Gergerlioğlu olayının farklı yönleri ve İstanbul Sözleşmesi

Gergerlioğlu olayının farklı yönleri ve İstanbul Sözleşmesi

21.03.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım, Cuma günü bir başka açıdan ele aldığım ve kaba hatlarıyla özetlediğim Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yapılan haksızlık ve hukuksuzluk, hem yargı sistemini hem de siyasal rejimi ilgilendiriyor.

Bir başka deyişle, işin hem mevcut yasalar ve Anayasa açısından hem de Demokratik Rejim ve bu rejim içinde Anayasa Mahkemesi-Türkiye Büyük Millet Meclisi ilişkileri ile milletvekillerinin hakları açısından önemi var.

Konu, esas olarak üç ayrı başlık altında irdelenebilir.

Birinci başlık, Yargıtay’ın mahkûmiyet kararının eleştirisidir.

İkinci başlık, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru eyleminin niteliğidir.

Üçüncü başlık, Meclis Başkanı’nın Yargıtay kararını Meclis’te okutması ve milletvekilliğini düşürmesindeki tavırdır.

***

Hemen belirtmeliyim ki bu konuyu bütünüyle, Gergerlioğlu’nun geçmişinden ve kişiliğinden bağımsız olarak ele alıyorum.

Konu bence Gergerlioğlu değildir:

Gergerlioğlu’na yapılan haksızlık ve hukuksuzluk bağlamında Adalet’in, Hukuk Devleti’nin, Demokratik Rejim’in (Anayasa’nın) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği’nin (milletvekilliğinin) haklarının savunulmasıdır.

***

1) Yargıtay’ın Mahkûmiyet Kararının Eleştirisi:

Ömer Faruk Gergerlioğlu’na “Terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla verilen 2 yıl 3 ay hapis cezası Yargıtay tarafından onandı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin oyçokluğuyla aldığı 21 sayfalık onama kararının 16 sayfası karara itiraz eden üyenin karşı oy yazısıydı.

Karşı oy yazısında Gergerlioğlu’nun 20 Ağustos 2016 tarihinde T24 haber sitesinin haberini paylaştığını belirten yargıç, yargılama sürecinde hem esas hem de usul yönünden hukuksuzluk olduğunu belirtti.

Yargıtay üyesi, milletvekili seçilince Gergerlioğlu’nun yargılanmasının durması gerektiğini, isnat edilen suçun, dokunulmazlığı düzenleyen Anayasa’nın 83/2’nci maddesinde belirtilen istisnai hallerden olmadığını, yargılamaya devam edilmesinin usule ve yasalara aykırı olduğunu kaydetti.

Ayrıca, Gergerlioğlu hakkında hüküm verilecekse bile bunun Terörle Mücadele Kanunu TMK 7/2’den değil, TMK 6/2’den olabileceğini, bu nedenle onama kararının yanlış olduğunu ifade etti.

Bu karşı oy yazısı, yargı kararının haksızlık ve hukuksuzluğunu açıkça ortaya koyuyordu.

***

2) Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru Ne Anlama Geliyor?

Meclis Başkanı, Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasının kararın kesinleşmiş olmasını engellemeyeceğini iddia etmiş ve Yargıtay kararını bu gerekçe ile Meclis’te okutarak, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğini düşürmüştür.

Oysa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınması, bu mahkemenin kararlarını, açık ve net olarak Türkiye’deki yargılama sürecinin bir parçası haline getirmişti.

Meclis Başkanı bu durumu yok saymıştı.

***

3) Meclis Başkanı’nın Milletvekili Dokunulmazlığını Düşürmesi.

Anayasa Mahkemesi’ne başvurunun sonucu beklenmeden, (üstelik açık bir biçimde Anayasa ihlali varken) Yargıtay kararının Meclis’te okutularak Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi, Enis Berberoğlu olayında yapılmış ve yanlışlığı tescil edilmiş bir uygulamanın aynıyla tekrarıydı.

Nitekim, Anayasa Mahkemesi Berberoğlu’nun haklarının ihlal edildiğine karar vermiş ve önce buna direnen Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin direnmesi ve uyarısı sonunda bu karara uymak zorunda kalmıştı.

Şimdi aynı yanlış Gergerlioğlu’na da yapılmakta, Meclis Başkanı, yanlışlığı Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edilmiş olan aynı uygulamayı tekrarlayarak Meclis’in saygınlığına gölge düşürmekteydi.

Ayrıca bir başka dikkati çeken tavır da Meclis Başkanı’nın, başkanı olduğu Meclis’in bir üyesinin haklarını korumak yerine, bu hakların ihlaline yol açmış olmasıydı.

***

Elbette olayın HDP’nin kapatılma davasıyla ilgili olarak dördüncü bir boyutu daha var ama o ayrı bir irdeleme konusu.

***

Tam yazıyı bitirirken, iktidarın ilan ettiği “İnsan Hakları Eylem Planı”nın “beklenen” üçüncü hamlesi geldi:

Birinci hamle, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesiydi.

İkinci hamle, HDP için kapatma davasının açılmasıydı.

Üçüncü hamle olarak, kısaca “İstanbul Sözleşmesi” denilen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bir CB Kararnamesi ile feshedildi.

Bu hamle “bekleniyordu”, çünkü iktidarın “İnsan Hakları Eylem Planı” gibi bir atılımda, kadın haklarını (!) ihmal etmesi düşünülemezdi!

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025