Hesap verme; karar, faaliyet ve uygulamaların nedenlerini açıklamayı, yerindeliklerini kanıtlamayı, sorumlu olmayı gerektirir. Hesap verme, hukuk devleti olmanın, demokratik düzenin temel ilkelerindendir. Politik organlar, kamu ve kuruluşlarının yöneticileri, bürokratlar, kamu hizmeti görenler hesap vermekle yükümlüdür.
Hesap verebilirlik için şeffaflık gerekli önkoşuldur. Kişilerin, kurumların faaliyetlerini, uygulamalarını sorgulamada, belirlenen amaca, yerleşik hukuk kurallarına, etik değerlere, yürürlükteki yasalara uygunluk, değerleme ölçülerini oluşturur. Denetimin yapılabilmesi için kamuoyunun bilgilendirilmesi, şeffaflık gereklidir. Ancak doğru, kamunun kavrayacağı şekilde bilgilendirme koşuluyla hesap verme gerçekleştirilebilir.
Kişi ve kurumların sorumluluk yüklenmeleriyle, topluma hesap vermeleriyle, hak ve özgürlükler güvence altına alınabilir; hukuk devleti olmanın gerekleri yerine getirilebilir; keyfi karar ve uygulamalara engel olunabilir, savurganlık önlenebilir, belirli amaçlara ulaşmanın yolları açılabilir.
Kamuya hizmet, kamu yararını ençoklamak amacıyla işleri yürütmesi gereken, idare gücünü kullanan, soyut devlet kavramını somutlaştıran, kişiliğe büründüren bürokratların da hesap verme yükümlülüğü vardır.
Ülkede kaynakların kötü kullanımı, savurganlık, büyük ölçüde kamu kurumu yöneticilerinin, kamuya hizmet bilinciyle hareket etmemelerinden, keyfi talimatlara uymalarından, kamu yararını göz ardı etmelerinden kaynaklanmaktadır. Kamu bankaları yöneticileri, amaç dışı, keyfi talimatlarla kullandırdıkları batık kredilerden sorumlu tutulmayacakları fütursuzluğu ile hareket etmektedirler.
Hazine, TCMB, kamu bankaları, TMSF, BDDK gibi kaynakların kullanımında etkili olan kurum yöneticileri, kararlarının, faaliyetlerinin, uygulamalarının haklılığını, yerindeliğini kanıtlamak, kamuyu aydınlatmak, hesap vermek zorundadırlar.
Atamalarda liyakat, ehliyet yerine itaat, kişisel bağlılık, belli cemaatlere mensup olma, ubudiyet gibi “nitelikler” arandığından, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş ile nesnel ölçütlerden daha da uzaklaşıldığından, bürokratlar topluma değil kendilerini atayan kişiye, makama karşı hesap verme lüzumunu duymaktadırlar.
Kimileri hesap vermeyi Mahkeme-i Girdgâr’a, Allah’ın Mahkemesi’ne, bazıları daha da ileri giderek kıyamet günü kurulacak Mahkeme-i Kübra’ya değin ötelemektedirler. Kuşkusuz kişiler inançlarına göre de hesap vereceklerdir. Ancak kamu görevi olanların, kararları uygulamaları nedeniyle topluma da hesap verme zorunlulukları vardır. Kimse dokunulamaz, hesap vermekten bağışık değildir.
Ülkede yargıya güvensizlik, yargı erkinin, hukuk kurallarına uygun, kamu yararı gözetilerek kullanılması yerine, talimatla, talimat beklenilerek kişisel kaygılarla kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Yargı mensuplarının hesap vermekten muafmış gibi davranışları, ülkede kişisel, toplumsal hak ve özgürlükleri de tehlikeye düşürmektedir. Hesap verme, sorumlu tutulma gereği duyuldukça, her alanda olduğu gibi yargıda da, kararlar, uygulamalar nesnelleşecektir.
Son bir yıldır uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkedeki bozuk düzen daha da bozulmakta; her alanda geriye gidiş hızlanmaktadır. Kuralsız, keyfi, denetimsiz, hesap vermekten uzak uygulamaların toplumda doğurduğu tepki, 31 Mart, 23 Haziran seçim sonuçlarını belirlemiştir.
Türkiye’de geriye gidişi durdurmak, etkin, güvenilir, şeffaf, hesap verebilir kamu yönetimi kurabilmek için, şaibeli bir referandumla oldubittiye getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin öncelikle değiştirilmesi gerekir. Bu bağlamda salt anayasa değişikliği yeterli olmayıp; siyasi partilerin, STK’lerin, üniversitelerde kalan, bilgili gerçek akademisyenlerin de katkısıyla, siyasi partiler, seçim yasalarını da içeren demokratikleşme paketi gecikmeden hazırlanmalıdır.
Etkin, dürüst, kamu yararı amaçlayan, hesap verebilir bürokrasi oluşturulmadan, devletin görevlerinin gereği gibi yerine getirilmesine, yasal düzenlemelerin yaşama geçirilmesine, uygulanmasına olanak yoktur.
Topluma hesap verme, demokratik meşruiyetin gereğidir.
Hesap verme zorunluluğu
Yazarın Son Yazıları
İlke, bir alanda olayı tanımlayan temel kural, önerme, prensiptir.
Terör, bir iktidarı, bir gücü zorla kabul ettirmek amacıyla sistemli şekilde şiddet kullanma, yıldırma, korkutma, tedhiştir.
Enflasyon, en yalın tanımıyla arztalep dengesizliği nedeniyle fiyatların yükselme sürecidir.
Kuvayı Milliye, Milli Mücadele, bağımsızlık savaşımıyla eşanlı din motifli dış destekli karşı hareket başlamıştır.
