Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim. Her temsil tıka basa dolup taşan; her temsil ayakta dakikalarca alkışlanan; dolu dolu yaşanan o coşkuya geçmeden önce, eskilerin deyişiyle kısacık bir fikri takip:
FİKRİ TAKİP
Temmuz sonunda Gümüşlük’le ilgili olarak “Bir dokunuşa bin ah” başlıklı yazımda Gümüşlük Forum Grubu önderliğinde ora sakinlerinin “Kıyılar halkındır, işgali sonlandır” protestolarını dile getirmiştim. Söz konusu Çayıraltı Halk Plajı’nın Bodrum Belediyesi’nin kararıyla sahili küçültmesi, halktan alınan bölümün bir işletmeye verilmesiydi.
Şimdi sevinerek açıklıyorum ki Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci bu karardan geri dönmekle kalmadı, bir de ağustos ayı belediye meclisi toplantısında bir önceki toplantıda “bulunduğu makama yakışmayacak bir dil kullandığı ve davranış biçmi gösterdiği için Gümüşlük Forum’undan samimiyetle özür dilediğini” açıkladı.
Ben de sayın Mandalinci’ye bu olgun davranışı ve özrü için teşekkür ediyorum. Zaten herkes bilmeli ki amaç bağcı dövmek değil, üzüm yemek!
Artık Uluslararası Bodrum Bale Festivali’ne dönebilirim.
AY IŞIĞINDA DANS VE BALE
22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali 1 Ağustos’ta başladı ve 25 Ağustos’a dek sürecek. 15. yüzyıldan kalma o görkemli kalenin tarihi büyüsü, kalenin önünde sıralanmış teknelerin rüzgârda salınan direklerine yansıyan ışıltılı devinim, biraz sonra başlayacak temsilin coşkusunu yüreğinde duyanların son dakika telaşı... Bir de üstüne üstlük ağustos mehtabının kale taşlarına vuran gümüş örtüsü... Sanatın, tarihin, güzelliğin ve emeğin buluşma noktası... Hepsi bir arada.
Zaten ortam, mekân, “atmosfer-hava”, “büyüye” “güzelliklere” fazlasıyla elverişli... Ülkenin içinde bulunduğu yoklukta, yoksullukta ve de karamsarlıkta, bence bu festival, sanattan tat almasını bilen insanlara adeta bir vaha, adeta bir nefes borusu işlevi görüyor.
Şimdilik festivalin iki temsilini izleyebildim. Açılışta İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin prodüksiyonu olan Kuğu Gölü ve Moskova Klasik Bale Tiyatrosu’ndan “Uyuyan Güzel”i .
İkisi de Çaykovski’nin en bilinen, en romantik müziği eşliğinde. İkisinin de ilk koreografı dünya klasik bale repertuvarında sayısız eser kazandırmış Marius Petipa. Onun izinde “Kuğu Gölü”nün koreografları Armağan Davran ve Volkan Ersoy. “Uyuyan Güzel”de ise N. Kasatkina ve V. Vasilov...
Müziğin canlı olmamasına; sahnenin küçük olmasına karşın, iki temsilden de sonsuz tat aldığımı söylemeliyim. İlkinde İzmir balesinin starı Cansu Polat’ın (Odette-Odile), ikincisinde ise Daris Makarova’nın (Prenses Aurora) ustalığının altını çizmeliyim. Moskova’dan gelen topluluk keşke başka bir eser seçseydi demekten kendimi alamadım. Çünkü “Uyuyan Güzel”, dekor, kostüm şaşası ve görkemi, ona uygun ışığı olmadan oynanacak bir eser pek değil. Yıllar önce yanılmıyorsam 2010’lu yıllarda Ankara Devlet Opera ve Balesi’nden izlediğim “Uyuyan Güzel” hâlâ gözümün önündedir.
İki eseri de tek tek ele almaktansa, festivalin başarısına odaklanmak istiyorum:
FESTİVALİN BAŞARISI
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından, Türkiye İş Bankası’nın katkılarıyla düzenlenen Bodrum Bale Festivali’nin başarısı önce programındaki çok yönlülükten geliyor. En klasikten en moderne, Lorca’nın “Kanlı Düğün”ü, Tango Passion’dan, modern dans “Elektronika”ya; klasik Rus ekolünden kimi çağdaş dansın keskin çizgilerine uzanıyor…
Farklı bale topluluklarını bir araya getiriyor. (İzmir, Mersin, Antalya, Ankara, İstanbul, Samsun, Moskova)
En büyük başarısı ise izleyicide yarattığı coşku ve katılım.
Festival başlamadan önce “genç yetenekler bale gecesi” düzenledi ve Türkiye’nin dört bir yanındaki konservatuvarlarda öğrenim gören genç dansçılar ustalarla çalışarak profesyonel sahnede yer alma şansı buldu. Ulusal ve uluslararası bale otoritelerinin de takip ettiği bu anlamlı gecede gençler, zengin bir repertuvarla sahnede oldu.
Ayrıca kadirşinas bir festival. Böyle bir festival fikrini ortaya atan Oğuz Özlem ve çok erken aramızdan ayrılan Almula Özlem’e vefa borcu ödemekten geri kalınmıyor.
Bütün bunlarda Tan Sağtürk’ün önemli rolü olduğuna inanıyorum. Bodrum’un kalesi gibi sağlam, denizi gibi özgür, ay ışığı gibi aydınlık bu festivale emeği, geçen katkıda bulunanlara teşekkürler. Bu akşam “Romeo Jüliet” balesi var. Ben İstanbul’a döndüm. Ama oradakiler kaçırmasın.