Özdemir İnce

Müslümanlar çağdaşlaşmak zorundadır (2)

10 Eylül 2019 Salı

Hz. Muhammed’den sonra yeni bir peygamber gelmedi, vahiyle bilgiye erişmek dönemi de sona erdi. İnsanlar artık üç tektanrılı (monoteist) dinle idare ediyorlar. Bu üç dinin günümüzün sorunlarını çözecek gücü yok. Ama insanlar bu dinlere inanmayı sürdürüyorlar, sürdürecekler. Belki hep inanacaklar. Öteki iki din yol açıcı, devrimci din adamları, teologlar, düşünür ve filozoflar sayesinde güncellendi ve çağdaşlaştı. Ama Müslümanlar güncellemeyi ve çağdaşlaşmayı başaramadılar. Ancak aralarında bu derde derman arayan bireyler eksik olmadı.

***

Ağustos ayında Prof. Dr. Niyazi Kahveci’nin Çağımız ve Türkiye (Sinemis Yayınları) adlı kitabını okudum. Aklı, mantığı, bilimi, aydınlanmayı, düşünce ve düşünmeyi savunan ve Müslümanları uyaran bir kitap. Niyazi Kahveci kitabın 340. sayfasında şöyle yazıyor: “… Bundan sonraki zamanlarda insan dindar olabilir ama dinsel düşünme dahil, bilimsel düşünme dışındaki hiçbir düşünüş biçimi ile varlığını sürdüremez görünmektedir.”
Kitaptan altını çizdiğim bazı yerleri bilginize sunuyorum:

***

Batı’da tarihte emsali görülmemiş ve ileride uçağı uçuracak olan havanın gazlarının ölçümlerini yapan bu zihni gelişmeler gerçekleşirken İslam dünyasında ulema, hâlâ namazı ve apdesti bozan mide gazlarının ölçümleri ile meşgul idi. İbadetlerle ilgili ilmihal bilgilerini öğreniyor ve onları bireysel özgür düşünmeyi engelleyecek şekilde halka ezberletiyordu. Halkın kendisinin kitap okuma şansı yoktu.” (s.118)

***

Halk, büyük sevaplar verileceği söylenerek anlamını anlamadan Arapça Kuran okumaya teşvik ediliyordu. Anlamını anlamadan okunan her şey, insanın düşünmesini durdurduğu ya bilimsel olarak bilinmiyordu ya da bilinerek yaptırılıyordu. Her iki durum da halkın düşünme yetisinin gelişimini önlemiştir.” (s.118)

***

Batı’da halk kesimi, Müslüman halk kesiminden en az beş asır önce anlamını anladığı, din dışı kitaplar okuma şansına sahip olmuştur. Nitekim Batı’da halk, Rönesans, reform ve aydınlanma gibi her türlü fikri yeniliğe destek vermiştir. Müslüman dünyada beş asır sonra bugün bile din dışı düşünmek büyük sapkınlık olarak görülmektedir.” (s.118)

***

Günümüzde bile Türkiye’de halen düşünmeyi durduran, anlamını anlamadan Kuran ve dini ilmihal kitapları okumak revaçtadır. Bu nedenle yeni düşüncelere önce halk karşı çıkmaktadır. Halkın bu karşı çıkış özelliği nedeniyle, din istismarcıları tarafından, halkı sömürebilmeleri hedefiyle yeni fikir sahiplerinin topluma dışlattırılması sağlanabilmektedir. Bu vasıftaki bir toplum çağı yakalayamayacak ve sonunda ayıklanıp gidecektir. Batı ile Müslümanlar arasındaki en önemli farklardan biri budur.” (s.119)

***

On beşinci asrın başlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmasına rağmen Batı’da yapıldığı gibi düşünme işlemi yapmadığından aklı geliştirememiş ve aklın çapını genişletememiş, Batı’daki gibi düşünsel eserler verememiş, aklı geliştiren sanatla meşgul olmamış ve ileri çağlarda aklın egemenliğini sağlamasının mucidi olamamıştır. Neticede giderek, gelişmekte olan yeniçağa ayak uyduramamış ve duraklamaya başlamıştır. Batı’nın yeniçağa geçmesine sebep olmuş ama kendisi ortaçağda kalmıştır. Kalış o kalış, hâlâ oradadır. On beşinci asrın sonunda Osmanlı İmparatorluğu resmen gerilemeye doğru sürüklenmeye başlamış ve sonunda faturayı birkaç asır sonra yok olmakla ödemiştir.” (s.119)

***

Hiçbir gerçek bilim adamı ve filozof, peygamberi ve Tanrı’yı hiçbir biçimde kullanmamıştır.” (s.12)

***

Osmanlı’yı tarikat, medrese ve “istemezükçü” ulema üçlemesi yıkmıştı; şimdi AKP’nin Başyücelik rejimi Cumhuriyeti tarikat, imam hatip ve “hamhumşaralopçu” yeni ulema üçlüsü marifetiyle yıkmakta. 2019 yılı değerlendirme raporu bunun son kanıtı: 800 bin dolaylarında aday tek bir fen sorusu yapamamış. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) ise fiyatlar artarken enflasyonun düştüğünü iddia ederek ekonomi bilimini şaşırtıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları