Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

8 Mart’lar bitmez, mücadeleye devam

10 Mart 2019 Pazar

8 Mart geride kaldı... Yine ne çok şey söylendi... Ama hiçbir şey değişmedi... Bu kafayla gidilirse kolay kolay da değişmeyecek...
Ortadaki gerçek şu: Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre Türkiye, kadın-erkek eşitliği konusunda 149 ülke arasında 130. sırada.
2025 yılında cinsiyet eşitliğini yüzde 25 oranında iyileştirmeyi hedefleyen OECD’nin geleceğe yönelik projeksiyonunda Türkiye bu hedefi yakalamaya en uzak ülkeler arasında yer aldı.
Yaşadığımız ve bin kez tekrarladığımız rezillikleri yeniden sıralamayacağım. Sadece, “Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddetin tırmanışı, ülkemizde egemen olan genel şiddetin bir uzantısıdır” diyeceğim. Feminist Gece Yürüyüşü’nde uygulanan şiddetin korkunç boyutlarını gördük. Kadınlardan ne denli korkulduğunu da...
Ayrımcı söylem, kışkırtıcı söylem, nefret dilini tırmandırıcı söylem... Ülkeyi yönetenler bu söylemi sürdürdükçe şiddet artıyor, daha çok kadın, daha çok çocuk daha çok insan öldürülüyor.
“Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”la başlayıp katlanarak çığırından çıkan bir söylem, kürtaj yasağına, kadını tecavüzcüsüyle evlendirmeye yöneldi. Annelik rolü dışında kadını yok saydı. Katiller de iyi halden serbest bırakıldı.

Lanetli dil
“Doğum yapan kadın hem mübarek görev, hem de vatani görev yapıyor” demeler...
Ülkede işsizliğin artmasını, kadınların çalışmasına bağlayanlar...
Annenin diz kapağının görünmesine, kadının gülmesine, hamile hamile sokakta gezilmesine dayanamayanlar...
Feminizmin ahlaksızlık demek olduğuna karar verenler...
“Babanın öz kızına şehvet duyması haram mıdır değil midir... Bu şehvet yüzünden evlilik düşer mi düşmez mi?” tartışmasına girebilenler...
Kadın yürüyüşünden korkup İstiklal Caddesi’ni kapattıranlar...
Kadınların tüm davranışlarını “iffet, haya, edep” kavramları üzerinden denetlemeye çalışanlar...
Kadın bedenini kendi emaneti olarak görmeler...
Kadın bedeni üzerinden yapılan bu çağdışı söylemler, bu lanetli dil sürdükçe karşı devrim gelir yerleşir!
Kadını birey olarak görmez, sadece sadece aile içindeki yeriyle tanımlarsanız, siyasal, ekonomik ve toplumsal hayattan da dışlamanız; kadın emeğini yok saymanız ve istihdamdan silmeniz doğaldır!
Bu zehirli nefret dili, bu söylemler, ayrımcılık uçurumunda, şiddet sarmalında debelenen memleketimin daha çok ayrımcılığa, daha çok şiddete savrulmasının hem nedeni hem de sürekli çoğalarak kendini üreten sonucudur.
Bu söylem, bu ayırımcı söylem, ırkçı, mezhepçi zihniyetle bir bütündür.
Cinsiyetçi, feodal, hatta ilkel bir şiddet kültürünün ifadesidir ve şiddet kültürünü besler, kışkırtır, yaygınlaştırır. Şiddet kültürünü “normalleştirir.”

Dikkate alınması gereken önerge
Önceki gün HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması; bir yol haritası oluşturmak üzere bir Araştırma Komisyonu kurulması istemiyle Meclis’e bir önerge sundu. Lütfen tümünü bulup okuyun!
HDP’de yüzde 40 kadın milletvekili temsil oranına rağmen Meclis’te toplam kadın temsili yalnızca yüzde 17.48... Kerestecioğlu, “97 kadın belediye eşbaşkanının yerine de kayyımlar atanarak, belediyelerdeki kadın temsiliyeti de neredeyse yok edildi...” diyordu.
Ve önümüzdeki yerel seçimlere ilişkin örnekler veriyordu:
AKP’nin 1297 belediye başkan adayından 24’ü kadın.
CHP’nin 904 adayından 48 kadın.
HDP ise 172 belediyede kadın eşbaşkan adayı olarak gösterdi.
Yani: “Erkekliği öven öfke ve savaş siyaseti de kadınları siyasetten dışlamaktadır. Karar mekanizmalarında kadınların olması bu nedenle bunu sağlayabilmek, hayatın her alanına kadınların daha fazla katılımını sağlayabilmek özgürlüğün gerçekleşmesi için nelerin yapılabilmesinin araştırılması zorunludur” diyordu.
“Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise kadınların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele etmek yerine muhafazakâr aile yapısını güçlendirmeye ve dini vakıflarla protokoller imzalamaya odaklanmıştır” diyordu...
Evet dikkate alınması gereken bir önerge. Ancak gelin görün ki, baştakilerin niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları