Özdemir İnce

Gelişmekte olan ülkelerde başkanlık sistemi

27 Temmuz 2021 Salı

Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın “Demokrasi ve Kalkınmada ZOR GEÇİT” (AsyaŞafak Yayınları) kitabı tam anlamıyla bir hazine. “Gelişmekte Olan Ülkelerde Başkanlık Sistemi Demokrasi İçin Tuzaktır” bölümü (s.51-55) içine düşürüldüğümüz tuzağın nasıl bir bela olduğu en cahilimizin bile anlayacağı şekilde tasvir ediyor:

***

Eğer ABD’de olduğu gibi başkanlık sistemi alttan yukarıya doğru gelen bir siyasi süreç içinde olmazsa, özellikle demokrasi kültürünün gelişmediği ülkelerde, dikta eğilimi olan siyasiler tarafından kolayca dikta rejimine çevrilebiliyor.

ABD’nin başkanlık sistemi, bu ülkenin halk tarafından kuruluşu ile birlikte gelişmiş bir sistemdir. Kuvvetler ayrılığı ve güçlü bir denetim sistemi vardır.

Başkanlar, kanunları veto ediyor ve fakat Kongre de başkanın vetosunu geçersiz kılacak yasaları çıkarabiliyor. Senato başkanı, başkanın atadığı yargı atamalarını onaylıyor ve yargıçları görevden alabiliyor. Mahkemeler yasaları ve başkanın uygulamalarını anayasaya aykırı ilan edebiliyor.

Buna rağmen ABD’de muhalefetin güçlü olduğu dönemlerde, sistem sorunu yaşanmıştır. Sözgelimi 1995 yılında ve 2013’te sistem kilitlenmiş ve hükümet bir süre kapanmıştır.

2017 yılında Trump’ın yabancılarla ilgili kararlarını mahkemelerin iptal ettiğine şahit oluyoruz. Yine de Trump gibilerin elinde ABD’de bile olsa başkanlığın demokrasi için sorun yaratabileceğini görüyoruz.

İktidar gücü, devletin imkânları, dikta eğilimi olanları kolayca yoldan çıkarıyor. Lord Acton’un bir sözü var: “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar!” Başkanlık sisteminin dikta rejimine nasıl dönüştüğünü Güney Amerika’da ve Türkçe konuşan ülkelerde yaşanan çok sayıda örnek açıkça gösteriyor. 

Türkiye’de başkanlık sisteminin Nisan 2017’de halkoylaması ile kabul edilmesinden sonra, henüz sisteme geçilmemiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, olağanüstü hali de kullanarak Türkiye’yi daha o zamandan hızlı bir otokrasi yoluna soktu. 2018 yılında yüzde 52 oyla başkan seçildikten sonra, otokrasi giderek tırmandı.

Dünyada 43 ülke tam başkanlık sistemi ile yönetiliyor. ABD’de sistem tabandan geldiği ve kendine özgü bir sistem olduğu için, Güney Kore başkanlık sistemi ise Kuzey Kore nedeni ile henüz oturmamış olduğu için bu ikisini çıkarırsak geriye 41 ülke kalıyor.

• Bu 41 ülkenin 2018 yılı itibarıya fert başına ortalama milli geliri 4.840 dolardır. Bu demektir ki bu 40 ülke, ortalama olarak fakir ülkelerdir.

• 41 ülke içinde yalnızca sekiz ülkede fert başına gelir 10 bin dolar veya biraz üstündedir.

• 15 ülkede fert başına gelir 2 bin doların altındadır.

Özetle; bu 40 ülke içinde gelişmiş ülke yoktur. Tamamı orta ve düşük gelir grubu içindedir. Demokrasi açısından ise durum daha da kötüdür. Freedom House 2020 raporuna göre bu 41 ülkeden yalnızca 13’ü, yani yüzde 31.7’si İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler Endeksi’ne göre özgür ülke statüsündedir. Oysaki dünya ortalaması olarak ülkelerin yüzde 45’i özgür ülke statüsündedir.

Başkanlık rejimi ile yönetilen ülkeler tablosunun özeti şudur: Dünyada başkanlık sistemi bir yandan fakirlik getirmiştir bir yandan da demokrasiden götürmüştür. Birçok ülkede başkanlık sistemi, diktatörlüğün bir kılıfı olarak kullanılmaktadır. 

Hiçbir demokratik ülke Maduro yönetimini desteklemiyor. Destekleyen ülkeler: Rusya, Çin, Türkiye, İran, Suriye, Küba gibi tamamı otoriter yönetimin hâkim olduğu ülkelerdir. Batı ittifakı içinde olup da Maduro’yu destekleyen tek ülke, Türkiye’dir.

Uygulamalar gösterdi ki gelişmekte olan ülkelerde başkanlık sistemi diktatörlük doğurmaya en uygun sistemdir. Üstelik Venezüella’da olduğu gibi diktatörler önce seçimle geliyor. Kaldı ki önce de ifade ettiğim gibi Hitler de seçimle gelmişti.

Türkçe konuşan ülkelerde devlet başkanları hep seçimle gelmiş ve hiçbiri de seçim kaybetmemiştir. Ancak hepsi de diktatördür.

***

Esfender Korkmaz Hocamız elbette haklı! Ama diktatörleri konuştukları dil yaratmıyor, Türk dili konuşan halklar aynı zamanda Müslüman; demokrasiyle yönetilen bir tek İslami ülke yok! Ancak Hitler ve Mussolini Hıristiyan, Stalin ateist idi. Putin’in ne olduğu belli değil! Kapitalist Çin’in diktatörü Çin Komünist Partisi! 

Galiba, vasiye ve masal dinlemeye ihtiyacı olan, komaya girdiği ya da bunadığı için hacirlik duruma gelmiş toplumlar diktatörlere koyun oluyorlar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları