Aydın kenti bizim aile için çok özeldir. Ülker’in anne ve babasının mezarı Aydın’dadır. Oğlumuz Tan (bey) orada doğdu. Askerlik görevimden sonra, 1963- 1965 yıllarında önce Çine’de sonra Aydın Lisesi’de Fransızca öğretmenliği yaptım. Ülker İngilizce öğretmeniydi, “komünist” olduğu iddiasıyla Yalvaç’a sürüldü. O yılların “sürgün furyası”nda sürülen ilk kadın oldu.
Günümüzde, bildiğim kadarıyla, öğretmenler pek sürgüne gönderilmiyor ama öylesine bir baskı zulmü var ki soluk almak olanaksız.
Bu peşrevden sonra günümüzün skandallarından sonuncusuna gelebiliriz: Aydın Büyükşehir (“Anakent” demek daha güzeldi.) Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun trajikomik ortaoyununa:
Siyasetçi transfer etmek futbolcu transfer etmeye benzemez. Öncelikle futbolcu transfer etmenin bir yasası, bir tüzüğü ve yönetmeliği vardır. Ama bir benzer yanı vardır ki futbolcunun alındığı takımın taraftarlarını, transfer ettiğiniz siyasetçinin geldiği partinin yandaşlarını birlikte transfer edemezsiniz. Takım taraftarı ve parti yandaşları oldukları yerde kalır. Bu olayın ardından CHP’nin Aydın’da düzenlediği açık hava toplantısına gelen, iğne atsan yere düşmez protestocu insan kitlesi bunun son örneği oldu.
Topuklu efe lakabıyla ünlü Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu AKP’ye transfer oldu, oldu ama onu seçen halk olduğu yerde CHP’de kaldı. Artık o bir “topuklu efe” değil. “Efelik” Aydın’da ve CHP’de kaldı. Belki ailesinden, horantasından birkaç kişiyi yanında götürdü. O kadar! “Topuklu efe” aurası artık başının üzerinde değil. Sönen yıldızlar yok olur. Ne pahasına? Ne pahasına olduğunu bilmiyorum. Can havliyle “karşı taraf”a sığınmanın nedeni çok karanlık, çok trajik, bedeli de çok pahalı olmalı...
“Onlar erdi muradına!” diyen desin de bu transferin gıllıgışlı yanı var. Yani üç klasörlük iddia ve yolsuzluk (?) dosyaları var. Dosyaların içindeki suçlama, iddia, ihbar ve benzeri şeyleri hazırlayan AKP şimdi ne yapacak? Özlem Çerçioğlu korktuğu, tırstığı ya da ne olur ne olmaz diye önlem amacıyla AKP’ye sığındı ama o üç klasörlük suçlama külliyatı ne olacak? Ne olacak bilemem amma AKP, Özlem Çerçioğlu’nun bütün suç ve günahlarını üstlenmiş oldu. Özlem Çerçioğlu=AKP!!!
Özlem Çerçioğlu’nu paniğe sürükleyen o üç klasörün içinde ne var? Söz konusu klasörleri AKP hazırladığına göre en iyi bilgi sahibi AKP olmalı. Evet, son zamanlarda gizli tanıklar, itiraflar, karalamalar, suçlamalar gırla gitmekte. Hedef CHP’nin belediye başkanları, başkanlıkları ve çevreleri. Bu gidişle masum ve temiz CHP belediyesi, başkanı ve onun çevresi kalmayacak. Saymadım ama yirmiye yakın icat edilmiş vukuat var. AKP savcı ve yargıç rolünü çalarken sanık durumuna düşmektedir. Biline!
Şaşırtıcı işler ama bunlara “şaşırtıcı” sıfatından başka bir sıfat bulmak gerekiyor. Bence “faziletsiz”, “erdem yoksunu” düşkün işler bunlar. Dahası ahlak yoksunluğu. Bir devlet görevlisi insanı görevinde yaptığı işler yüzünden suçluyorsun; hedef kişi sağlam karakterli değilse panikleyip katilininin kollarına sığınıyor. Ve sen onu görkemli törenlerlerle bağrına basıyorsun. Bir suçluyu nasıl bağrına basıp kucaklarsın? Bu ne etik çelişki bu ne rezalet! Bu durumda iki uç var: Bir uçta senin ilkesizliğin, öteki uçta da “Blöf!” Yani senin hazırladığın düzmece belgeler; üç klasör dolusu!
Diyelim ki Özlem Çerçioğlu için hazırlanan suçlama dosyalarının tamamı gerçek. Peki hakkında dosyalar, suçlamalar, davalar olan birini kendi partine (kendi ailene) transfer etmen mantık açısından tutarsız ve şaibeli değil mi?
Bu transfer AKP’yi kendi parantezine almaz mı? O oyuncu suçlu ise sen de suçlu olmayacak mısın? Olacaksın hem de nasıl! Suçladığın kişiyi uyduruk belgelerle suçluyorsan, bu ne ahmak acımasızlık, bu ne gardarlık, bu ne cellatlık!
Böyle bir “kişilik”, beyin, yürek ve ruhla, hayatı cehenneme çevirirsin.
Hürriyet gazetesi dönemimden değerli bir arkadaşımdan bir ileti geldi. “Çerçioğlu süren davalarına yeni dosyalar eklenince ‘falanca’ (adını veriyor) üzerinden AKP’ye transfer oldu. Peki çakma efenin dosyalarından CHP’nin haberi yok muydu?” diye soruyor.
Ben bu soruyu yanıtlayamam... Ama CHP’ye bir önerim var: Bayan Çerçioğlu’nun dönemini inceleyin, eğer işlemlerinde suç varsa, yargıya gidin!