Sanduka değil sendika
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Sanduka değil sendika

06.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İlk olarak İngiltere’de ve ABD’de 18. yüzyıl sonlarında işçilerin örgütlenmesiyle karşımıza çıkan sendikalar, 19. yüzyıldan itibaren Sanayi Devrimi boyunca Batılı ülkelerde ve 2. Dünya Savaşı sonrasında da -Türkiye dahil- bütün demokratik ülkelerde yaygınlaşmıştır. Demek ki işçi (emekçi) haklarını savunan sendikalar kurulmadan; sendikalar görevlerini özgürce savunmadan bir ülkenin yönetimi demokratik olmuyor, olamıyor. Bunu aklımızda tutup bu ilişkiyi unutmayalım.

Türkiye’de sendikalar, 1938 tarihli Cemiyetler Kanunu’nda “Sınıf esasına dayalı cemiyet kurulamaz” ifadesinin 5 Haziran 1946’da metinden çıkarılmasıyla yasallık kazandı. 7 Aralık 1946 tarihinde sıkıyönetim kararıyla kapatılan sendikalar, 1947’de “İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun”un kabul edilmesiyle tekrar yasal oldu. Sendikanın sözlük anlamı: İşçilerin ya da işverenlerin ayrı ayrı olmak üzere iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak, yeni haklar sağlamak ve onları daha da geliştirmek amacıyla aralarında yasalar uyarınca kurdukları birliktir. (Vikipedi)

Türkiye’de emek hareketi tekstil işçilerinin mücadelesi ile başlayan ve bugünkü TEKSİF Sendikası halini alan Tekstil İşçileri Sendikaları Federasyonu 21 Aralık 1952 tarihinde doğmuştur. Bu nedenle TEKSİF Sendikası’nın tarihçesi Türk sendikacılık hareketinin başlangıcı sayılabilir. (Vikipedi)

Teksif’le tanıştığım zaman 14 yaşımdaydım. 12-18 yaşlarım arasında yazları Eliyeşiller’in Mersin’deki Çukurova Sanayi İşletmeleri’in iplik fabrikasında çalışıyordum. İhtiyarlık Sigortası numaram 418665 idi. Fabrikada kantar kâtibi olarak çalışan babam aynı zamanda işçi temsilcisi idi. TEKSİF’in Mersin şubesini kurdu. Sendikanın ilk başkanı idi. Sendikada gönüllü olarak çalışıyor, işçi kayıtlarını tutuyor, temizliğini yapıyordum. Daktiloda yazmayı şubenin daktilosunda öğrendim.

Anayasa madde 51 - (Değişik: 3/10/2001-4709/20 md.) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.

SENDİKALAR VE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ KANUNU

Madde 17 - (1) On beş yaşını dolduran ve bu kanun hükümlerine göre işçi sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilir. (3) Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz.

Bu yazı için bu iki madde yeterli bana: Demek ki 15 yaşını dolduran ve işçi sayılan her vatandaş iş koluyla ilgili bir sendikaya üye olabilirmiş ve hiç kimse sendikaya üye olmaya ya da olmamaya zorlanamazmış.

Öyle ama sendikalı olmayla ilgili son kötü örneği anımsayalım: İstanbul Çatalca’daki Polonez sucuk fabrikasında, Tek-Gıda İş Sendikası’na üye oldukları için 146 işçi işten atılıyor. Bu işçiler 63 gündür süren direnişleri sonucunda önemli bir kazanım elde etti. İşçilerin yasal eylem alanları iade edildi ama Çatalca Emniyet müdürü, kolluk kuvvetlerine “müdahale” emri verdiği ve yasal hakları olan eylem yerlerini ellerinden aldığı için grev yeri değişikliliği yapıldı.

Geçtiğimiz günlerde polis müdahalesine maruz kalan ve bazıları yaralanan işçilerin eylem alanı olan Polonez fabrikasının önü, Emniyet güçleri tarafından kapatıldı. İşçiler, eylemlerini Çatalca Kaymakamlığı önüne taşıyarak direnmeye devam etti.

Televizyonda gördüm: Polis, grevcileri dağıtmak ve engellemek için zor kullanıyor. 1961 Anayasası işçilere grev hakkı verdi. 15 Temmuz 1963 tarihinde çıkarılan Sendikalar Kanunu’yla birlikte Türkiye’de işçilere ilk defa grev hakkı tanındı. Polonez fabrikası grev işçilerinin başına gelen bu zulüm bir sendikaya üye oldukları için... Anayasanın 51. maddesine ve Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 17. maddesine karşın işçiler işlerinden atılıyor.

Peki işçilere ve grevci işçilere yapılan bu yasadışı işlere karşı bir yasal yaptırım yok mu? Elbette var: Mevcut hükümet işverene (Polonez sucuk fabrikası) karşı neden anayasa ve yasa maddelerini uygulamıyor da işçiye karşı polis şiddeti kullanıyor? Adil hakem olması gereken hükümet işverene arka çıkıp kayırıyor. Bu nedenle hükümet görev suçu işlemektedir. Ona bu suçu işlemeye zorlayan bir çıkar ilişkisi mi var acaba?

Bildiğim kadarıyla fennini alıp kültürünü almamamız gereken Batı’da sendikasiz işçi işe alınmaz. Polis, patronu değil grev yapan işçiyi korur, tersi olursa hesap sorulur. Yazımın başlığındaki “sanduka” sözcüğünü de merak etmeyin. İşçiler ilk zamanlar “sendika” yerine “sanduka” derdi.

Yazarın Son Yazıları

Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025
Önsöz olarak son söz

15 ve 17 Ağustos 2025 günlerinde üstat Sadri Maksudi Arsal’ın Teokratik Devlet ve Laik Devlet adlı kitabından aynen aktararak “Eski Türklerde din (1, 2)” başlığıyla yayımlamıştım.

Devamını Oku
31.08.2025