Her yüreğe dokunabilen eldi

06 Şubat 2010 Cumartesi

Bugün ülkemiz için ne yaptık? Peki dün ne yapmıştık? Ya yarın ne yapacağız?

Bu sorulara göğsünü gere yere yanıt verebilen ender insanlardan biriydi sevgili Prof. Dr. Türkel Minibaş. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde profesör olmak ve öğrenci yetiştirmek Türkel Minibaş‘ın üstlendiği sorumlulukların yalnızca bir tanesiydi. ÇYDD’nin yıllar boyu genel başkan yardımcılığını yürütmek, kız çocuklarının okuması için verilen mücadelede ön saflarda yer almak da... O, her her şeyden önce kalbi aydınlık bir Türkiye için atan örnek bir Cumhuriyet kadınıydı.

Sanki sınırsız bir güce, sonsuz bir enerjiye sahipti. Üstelik ışıl ışıl gülen bir yüzle yapıyordu her şeyi. Sokak çocuklarının yanında onların topluma kazandırılması için de savaşıyordu; Kaz Dağları’nda, Bergama’da altın maden şirketlerinin sondaj çalışmalarını protestolarda da en öndeydi... Cumhuriyet gazetesinde “Göz Ucuyla” adını verdiği köşesinde 15 yıldan beri bir kez olsun ara vermeden yazdı, kavgasını sözcüklerle dile döktü. Savaşcıydı ama kelimenin tam anlamıyla da “kadın”dı. Her zaman bakımlı, makyajlı, güler yüzlü... Her zaman dik duruşlu.

Doğru sözlü... İyi bir öğretici ama aynı zamanda iyi bir dinleyici... Ekonomik bağımsızlığın yılmaz savunucusu... Toplumun sorunlarının can damarına inen ancak birçoklarının aksine yalnız tespit yapmakla kalmayıp, çözümler üreten, uygulama alanları yaratan bir toplum önderi... Koskoca bir yıl geçti aramızdan ayrılalı...

Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo giderek kararıyor. Toplumsal çatışmanın arttığı, işsizliğin ciddi bir tehdit haline geldiği, çalışan haklarının her geçen gün biraz daha tırpanlandığı günlerden geçiyoruz. Demokratikleşme söylemi içinde giderek otoriter çizgiye kayan bir AKP iktidarının yandaş medyası ile yarattığı suni gündemler içindeki bu sancılı ortamda sevgili Türkel Hocamızın 23 Nisan 2007’de yazdığı bu yazı aslında her şeyi önceden anlatıyor:

“Neşeliydik, coşkuluyduk. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğuna... Büyüyünce aydınlık, gelişmiş yarınları yaratacağımıza inanıyorduk. Büyüdükçe ulusal egemenliğin: Demokrasinin tüm kurallarının işletilmesi, tüm temel hak ve özgürlüklerin herkes için devlet güvencesinde olmasıyla mümkün olacağını öğrendik. Devlet tüm kesimlere eşit uzaklıkta, tarafsız davranmalıydı. Halkın beslenmeden barınmaya, sağlıktan ısınmaya kadar tüm alanlardaki söz hakkının piyasa ekonomisine devredileceğini!.. Piyasa ekonomisinin de ulusötesi firmaların çıkarlarına göre işletileceğini!.. Belediyelerin kamuya ait alanlarının Arap’ından Amerikalısına ulusötesi sermayeye satılacağını!.. Maden şirketleri için Bergama’dan Kafkasör’e ülkenin tarım, orman, su havzalarının talan edileceğini!.. Petrolden doğalgaza enerji nakil pazarı haline getirileceğini!.. Hiç mi hiç aklımıza getirmemiştik.

Çünkü bir kısmımız: Ulusal egemenliğin tarafsız devlet tanımına uygun olması kadar bu tanımdaki devleti yaratacak yurttaşların varlığına bağlı olduğunu... Bunun yolunun da koşulsuz demokrasiden geçtiğini nedense unutmuştu!!..”


Organik Oyuncak Projesi doğdu

“Biz ÇYDD olarak kızlarımıza okumaları için burslar veriyoruz, keşke üretim yapabilecekleri örnek projelerimiz de olsa. Çünkü kalkınmanın asıl anahtarı kadındır.” Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın bundan 1.5 yıl kadar önce İzmir’de Ekonomi Üniversitesi’nde düzenlenen bir toplantıda söylediği bu sözler uysal uysal bekleyen bir fitili birden ateşler.

Türkiye Tekstil, Hazır Giyim, Deri Sanayi, Teknoloji ve Tasarım Araştırma Geliştirme Vakfı (TARGEV) Başkanı Nebahat Kılıç panelin bitiminde Minibaş’ın yanına yaklaşır ve kafasındaki projeyi anlatır.

Minibaş ilgiyle dinler ve 2 gün sonrasına ÇYDD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu’nun da katılacağı bir randevu verir. Organik Oyuncak Üretimi Projesi böyle başlar. Çalışmayan kadınların istihdamı ve kendi işlerini kurabilme altyapısının oluşturulması amacıyla başlatılan proje aslında Ege Bölgesi’nde organik ürün kümelenmesinin de ilk adımı.

TARGEV Başkanı Kılıç, “Organik oyuncakla başladık ama bunu organik tekstil, organik gıda ve organik boya da izleyecek. 10 Temmuz 2009’da Bornova Belediyesi ve İzmir Kalkınma Ajansı arasında sözleşmenin imzalanmasını takiben, diğer proje ortakları TARGEV ve ÇYDD İzmir Şubesi’nin de katılımı ile proje başladı. 181 kadın proje için başvuruda bulundu. 116 kadın ile birebir görüşmeler yapılarak projenin kriterlerine uygun 60 kadın seçildi. Kursiyerlerimiz otuzar kişiden oluşan iki grup halinde eğitiliyor. ilk grup eğitimini aralık ayı sonunda tamamladı. 2 grup eğitime başladı” diye anlatıyor.

Kadınlara eğitimin ardından önümüzdeki günlerde TARGEV tarafından evlerde üretim yapmaları için makineler dağıtılacak. Projenin sürdürülebilir olması için satış ve pazarlama konusunda da harekete geçtiklerini anlatan Kılıç, ürünlerin uluslararası sertifikalandırmasının tamamlandığını, yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılım için girişimlerin sürdüğünü, Ege İhracatçılar Birliği’nin ürünlerin ihracatı konusunda işbirliğine geçeceklerini söyledi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları