Sivas’tan Ergenekon’a hukuksuzluk

Sivas’tan Ergenekon’a hukuksuzluk

04.07.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Temmuzun ilk haftası geldiğinde, içimde kapanmaz bir yara, yeniden yeniden kanamaya başlar...
Ortaçağda değildi. Yüzyıllar önce değildi.
2 Temmuz 1993 günüydü.
Dünyanın öteki ucunda ya da ilkelliğin çukurunda degil, Türkiye Cumhuriyeti’ndeydi. Laik, demokratik ve hukuk devleti olduğunu sandığımız öyle olduğuna inandığımiz Türkiye Cumhuriyeti’nde. Sivas’ta...
Cumhuriyet, Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Ya İslam ya ölüm”, “Dinsizleri gebertin” diye haykıran, şeriat yanlısı yobazlarca başlatılan, 8 saatin sonunda katliama dönüşürken, o gün orada devletin ateşe, aleve ve yobazlara teslim ettiği sadece bir otel ve içindeki canlar değildi. Yok edilen sadece Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan, folklor ekibinin çocukları, yazarlarımız, şairlerimiz değildi. Yok edilen hukuk devleti anlayışı, düşünce özgürlüğü, insan hakları, yaşama hakkı, çağdaş uygarlığın değer yargıları, Cumhuriyetin temel ilkeleriydi.

***

Rastlantıya bakın ki bu yıl 2 Temmuz’da aynı Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemi nihayet “Meğer Ergenekon davası fosmuş, komploymuş, böyle bir şey yokmuş” diye kararını verip aziz millete duyurdu.
Aklı başında olanlar zaten bu komployu ilk günden farkındaydı.
Peki ya “Ben bu davanın savcısıyım” diyen; “ülkenin bağırsakları temizleniyor” diye buyuran yetkililer?
Ya Sivas Katliamı sanıklarını savunanlar, onları zamanaşımı ya da devlet sırrı koruması altına alanlar?
Haydi diyelim onlar iktidar koltuğunu koruma derdindekiler. Ya bu ülkenin aydınları, aydın geçinenleri? Hiç mi görmediler, hiç mi anlamadılar bizim görüp aldıklarımızı?
Orhan Bursalı’nın dediği gibi diz çöküp özür dilemeyecekler mi?
Adalet yerini bulmadan nasıl ders alınır ki bu yaşananlardan.
Ölen canlar geri gelmez, heba olan yaşamlar belki onarılmaz ama yine de bunların yeniden yaşanmaması için tek yol adaletten vazgeçmemek.

***

6 Temmuz, Aziz Nesin’in ölüm yıldönümü. O sevdalı yürek, öfkeli yürek, kükreyen yürek, çalışkan yürek, her daim genç yürek, 6 Temmuz 1995’te durmuştu... Ömür boyu ülkesi, halkı için çalışmaktan, koşmaktan, didinmekten, yorgun düşmesinden daha çok, Sivas acısına dayanamamaktan durmuştu.
İnanıyorum ki, Aziz Nesin bugün hayatta olsaydı eğer, her işi bir yana bırakır bu ülkede adalet hak ve hukuk peşine düşerdi.
İnsanlarını ateşe, dumana boğan, yanmaya terk eden siyasal iktidarlar... Valisi, polisi, yetkilileriyle acz içindeki devlet... Hukuk sistemi çalışmayan bir ülke... Terör örgütü mensubu savcılar, yargıçlar, yöneticiler... Düzmece mahkemeler... Gözdağı vermek için tutuklamalar... Aydın geçinenlerin gaflet ve ihanet içinde olmaları... Bunlarla düze çıkmak olası mı?

***

Toplumsal belleğimizde açılan yaraları, küllerle örtbas edemeyiz. Unutulmuşluğa terk edemeyiz. Yok sayamayız. Olmamış gibi yapamayız.
O yaraları ancak ve ancak kendimizle, birbirimizle yüzleşerek, kendimizle hesaplaşarak sarmaya çalışabiliriz. Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, eşitliğe, çok kültürlülüğe, Cumhuriyetin temel ilkelerine sahip çıkarak; her kökenden, her inançtan, her düşünceden insana sahip çıkarak sarmaya çalışabiliriz... Ancak o zaman bir daha asla diyebiliriz.
Bunu intikam almak için değil, gelecek kuşaklara borcumuz oldugu için yapmalıyız...

küçük İskender
İçimde koca bir ah... Ve “Küçücük ömrüm hep rüzgâr gülleri kokacak” deyişi... Onu Sanat Dergisi’nde genç şairlere yer verdiğimiz 70’li yıllarda tanımıştım. Kendine özgü sesi soluğu ve sokağın dilini hiç kaybetmedi. Yıllar boyu dik duruşunu da.
Cesaretine, o dik duruşuna, sözcüklere takla attırışına ve aforizmlarına hayrandım... Afacanlığına ve saygısına da...
O günü anımsıyorum: Pera Palas’ta Erdal Öz Edebiyat Ödülü törenindeyiz. Kürsüde küçük İskender.
Ödül, övünç ve ölüm arasında gidip geliyor konuşurken. “Omzunuza dokunan bir el, bir bardak su olabilir ödül... Ödül, övünç, ölüm, birbirine kardeş olan kavramlardır. Ödül acıya dönüşebilir. Övünç utanca ... Ölüm ise bazen dirence dönüşebilir... Keşke tüm devrim ve anarşi yolcuları için alıyorum bu ödülü diyebilecek kadar sıradan ve olağan bir ülkede yaşasaydık... Gezi çocukları için alıyorum, diyebilseydim... Ama olmuyor... Onlar ölürken, biz hâlâ özgürlük için mücadele ederken onlar aramızda değil. Ölmek, ödül almaktan büyük bir iş! Onlar adına ödülü kaldıramıyorum. Ben bu özel yapım büyük ödülü bir kimlik edinmek, kimlik kazanmak için değil, belki de hepimiz adına, kimliğimizi tekrar, tekrar, tekrar korumak adına alıyorum.
küçük İskender’i dinlerken o salonda birçok insan, çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir ülkede yaşamanın ve hele hele yazmanın ne anlama geldiğini sorgulamaktan kendini alamıyordu!
Hoşça kal büyük şair küçük İskender.

Yazarın Son Yazıları

Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025