Dünyanın tüm kalemşorları birleşin!

Dünyanın tüm kalemşorları birleşin!

02.10.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

 

 

Elimde tuttuğum bu kalem, minicik, zayıf ve zararsız görünüyor değil mi! Ceketimin cebinde taşıdığım yoldaşım, dostum bu!”

Dünya Yazarlar Birliği PEN’in 82. Kongresi’nde konuk yazarı dinliyoruz. Daha ilk tümceden bunun farklı bir konuşma olacağı belliydi. Nitekim öyle de oldu.
Bu yılın sürpriz konuk yazarının Can Dündar olduğunu öğrendiğimizde, İspanya’nın özerk bölgesi Galiçya’da kongremiz başlamıştı bile...
Siz, bu yazıyı okuduğunuzda, dünya yazarlarının bir araya geldiği kongre sona ermiş olacak.
Bir hafta boyunca Türkiye’den uzakta, ama sabahtan akşama dünyanın her ülkesinden gelmiş edebiyat insanlarıyla Türkiye’yi konuşarak, sorulara yanıt aramaya çalışarak geçirdik...
Uluslararası PEN kongreleri her yıl yapılıyor. Ancak ilk kez bir ülke, bir kongrenin odağına bunca güçlü bir şekilde yerleşiyordu... Türkiye’de ne olup bittiğini anlamakta dünya yazarları zorlanıyordu.

Can Dündar ve kalemi
Tüm kongre kulak kesilmiş Can Dündar’ı dinliyordu. Tüm gözler konuşması boyunca elinde tuttuğu kurşunkaleme odaklanmıştı.
PEN, yani kuruluşa adını veren Poets (şairler) Essayists (deneme, makale) Novelists (roman yazarları)... Sözcüklerin baş harflerinin bir araya gelmesi PEN, KALEM kelimesini oluşturuyor...
Can Dündar kalemle ilişkisini anlatıyor:
“... Kalem yüzünden yargılandım, hapse girdim, kurşunlandım. Ama bir gün olsun vazgeçmedim ondan... Ona ihanet etmedim... Türkiye’de, PEN-kalem kullanmanın hele onu halktan yana kullanmanın ağır bedelleri vardır... Ama tarihimiz boyunca hiçbir zaman Türkiye’deki hapishaneler bu kadar çok kalem kullanıcısını ağırlamamıştı...”
Can Dündar “kırılan kalemlerin” başka kalemlerin cesaretini nasıl kırdığını ve onları suskunluğa mahkûm ettiğini anlatırken bir yandan da Türkiye’de direnen kalemlerin de olduğunu, cesaretle gerçekleri dile getirmekten vazgeçmediklerini söyleyip onlara teşekkür etti.
Konuşmasını Çetin Alta, sonra onun oğlu Ahmet Altan örneği ile bitirirken, Ahmet Altan’ın kızını bekleyen geleceği sorguluyordu. “Çünkü o da çileli PEN kalem ailesinin bir üyesiydi ve bir gün sıranın kendisine geleceğini biliyordu...”

Suç aleti kalem
Kuşaktan kuşağa geçen bir suç aletiydi bu KALEM - PEN...
“Cebimizdeki bu suç aletimiz, idam hükmümüz... İşin güzel yanı şu ki PEN’i kıranlar, tutuklayanlar, tarihin çöplüğüne atılıyor. Kalem ile gerçekleri yazanları ise okuyor, alkışlıyor, yüceltiyoruz. Kalem, kendisine ihanet etmeyenleri ödüllendiriyor.”
Can Dündar, kalem-PEN sözcüğü etrafına örülmüş konuşmasını hapisteki tüm yazarların selamıyla ve “Kalemlerinizin mürekkebi hiç bitmesin” diye bitirirken tüm kongre ayağa kalkmış onu alkışlıyordu... Alkışlar dinmek bitmedi.
Uluslararası PEN’in Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin’in yönettiği “Türkiye Paneli”nin diğer konuşmacıları, Sascha Feuchert (Alman PEN’i); Berivan Dosky (Kürt PEN’i) ve bendim...
Soruların ardı gelmiyordu: Dilek Dündar’ın el konulan pasaportu aracılığıyla rehin tutulması... Cumhurbaşkanı’nın “OHAL’in uzatılması Türkiye yararınadır, belki 12 ay da yetmez” sözleri... Kürtçe yayın yapan çocuklara yönelik Zarok televizyonunun ve daha nicelerinin kapatılması... Batı’nın birçok hükümetinin mülteci akını korkusuyla Türkiye’de olup biten her şeye göz yummaları... Delilsiz tutuklananlar, gözaltına alınanlar, açığa alınanlar... Barış istiyoruz dedikleri için işkencelere maruz kalan akademisyenler...
Her PEN kongresinde olduğu gibi bu kez de farklı düşüncelerden, görüşlerden, inançlardan dünya yazarları bir araya gelmişlerdi. Tüm farklılıklara karşın aynı tümce, aynı düşünceyi paylaşıyorlardı:
“Dünyanın tüm kalemşorları birleşin! Savaşlara karşın barış için birleşin! Baskıya, zulme karşın ifade özgürlüğü için birleşin. Dünyanın her neresi için olursa olsun...”

Lorca’nın yeğeni bizlerle
Kongre günlerimizin bir sürprizi de Lorca’nın yeğeni Laura Garcia Lorca’nın gelip bizlerle konuşmasıydı...
Genç kadın Libertad (Özgürlük) başlıklı çağdaş sanat sergisini açarken şairlerin tarih boyunca karşılaştıkları güçlüklere, baskıya, zulme ve işkenceye karşın; hapisle, ölümle cezalandırıldıklarında bile yaşamaya devam ettiklerini vurguluyordu.
Sergideki en ilginç çalışmalardan biri ise Orhan Pamuk’un İstanbul ve İstanbul Boğazı’na odaklanan albümüydü.
İşte bir PEN Kongresi daha böyle geçti.  

Yazarın Son Yazıları

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025
Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor.

Devamını Oku
13.07.2025