Sosyal demorasi, halkın katılımıyla sosyal refahı, gönenci ençoklama; halkın egemenliği, özgürleşmesi amaçlı siyasal düzendir.
Kolonyalizm, sömürgecilik bir devletin kendi sınırları dışındaki ülkeler üzerinde hegemonya, egemenlik kurarak ideolojik, kültürel, siyasal, ekonomik baskılarla siyasal, ekonomik çıkar sağlamasıdır.
Ödemeler dengesinde “net hata noksan” kalemi...
Başlık Halkın Haberi renkli sunucusu Ekrem Açıkel’den esinleme; ama fikir Montaigne “Halk doğru olan çok şeyi bilmemeli; yanlış olan çok şeye inanmalıdır”.
Korku kültürü, bireyin; özgüvenini yitirmesine, söyleneni yapmasına, özgürce seçimini önlemeye, özsaygısından yoksunlaştırmaya, değersizleştirilmesine yöneliktir.
Trump’ın büyükelçi Barrack’a “Erdoğan’a meşruiyet verelim” talimatı, meşruiyet tartışmasına yol açtı.
Bilgilendirmede amaç, kamuoyunu aydınlatma, bilgi eksikliğini, oluşan veya oluşturulmak istenen bilgi kirliliğini gidermektir.
İttifak, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşmez.
Planlı kalkınma
Önerilerde bulunurken geçmişte yaşanan olaylardan, deneyimlerden ders alarak gelecekte olabilecek kötü gelişmelerden kaçınmak, uyarıda bulunmak gerekir.
Planlanan, vaat edilen büyük işlerden, söylemlerdense yapılan ufak işler daha yararlıdır.
Çözüm için soruna doğru tanı koymak, amacı belirlemek, süreci amaç doğrultusunda ilerletmek gerekir.
Ekonomi politikasının ana amaçlarından biri de gelirin yeniden dağılımı, dağılımın eşitlikçi yöne evrilmesidir.
Barışçıl, eşitlikçi, gönenç düzeyi yüksek, doğası, çevresi korunmuş bir kürede yaşamak olanaklı ve hedeflenmiş iken savaşların sürdüğü, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığı, haksızlığın arttığı çevrenin, doğanın sürekli kirletildiği, ortalama yaşam kalitesinin düştüğü bir kürede yaşıyoruz.
Barışçıl, güvenli, insan kaynağı gelişmiş, eşitlikçi, çevre ve doğal kaynakları korunmuş bir dünya hedeflenirken iklim krizine girmiş, çevresi, doğası giderek kirlenen, açlığın, yoksulluğun yaygın olduğu, eşitsizliğin, şiddetin arttığı, kuralsız, düzensiz, güvenli olmayan bir dünyada yaşıyoruz.
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler, 2000 yılında yeni girilen döneme ilişkin sürdürülebilir kalkınma hedeflerini kabul ettiler.
CHP’li olabilmek, CHP etiketi taşımayı değil, etik değerlere, niteliklere sahip olmayı gerektirir.
Ülkede barış, terörsüz Türkiye mottosu ile de bezenmiş bir BOP (GOP) kurgusu sahneleniyor.
Kolonyalizm, sömürgecilik döneminde kolonilerde başat sömürgeci güçlerle işbirliği yapan...
2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde, yine parti örgütünün onayı olmadan, Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu tarafından biraz da gayri ciddi şekilde kürsüye çağrılarak resen aday ilan edilmiş; İnce seçimde genel merkez tarafından desteklenmediği yakınmasıyla partiden ayrılmıştır.
Ekonomi politikasının başarısı tartışmalarında başarısızlık kanıtı cari işlem açığı.
ABD’nin BOP (GOP) kapsamında Irak ve Suriye’yi hallettikten sonra güncel olarak İran, ardından da sıranın Türkiye’ye geleceği yorumları yapılıyor.
Ekonomik kalkınma, büyüme konusuna odaklanıldığında ağırlıklı olarak yatırım, sermaye birikimi, finansman, teknoloji gündeme getirilir.
Klasik iktisat öğretisinde faiz etkili araçtır...
Bir ekonominin kalkınma aşamasına geçmeden önce gayri safi yurtiçi ve milli hasılasının (GDP-GNP) artması gerekir.
PKK’nin karalama, itham, yol gösterme, övünme ile dolu bildirgesi veya memorandumu; devletin egemen karakteri, bağımsız üniter, ulusal yapısı, Türkiye devletini uluslararası olarak tanıyan Lozan Antlaşması konularında tartışmalara yol açtı.
TC Merkez Bankası’nın brüt, net rezervi arttı, eksildi bilgisinden çok, merkez bankaları niçin rezerv bulundururlar, rezerv yeterliliğinin ölçütleri nelerdir, rezerv nasıl değerlendirilmeli, kullanılmalıdır sorularının yanıtları bilgilendirmede yararlı olur.
Sözcükler büyülüdür. Etki altına alır, belirli somut bir amaca yönlendirir, umuda kaptırır. “Barış” da büyülü bir sözcüktür.
İktisatta irdelenmeyen, bulgularla da kanıtlanmayan bir inanç, has, dogma da yabancı sermaye yatırımıdır. Yabancı sermaye yatırımı bir “panacea”, her derde deva olarak önerilir. Yabancı sermaye gelecek, üretim, istihdam artacak, enflasyon hız kesecek, döviz, teknoloji, yönetim deneyimi girişi olarak kriz sonlanacak.
Olaylar ve anılar
Faşizan hukuk düzeni
Türkiye’nin temelinin atıldığı gün
Gelir dağılımı ekonomik kalkınma
Diploma
Çevresel sermaye varlığı
Dış politikada sağgörü