Öztin Akgüç

Danıştay kararı ve reformlar

24 Mart 2021 Çarşamba

Andımız’a ilişkin Danıştay kararı, kişilerin, siyasal partilerin gerçek rengini belirleyen ayıraç, turnusol kâğıdı oldu. Takiye giderildi, kişilerin, partilerin renkleri net olarak görülmeye başlandı. Danıştay’ı suçlayarak, galiz sözcükler yerleştirilerek, klişe hamasi söylemlerle sureta karara karşı çıkılsa da gerçek kimlik, niyet saklanamadı. Karar ve izleyen olaylar, Cumhur İttifakı’nın amacının, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak olduğunu netleştirdi. Karar, aslında beklentiye de uygundu. Kişisel nitelikleri, artamları ile değil de öznel nedenlerle belli orunlara atanan, değerler dizisinde onurun öncelik taşımadığı kişilerin, kendilerini atayan iradeye aykırı karar almaları beklenemezdi.

Milliyetçilik, insanlar arasında kökene dayalı ayırım yapan, üstün ırk savı değildir. Milliyetçilik; ülkenin tam bağımsızlığını, halkın egemenliğini savunmak, emperyalizm güdümünde küreselleşmeye karşıt olmak, ulusal devleti korumak, yurtsever olarak özveri ile ülkeye hizmet etmektir. Yayılmacılığın sürdüğü, çokuluslu şirketlerin çıkarlarının korunduğu, ülkelerin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, onuruna saygı gösterilmeyen bir dünya düzeninde, ulusal varlığı, kimliği, bağımsızlığı, ülkenin onurunu koruyan milliyetçiliği, çağdışı nitelemek en hafif deyişle safdillik, aymazlıktır. Milliyetçilik, sözel değil uygulama ile emperyalizme karşıt olduğundan, yayılmacı güçler, kendi emellerini gerçekleştirmek, yönlendirmek üzere ülkede kuklalar kullanmaktadırlar. Sözlere değil davranışlara, nihai tahlilde neye hizmet edildiğine bakılarak gerçek ile kukla ayrımı yapılmalıdır. Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”, “Ummud-ı vefa eyleme her şahsı degalde / çok hacıların çıktı haçı ziri begalde” özdeyişleri, kişileri, söylemleri değerlendirmede ayraç olmalıdır. Özellikle aşırı söylemlerden kuşkulanmalı, söylem-eylem tutarlılığı olmayan kişilere umut, güven bağlanmamalıdır. 

Tutarlılık göstermeyen milliyetçilik söylemlerine olduğu gibi ülkeye hizmet, reform söylemlerine de kuşku ile yaklaşılmalıdır. Memlekete hizmet, politikacıların, iş insanlarının, bürokratların dillerinden düşmemekte, ancak ardındaki niyet, çoğu kez maddi çıkar sağlama, belli orunlara atanma, oy devşirme, kişisel hegemonyayı sürdürme olmakta, memlekete hizmet sözde kalmaktadır.

Reform, ülkemizde çok yaygın kullanılan bir sözcük olup, çok sık reform yapılmakta, reform niteliğinde paketler açılmaktadır. Reform ile köklü değişiklikler yapılması, yeniden düzenleme, iyileştirme, iyi sonuçlar alma amaçlandığından, reform sonucu sorunların çözülmesi en azından hafiflemesi gerekir. Ülkemizde o karar sık reform yapılmaktadır ki her reform bir önceki reformun, açılan her paket de önceki paketlerin etkilerini giderdiğinden, sonuç olarak sorunlar daha da ağırlaşmış olarak başlangıca dönülmektedir. Reform sözü gerçek anlamı ile kullanılmadığından, doğal olarak sözde kalan reformlarla iyileştirici sonuçlar alınamamaktadır.

Ekonomide reformun amacı, toplumun mal ve hizmet gereksinimini, kıt kaynakları verimli kullanarak en düşük sosyal maliyetle üretim yaparak karşılamaktır. Ancak üretim artırılarak ekonomik büyüme, sosyal refah, yatırım ve ihracat artışı, fiyat istikrarı sağlanabilir. Tüketim ile ithalat artışı ile kalkınma bir yana, ekonomik büyüme de gerçekleştirilemez. Ülkede üretilebilecek mal ve hizmetlerin ithal edilmesi, sürekli dış ticaret açığı verilmesi, çarpan etkisi ile de milli geliri azaltıcı etki yapar. Üretimle katma değer yaratmadan, reel olarak refah artışı sağlanamayacağı gibi gelir dağılımı da düzeltilemez. Üretken yatırım yapmadan, istihdamı artırmadan teknoloji geliştirmeden, sürekli cari işlemler açığı vererek büyüme imkânsız olduğundan, ekonomik büyümemiz istatistiksel olarak kalmaktadır.

Enflasyon, cari fiyat düzeyinde arz-talep dengesizliğinden kaynaklanan fiyat artışı sürecidir. Sorunun sağlıklı çözümü, üretimi artırarak dengeyi sağlamak olmalıdır. Üretimi artırmak, beceri, çaba gerektirdiğinden, açılan paketlerle kolay yola başvurulmakta, zam, vergi yüksek faiz yoluyla talebi kısarak denge sağlanmaya yönelinmektedir.

Ekonomik maliyetle, üretim artırılmadan, yönetim anlayışı değişmeden, bu alanda eğitim gören bir üniversite öğrencisinin dahi kaleme alabileceği sözde reformlarla, sorunları çözmeye kalkışmanın gerçekçi bir yönü yoktur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları