Ekümenik mi, değil mi?
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Ekümenik mi, değil mi?

22.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir zamanlar, ilkokulda, anaç öğretmenlerimiz yaramaz çocukları tanımlamak için “müziç mahluk” derlerdi. ABD’nin yeni büyükelçisi Mr. Tom Barrack’ın bir “müziç” yanı var. Geçenlerde bize yani laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun halkına Osmanlı’nın amorf devlet düzenini önermişti, şimdi kalkmış Ortodoks Patrikliği’nin ekümenik (ökümenik) olduğunu dayatmakta. Bu durumda kendisine esaslı bir ders vermek gerekir oldu. Bu konuda 2004- 2009 yılları arasında Hürriyet gazetesinde ders niteliğinde epeyce yazı yayımlamıştım. Şimdi geçmişi bırakıp bugünkü yazımıza bakalım.

Türkiye Cumhuriyeti devleti başından beri Fener Rum Patrikanesi’nin ekümenik (ökümenik olarak da yazılıp söylenir) olduğunu kabul etmiyor. Kabul etmemesinde çok haklıdır. Neden mi?

Ancak AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın bu konudaki düşüncesini atlamak olmaz, başbakan olduğu dönemde itirazcıları horlarcasına “Ecdadımı rahatsız etmediğine göre beni de rahatsız etmez. Ama benim ülkemde bazılarını rahatsız edebilir” demiş ki hiç de şaşırtıcı değil. Cumhurbaşkanlığı döneminde ise patriğe gönderilen resmi davette, adının önünde “ekümenik patrik” sıfatı yer almaktaymış. Bu “Devlet benim!” anlamına gelir ki bilen bilmeyene söylesin artık!

Peki nedir bu kabul edilmeyen ekümeniklik? Grekçe “oikoumene” sözcüğünden gelen ekümenik (oecuménique) sözcüğünün üç anlamı vardır: 1. Evrensel. 2. Bütün kiliseleri içine alan. 3. Evrensel yargılama yetkisi.

Daha kolay anlaşılması için bir örnek vereceğim: Roma’da bulunan papalık ekümenik bir makamdır ve Katolik papanın ekümenik olduğu Türkiye tarafından da kabul edilmiştir.

Bir kilisenin ekümenik olmasının ilk koşulu, öteki kiliseler tarafından ve aynı mezhebin kiliseleri tarafından öyle kabul edilmesidir. Roma’daki papanın bu sıfatı kabul ediliyor ama İstanbul patriğinin bu sıfatı kullanması kabul edilmiyor. Ancak Fener Rum Patrikhanesi’nin “primus inter pares” (“eşitler arasında birinci”) birinci sıfatı Ortodoks kiliseleri arasında tartışılmamaktadır ama bunun ökümeniklik ile hiçbir ilişkisi yoktur.

Hıristiyanlık tarihinde yedi genel konsil (din bilginleri kurulu) toplantısı ve kararları çok önemlidir.

- Birinci İznik Konsili: 325 yılında toplanan bu konsil, kiliseyi yapılandırmıştır. Buna göre üç ekümenik kilise kabul edilmiştir: Roma, İskenderiye ve Antakya... Bu üç kilise dışında hiçbir kilise ökümenik sıfatına sahip değildir.

- İkinci konsil (Konstantinopolis, 381): Kilise hiyerarşisi içinde Roma’nın önceliği kabul edildi. İkinci sıra İskenderiye’nin elinden alınıp başkent olduğu için Konstantinopolis’e verildi.

- MS 395 yılında Roma’nın ikiye bölünmesi ve Konstantinopolis’in Doğu Roma’nın başkenti olması dolayısıyla Konstantinopolis Piskoposluğu öne çıkartıldı. Örneğin, 451 yılında Kadıköy’de toplanan dördüncü konsilde papalık delegelerinin bulunmadığı altıncı oturumda Konstantinopolis’in ikinciliği onaylandı.

- 1054 yılında Ortodoks Kilisesi, Roma’dan tamamen ayrıldı. Ama Bizans döneminde patrikhanenin ekümenik sıfatı öteki kiliseler tarafından onaylanmadı.

- Osmanlı Devleti, Ortodoks uyruklarını Fener Rum Kilisesi’nin çatısı altında toplayıp “millet” olarak kabul etti; Fatih Sultan Mehmet, patriğe vezir statüsü ve “millet başı” unvanı verdi. Osmanlı, temel politikası gereği, Roma’ya karşı patrikhaneyi desteklemiştir.

24. piskopos zamanında İznik’te toplanan konsilin Konstantinopolis Piskoposluğu’nu patrikliğe dönüştürüldüğü biliniyor. Ancak bunun ekümenliği kapsayıp kapsamadığını Katolik Roma’ya, Atina ve Kudüs kiliselerinden başka ekümenik Antakya Süryani ve ekümenik İskenderiye kiliselerine, Habeş, Bulgar, Sırp, Rus, Ermeni ve Nasturi kiliselerine sormak gerekiyor. Büyük bir olasılıkla yanıtları dinsel açıdan olumsuz olacaktır.

Başka bir deyişle, aralarında ABD de olmak üzere herhangi bir dünyevi iktidarın İstanbul Patrikhanesi’ne “ekümenik” sıfatı verme hakkı yoktur. İsteyen öteki kiliselere sorsun!...

Bu konuda şimdiye kadar epeyce yazı yazdım. Yeterli olacaklarını düşündüğüm için sadece ikisinin adını vereceğim: “Fener Rum Patrikhanesi Neden Ökümenik Değil” (Hürriyet, 04.12.04), “Patrikhanenin Ökümenik Olamayışının Kanlı Tarihçesi” (Hürriyet, 12.12.04). Bu iki yazı ve öteki yazılar birçok site tarafından yayımlandığı için internette de bulabilirsiniz.

Grekçe (Helence) “oikoumene” sözcüğünden gelen “ekümenik”in üç anlamı vardır: Evrensel. Bütün kiliseleri içine alan. Evrensel yargılama yetkisi.

Bazı kiliselere ekümeniklik sıfatı MS 451 yılında Kadıköy konsilinde verilmiştir ancak bu kiliseler arasında İstanbul Patrikhanesi’nin adı bulunmamaktadır. Kadıköy konsilinde üç kilisenin ökümenik olduğu kabul edildi: Roma, İskenderiye, Antakya. Bu üç kilise İsa’nın üç havarisi tarafından kurulduğu için ekümeniktir. Demek ki ekümenik olmak için ilk koşul İsa peygamberin bir havarisi (apostol) tarafından kurulmuş olmak. Havariler tarafından kurulan kiliseye “apostolik kilise” de denir.

Fener Patrikhanesi, Aziz Andreas’ın isim günü olan 30 Kasım’ı kuruluş günü olarak kutlamaktadır ama bu sonradan icat edilmiş bir şey.

Daha sonra Batı Roma’nın zayıflaması, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) güçlenmesi nedeniyle İstanbul Patrikhanesi ekümenik sıfatına el koyup kullanmaya başlamış ise de bu durum Roma (papalık) tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Bu ret Roma’yla sınırlı değil. Kudüs gibi geleneksel, Atina ve Moskova gibi bölgesel kiliseler tarafından da kabul edilmemektedir. İstanbul’un ekümenikliği kilise tarafından kabul edilmezken ABD Senatosu bir madalyon bastırıp üzerine ekümenik sıfatını yazmıştır. Evrensel kiliselerin kabul etmediği ekümenik sıfatını Türkiye Cumhuriyeti neden kabul etsin?

ABD Senatosu’nun yaptırdığı ekümenik madalyonunu, tartışmalar sırasında beni makamında kabul eden patrik hazretleri bana armağan etmişti. Tartışmalar bir yana kendisi zarif bir entelektüeldir.

Yazarın Son Yazıları

Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025
Önsöz olarak son söz

15 ve 17 Ağustos 2025 günlerinde üstat Sadri Maksudi Arsal’ın Teokratik Devlet ve Laik Devlet adlı kitabından aynen aktararak “Eski Türklerde din (1, 2)” başlığıyla yayımlamıştım.

Devamını Oku
31.08.2025