Yalan dünya ve 15 Temmuz

Yalan dünya ve 15 Temmuz

17.07.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Otoriterlikten totaliterliğe dönüşen rejimlerin en önemli özelliği sadece güncel gerçekleri değil, tarihsel gerçekleri de tahrif ederek bir YALAN DÜNYA yaratmalarıdır.

Bu YALAN DÜNYAYI yaratmanın, güncelin ve tarihin tahrifatının, yani onları bozmanın, değiştirmenin, gerçek anlamından saptırmanın iki hedefi vardır:

Birinci olarak bu tür rejimlerin yaptıkları büyük yolsuzlukların ve soygunların üstü örtülür.

Yapılan her türlü haksızlık, hukuksuzluk, vurgun, yolsuzluk hem yasaklar ve sansür yoluyla halktan gizlenir...

Hem de üstü örtülemeyen, gizlenemeyen, yolsuzluk ve soygunların mukaddes değerler, kutlu bir amaç uğruna yapıldığı söylenir.

Özetle bütün yolsuzluk ve vurgunlar, vatan, millet, ırk, din, mezhep, bayrak, kitap gibi mukaddes değerlerin ve parti ya da lider simgelerinin arkasına saklanır...

İkinci olarak, gerçek dünya bir karabasan bir kâbus haline dönüştürüldüğü için ondan, gerçeklerden ve gerçek tarihten kopuk olan insanların kendilerini içinde daha mutlu hissedecekleri farklı bir hayal dünyası, bir rüya alemi yaratılır...

Böylece, yapılan bütün hatalar, yanlışlar, soygunlar, toplumun yoksullaştırılması, işsizliğin artması, insanların geçim sorunları, hak ve adalet duygularından koparılarak, “Öbür dünya” gibi, “Allah’ın yaptığı imtihan” gibi, “Şükretmeye bilmek” gibi, “Dünya nimetlerinden sakınmak gerekir” gibi, “Bu sorunları ancak bu lider çözer” gibi, “Bizi ancak bu lider, bu iktidar kurtarır” gibi, ırk ve din değerleri ile parti ve lider bağlılığı çerçevesinde empoze edilen söylemler çerçevesinde insanlara kabul ettirilmeye çalışılır.

***

Elbette gerçek tarih yaşanmışken, güncel gerçekler ise zaten yaşanırken, “GERÇEK DÜNYA”yı saptırmak, tahrif etmek, bir “YALAN DÜNYA” inşa etmek kolay değildir.

Bunu gerçekleştirmek için, toplum üzerinde ciddi bir baskı kurulur...

İnsanları iyice korkutmak, toplumdaki can ve mal güvenliğini ortadan kaldırmak gerekir.

Bu baskıyı kurmak, bu korkuyu salmak için de ele geçirilmiş olan devletin bütün kurumlarını ve meşru şiddet kullanma hakkına sahip olan organlarını devreye sokmak gerekir.

Bu amaçla hem yargıya hem güvenlik güçlerine el konur...

Fabrika binaları yerine hapishane binaları inşa edilir.

Lidere, partiye, totaliter ideolojiye, kutlu savaşa biat ekmeyenler buralara yollanır veya yollanmakla korkutulup susturulur.

Böylece üretilen bu YALAN DÜNYA, halk için bir cehennem, oligarşi için bir cennet olan GERÇEK DÜNYANIN yerine ikame edilir.

***

Ne yazık ki ülkemizdeki tarihsel ve güncel gerçekler Cumhuriyetin kuruluşundan beri yüzyıldır tahrif edilmekte, saptırılmakta, halkımız, tarikatlar, dinci politikacılar ve emperyalistler tarafından bir “YALAN DÜNYA”ya mahkûm edilmektedir.

Örneğin, Atatürkçülerin darbeci oldukları söylemi tarihsel ve güncel olarak iddia edilir.

Oysa bu tamamen tarihsel ve güncel gerçeklere aykırıdır...

Gerçek, bunun tam tersidir; “dincilerin” darbeci olduğu biçimindedir.

Meclis’e karşı ilk darbe Birinci Meşrutiyet döneminde Abdülhamit tarafından Meclis’e karşı yapılmış, savaş bahane edilerek Meclis kapatılmıştır.

Hürriyet kahramanları Mithat Paşa ve Namık Kemal sürülmüş, Mithat Paşa hukuksuz bir mahkeme kararıyla mahkûm edilerek sürgüne gönderildikten sonra katledilmiştir.

Meclis’e karşı ikinci darbe, İkinci Meşrutiyet döneminde emperyalistlerin de kışkırtmasıyla, dinci ordu mensupları tarafından 31 Mart 1325’te (13 Nisan 1909) yapılmıştır.

Özetle Meşrutiyet-Cumhuriyet tarihimiz açısından Osmanlı döneminde hem Padişah hem de ordu mensupları “Meclise”e karşı darbe yapmışlar veya buna teşebbüs etmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti ise İstiklal Savaşı’nı bile Meclis’i kurarak yapmış olan Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş ve Demokrasinin temeli olan “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesi yeni devletin kuruluş ilkesi olarak kabul edilmiştir.

Yine Devrimciler, yani Atatürkçüler, İsmet İnönü’nün liderliğinde (bence toplumsal, siyasal ve ekonomik olarak erken olmasına rağmen) Çok Partili Rejimi kurarak Cumhuriyeti Demokrasi ile taçlandırmışlardır.

Cumhuriyet dönemindeki ilk darbe ise Menderes’in 28 Nisan tarihinde, Anayasa’yı rafa kaldıran Tahkikat Encümeni yasası ile yaptığı iktidarın “Sivil Darbe”sidir.

27 Mayıs 1960 askeri darbesi, Menderes’in “Sivil Darbe”sine karşı, Demokrasiyi yeniden kurmak için yapılmış olan bir darbedir. (Ne yazık ki bu darbe üç politikacının idamıyla kana bulanmıştır.)

12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 askeri darbeleri ise 27 Mayıs darbesinden sonra getirilen 1961 Anayasası’na, yani Demokrasiye karşı yapılmış olan “Karşı Devrimci” darbelerdir.

Özellikle 1980 darbesi hem emperyalistlerin desteğiyle yapılmış hem de Cemaatin desteğini almış olan ve rejimi dinciliğe açık hale getiren darbedir.

15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi de dinci bir darbedir.

Üstelik o da din çizgisinde siyaset yapan iktidarın ortağı olan, onun tarafından beslenmiş Cemaat ve darbe yapacak makamlara getirilmiş olan kadrolar tarafından yapılmıştır.

Üstüne üstlük bu darbenin bastırılmasında sadece Atatürkçü çizgide direnen ordunun genel gövdesi değil, zamanında dinciler tarafından hapse atılmış olan Atatürkçü subaylar da kritik bir rol oynamışlardır.

***

Sakın “YALANCI DÜNYA” ile yok edilmek istenen “GERÇEK DÜNYA”nın gerçeklerini yukardakiler ile sınırlı sanmayın:

Mevcut iktidar, dincilerin 15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın Lütfu” olarak nitelemiş ve beş gün sonra, 20 Temmuz’da ilan ettiği Olağanüstü Hal ilanı ile kendi iktidarının “Sivil Darbe”sini yapmıştır.

16 Nisan 2017 tarihindeki “Hukuk Dünyasında Doğmayan Halk Oylaması” ile de rejim “Şahsım Devleti”ne dönüştürülerek bu Sivil Darbe tamamlanmıştır!

Sonuç olarak 15 Temmuz Kalkışması, siyasal tarihimizin geleneklerine de uygun olan bir dinci darbe girişimidir...

Ve başarısız olmasına rağmen, “YALAN DÜNYA”daki “Demokrasi kazandı” iddialarının tersine, eski müttefikleri olan iktidarın eliyle, “GERÇEK DÜNYA”da, Türkiye’yi yine dinci bir “Sivil Darbe”ye taşımıştır.

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025