnek düşünelim: Kahvaltı yapmadan okula giden, öğle arasında sadece kantinden aldığı paketli bir bisküviyle günü geçiren bir çocuk… Kısa vadede dikkati dağınık oluyor, sık hastalanıyor, ders başarısı düşüyor. Uzun vadede ise sağlıksız alışkanlıklar kalıcı hale geliyor. Oysa aynı çocuk dengeli bir öğünle beslense hem derse daha iyi odaklanacak hem de güçlü bir bağışıklık sistemi geliştirecek.
PEKİ, ÇÖZÜM NEREDE?
Çözüm, aslında çok net: Okullarda diyetisyen istihdamı.
Çünkü bu iş yalnızca yemek dağıtmak ya da menüde sebze-meyve eklemekten ibaret değil. Bilimsel bilgiye dayalı bir planlama gerekiyor.
Bir okul diyetisyeni:
- Menü planlar: Yaş gruplarına uygun, yeterli protein, vitamin ve mineral içeren dengeli öğünler hazırlar.
- Kantin düzenler: Paketli, sağlıksız ürünlerin yerine sağlıklı seçeneklerin sunulmasını sağlar.
- Çocukları bilinçlendirir: Sağlıklı beslenme eğitimleriyle farkındalık kazandırır.
- Velilere destek olur: Evde hazırlanan beslenme çantaları için öneriler sunar, ailelere yol gösterir.
- Öğretmenlere rehberlik eder: Sınıf etkinliklerinde ya da özel günlerde yiyecek seçiminde yönlendirir.
Bugün bazı özel okullar kendi bünyesinde diyetisyen çalıştırıyor ve öğrencilerin menüleri bu uzmanlarca hazırlanıyor. Ama hâlâ çok çok azında bu sistem var. Hele devlet okullarında böyle bir uygulama hiç yok yada yetersiz. Taşımalı eğitim kapsamında dağıtılan yemeklerin menüsü de çoğunlukla ihaleyi alan firmanın diyetisyeni tarafından onaylanıyor. Yani okula özel, öğrenciyi yakından tanıyan bir beslenme uzmanı bulunmuyor. İyi beslenemeyen çocuklar, çocukların sürekli yemek sorununu dinleyen veliler.
VELİLERE ÇAĞRI: TALEP EDİN!
Burada velilere de önemli bir görev düşüyor. Çocuğunuzun okulunda diyetisyen yoksa, bunu talep edin. Çünkü sağlıklı beslenme sadece bir “ekstra hizmet” değil, temel bir ihtiyaçtır. Nasıl ki öğretmensiz sınıf düşünülemezse, beslenme konusunda da diyetisyensiz okul olmamalı.
Veliler olarak okul yönetimlerine, il milli eğitime, yerel yöneticilere sesinizi duyurun: “Çocuklarımızın sağlıklı büyümesi için okullarımızda diyetisyen istiyoruz!”
SAĞLIK VE EĞİTİM EL ELE
Unutmayalım ki, eğitim ile sağlık birbirinden ayrılmaz. Çocuğunuzun matematikte daha başarılı olmasını istiyorsanız önce onun sağlıklı beslenmesini sağlamalısınız. Çünkü aç kalan, enerjisi düşen, bağışıklığı zayıf bir çocuğun öğrenme kapasitesi de sınırlı olur.
Okulların görevi sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda sağlıklı yaşam alışkanlıklarını da çocuklara kazandırmaktır. Bunun en önemli adımı da profesyonel diyetisyenlerin sürece dâhil olmasıdır. Hele bir de çocuk beslenmesi konusunda uzman bir diyetisyene ulaşabiliyorsanız, o zaman gerçekten çocukların hayatında büyük bir fark yaratabilirsiniz.
Okullarda beslenme sorununu çözmek, aslında geleceğimizi korumaktır. Diyetisyenler bu işin merkezinde olmalı. Çocuklarımızın tabağı, onların geleceğidir.