Örsan K. Öymen

Teokratik diktatörlük

19 Aralık 2022 Pazartesi

Hayal aleminde gezinenler hâlâ işin ciddiyetinin farkında olmasalar da AKP hükümeti, teokratik diktatörlük rejimini kurmuştur!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, anayasaya, yasaya ve hukuka aykırı sahte bir yargı süreciyle ve kumpas davasıyla, hapis cezasının verilmesi ve siyaset yasağının getirilmesi, bu sürecin bir sonucudur.

Daha önce seçim iptal eden AKP hükümeti, bu sefer Ekrem İmamoğlu’nu seçime bile sokmama kararı aldı!

Amaç, halk tarafından seçilen Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı makamını gasp etmek ve Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemektir.

Bu, sadece Ekrem İmamoğlu’na karşı değil, halka karşı, millete karşı gerçekleştirilmiş bir darbedir!

Yargı, bağımsızlığını tamamıyla yitirdiği için, istinaf ve temyiz sürecinin hızlandırılmasıyla ve olumsuz bir kararın çıkarılmasıyla, Ekrem İmamoğlu’nun aday gösterilmesinden sonra ve seçimlerden önce, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının düşürülebileceği, bu durumda “Millet İttifakı”nın seçimlere bir aday bile sokamayacağı açıktır.

***

AKP böylece, dürüst, mert ve cesur bir biçimde, eşit, özgür ve yasal koşullarda rakipleriyle yarışabilecek bir siyasi parti olmadığını, darbeci yöntemlerle hareket ettiğini, korkaklığın ve kurnazlığın sınırlarını aşma kapasitesine sahip olmadığını, bir kere daha kanıtlamıştır.

Bu koşullarda muhalefetin tek seçeneği, Ekrem İmamoğlu dışında bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmektir. Ancak muhalefet, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri avantaja çevirebilir.

Ekrem İmamoğlu’nun, seçimlerde kendisi adaymış gibi hareket etmesi durumunda, gayri resmi bir aday gibi seçim kampanyasının her aşamasında, Türkiye’nin dört bir yanında, seçim kampanyasına katılması ve resmi adayı desteklemesi durumunda, AKP sandıkta yine büyük bir hezimet yaşayacaktır; İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, halk, AKP’ye sandıkta bir kere daha büyük bir ders verecektir.

***

Öte yanda, muhalefetin seçimleri kazanmasının yeterli olmadığı, laiklik ilkesi yaşama geçirilmeden demokrasiye geçilemeyeceği, bir kere daha kanıtlanmıştır.

Bugün Türkiye’de teokratik bir diktatörlük kuranların, 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda merkez sağ hükümetlerin dincilere karşı verdikleri tavizlerin sonucunda iktidara geldikleri ve o dönemlerde yetiştikleri dikkate alınacak olursa son 20 yılda AKP’nin kurduğu teokratik düzenin, önümüzdeki onlarca yıl içerisinde ne gibi sonuçlara yol açabileceğini tahmin etmek zor değildir.

Teokratik bir diktatörlüğün yeniden kurulmasının engellenmesi ve dinci faşistlerin kökünün kazınması için alınması zorunlu olan önlemler şöyle özetlenebilir:

1) Sayılarının 20 bine yakın olmasından dolayı etkin biçimde denetlenmeleri olanaksız olduğu için, tarikat ve cemaat formatında örgütlenen derneklerin ve vakıfların kapatılması; derneklerin ve vakıfların dini hizmet vermesinin yasaklanması; dini hizmetlerin sadece Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesine göre yeniden yapılandırılması, tüm dinlere ve mezheplere hizmet vermesi.

2) Eğitimin dinselleştirilmesinin engellenmesi; Milli Eğitim Bakanlığı’nın laiklik karşıtı derneklerle ve vakıflarla düzenlediği işbirliği protokollerinin iptal edilmesi; “4+4+4” eğitim sisteminin kaldırılması; ihtiyaç ötesi imam hatip okullarının kapatılması, imam hatip okullarının imam ve müftü yetiştirmek amacıyla yeniden meslek okullarına dönüştürülmesi; ihtiyaç ötesi ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin kapatılması; Kuran kurslarına 18 yaş altı çocukların katılmasının yasaklanması ve kaçak Kuran kurslarının kapatılması; zorunlu din dersinin kaldırılması, din dersinin seçmeli olması; din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ayrılması, ahlak bilgisi dersinin, ahlak felsefesi (etik) dersine dönüştürülerek zorunlu ders haline getirilmesi.

3) Devlet kurumlarında laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın ortadan kaldırılması; laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelen siyasi partilerin kapatılması; bu partilerin kurucularına ve yöneticilerine ömür boyu siyaset yasağının getirilmesi; anayasayı fiilen ortadan kaldırarak teokratik sivil darbe yapanların yargılanması.

Gelecek kuşaklara bugün yaşananları yaşatmamak, her vatanseverin ortak sorumluluğudur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları