Bir zamanlar, ilkokulda, anaç öğretmenlerimiz yaramaz çocukları tanımlamak için “müziç mahluk” derlerdi. ABD’nin yeni büyükelçisi Mr. Tom Barrack’ın bir “müziç” yanı var. Geçenlerde bize yani laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun halkına Osmanlı’nın amorf devlet düzenini önermişti, şimdi kalkmış Ortodoks Patrikliği’nin ekümenik (ökümenik) olduğunu dayatmakta. Bu durumda kendisine esaslı bir ders vermek gerekir oldu. Bu konuda 2004- 2009 yılları arasında Hürriyet gazetesinde ders niteliğinde epeyce yazı yayımlamıştım. Şimdi geçmişi bırakıp bugünkü yazımıza bakalım.
Türkiye Cumhuriyeti devleti başından beri Fener Rum Patrikanesi’nin ekümenik (ökümenik olarak da yazılıp söylenir) olduğunu kabul etmiyor. Kabul etmemesinde çok haklıdır. Neden mi?
Ancak AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın bu konudaki düşüncesini atlamak olmaz, başbakan olduğu dönemde itirazcıları horlarcasına “Ecdadımı rahatsız etmediğine göre beni de rahatsız etmez. Ama benim ülkemde bazılarını rahatsız edebilir” demiş ki hiç de şaşırtıcı değil. Cumhurbaşkanlığı döneminde ise patriğe gönderilen resmi davette, adının önünde “ekümenik patrik” sıfatı yer almaktaymış. Bu “Devlet benim!” anlamına gelir ki bilen bilmeyene söylesin artık!
Peki nedir bu kabul edilmeyen ekümeniklik? Grekçe “oikoumene” sözcüğünden gelen ekümenik (oecuménique) sözcüğünün üç anlamı vardır: 1. Evrensel. 2. Bütün kiliseleri içine alan. 3. Evrensel yargılama yetkisi.
Daha kolay anlaşılması için bir örnek vereceğim: Roma’da bulunan papalık ekümenik bir makamdır ve Katolik papanın ekümenik olduğu Türkiye tarafından da kabul edilmiştir.
Bir kilisenin ekümenik olmasının ilk koşulu, öteki kiliseler tarafından ve aynı mezhebin kiliseleri tarafından öyle kabul edilmesidir. Roma’daki papanın bu sıfatı kabul ediliyor ama İstanbul patriğinin bu sıfatı kullanması kabul edilmiyor. Ancak Fener Rum Patrikhanesi’nin “primus inter pares” (“eşitler arasında birinci”) birinci sıfatı Ortodoks kiliseleri arasında tartışılmamaktadır ama bunun ökümeniklik ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Hıristiyanlık tarihinde yedi genel konsil (din bilginleri kurulu) toplantısı ve kararları çok önemlidir.
- Birinci İznik Konsili: 325 yılında toplanan bu konsil, kiliseyi yapılandırmıştır. Buna göre üç ekümenik kilise kabul edilmiştir: Roma, İskenderiye ve Antakya... Bu üç kilise dışında hiçbir kilise ökümenik sıfatına sahip değildir.
- İkinci konsil (Konstantinopolis, 381): Kilise hiyerarşisi içinde Roma’nın önceliği kabul edildi. İkinci sıra İskenderiye’nin elinden alınıp başkent olduğu için Konstantinopolis’e verildi.
- MS 395 yılında Roma’nın ikiye bölünmesi ve Konstantinopolis’in Doğu Roma’nın başkenti olması dolayısıyla Konstantinopolis Piskoposluğu öne çıkartıldı. Örneğin, 451 yılında Kadıköy’de toplanan dördüncü konsilde papalık delegelerinin bulunmadığı altıncı oturumda Konstantinopolis’in ikinciliği onaylandı.
- 1054 yılında Ortodoks Kilisesi, Roma’dan tamamen ayrıldı. Ama Bizans döneminde patrikhanenin ekümenik sıfatı öteki kiliseler tarafından onaylanmadı.
- Osmanlı Devleti, Ortodoks uyruklarını Fener Rum Kilisesi’nin çatısı altında toplayıp “millet” olarak kabul etti; Fatih Sultan Mehmet, patriğe vezir statüsü ve “millet başı” unvanı verdi. Osmanlı, temel politikası gereği, Roma’ya karşı patrikhaneyi desteklemiştir.
24. piskopos zamanında İznik’te toplanan konsilin Konstantinopolis Piskoposluğu’nu patrikliğe dönüştürüldüğü biliniyor. Ancak bunun ekümenliği kapsayıp kapsamadığını Katolik Roma’ya, Atina ve Kudüs kiliselerinden başka ekümenik Antakya Süryani ve ekümenik İskenderiye kiliselerine, Habeş, Bulgar, Sırp, Rus, Ermeni ve Nasturi kiliselerine sormak gerekiyor. Büyük bir olasılıkla yanıtları dinsel açıdan olumsuz olacaktır.
Başka bir deyişle, aralarında ABD de olmak üzere herhangi bir dünyevi iktidarın İstanbul Patrikhanesi’ne “ekümenik” sıfatı verme hakkı yoktur. İsteyen öteki kiliselere sorsun!...
Bu konuda şimdiye kadar epeyce yazı yazdım. Yeterli olacaklarını düşündüğüm için sadece ikisinin adını vereceğim: “Fener Rum Patrikhanesi Neden Ökümenik Değil” (Hürriyet, 04.12.04), “Patrikhanenin Ökümenik Olamayışının Kanlı Tarihçesi” (Hürriyet, 12.12.04). Bu iki yazı ve öteki yazılar birçok site tarafından yayımlandığı için internette de bulabilirsiniz.
Grekçe (Helence) “oikoumene” sözcüğünden gelen “ekümenik”in üç anlamı vardır: Evrensel. Bütün kiliseleri içine alan. Evrensel yargılama yetkisi.
Bazı kiliselere ekümeniklik sıfatı MS 451 yılında Kadıköy konsilinde verilmiştir ancak bu kiliseler arasında İstanbul Patrikhanesi’nin adı bulunmamaktadır. Kadıköy konsilinde üç kilisenin ökümenik olduğu kabul edildi: Roma, İskenderiye, Antakya. Bu üç kilise İsa’nın üç havarisi tarafından kurulduğu için ekümeniktir. Demek ki ekümenik olmak için ilk koşul İsa peygamberin bir havarisi (apostol) tarafından kurulmuş olmak. Havariler tarafından kurulan kiliseye “apostolik kilise” de denir.
Fener Patrikhanesi, Aziz Andreas’ın isim günü olan 30 Kasım’ı kuruluş günü olarak kutlamaktadır ama bu sonradan icat edilmiş bir şey.
Daha sonra Batı Roma’nın zayıflaması, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) güçlenmesi nedeniyle İstanbul Patrikhanesi ekümenik sıfatına el koyup kullanmaya başlamış ise de bu durum Roma (papalık) tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Bu ret Roma’yla sınırlı değil. Kudüs gibi geleneksel, Atina ve Moskova gibi bölgesel kiliseler tarafından da kabul edilmemektedir. İstanbul’un ekümenikliği kilise tarafından kabul edilmezken ABD Senatosu bir madalyon bastırıp üzerine ekümenik sıfatını yazmıştır. Evrensel kiliselerin kabul etmediği ekümenik sıfatını Türkiye Cumhuriyeti neden kabul etsin?
ABD Senatosu’nun yaptırdığı ekümenik madalyonunu, tartışmalar sırasında beni makamında kabul eden patrik hazretleri bana armağan etmişti. Tartışmalar bir yana kendisi zarif bir entelektüeldir.