Tiyatroda şiir ve büyü...

Tiyatroda şiir ve büyü...

29.11.2013 02:16
Güncellenme:
Takip Et:

Sanatı bile “bizden olan” ve “bizden olmayan” diye ayıran, birini desteklerken ötekini her ne pahasına olursa olsun yok etmeye, muhalif olanı öldürmeye çalışan bir iktidar var başımızda. Durum böyleyken, Paris’te bir hafta boyunca tiyatrodan tiyatroya koşmam, oyunlar izlemem, değer ölçüsünün “bizden” ya da “muhalif” değil de nitelik, yaratıcılık, mükemmellik, “keşif” ve “insan ruhunun derinliklerine dokunmak” olduğu bir ortamda soluk alıp vermek, bambaşka bir deneyim oluyor. Kıskançlık; utanç duygusu; emeğe, yaratıcılığa saygı birbirine karışıyor.
Paris’te Sonbahar Festivali, müzik, dans ve tiyatro ağırlığıyla doludizgin sürmekte. Festivalin en anlı şanlı starı Robert Wilson.
Robert Wilson’un dehası
Paris, İstanbul tiyatro festivallerinde oyunlarını sık sık ağırladığımız Robert Wilson’la yatıp kalkıyor. Hafta başında Sorbonne Üniversitesi sanatçıya ödül ve fahri doktora unvanı verdi. Törene katılma olanağı buldum. Törende önce Wilson’un, “Hamlet”inden bir bölüm izledik. Sahnede Isabelle Huppert, onu “Bana oyunculuğun sırlarını öğreten deha” diye selamladı.
Sanatçıyı onurlandıran nice konuşmadan sonra, kendisi 40 yıl önce Paris’te sahnelediği “Le Regard d’un Sourd” (Sağır Adamın Bakışı) oyunuyla tüm sınırları kırdığı günden bu yana geçirdiği evreleri, kendine özgü anlatımıyla anlatmaya çalıştı. Haykırışlar, uzun susuşlar, mimikler birbirine karıştı. “Bir şeyi niye yaptığını biliyorsan, yapmasan da olur” sözü akşama ve törene damgasını vurdu…
Louvre Müzesi’nde
Louvre Müzesi en önemli üç salonunu ona ayırmıştı. Serginin adı da “Living Rooms” yani “Salonlar” ya da “Oturma Odaları”ydı. Robert Wilson’un yaşadığı mekânı, çevresindeki nesneleri, etkilendiği cisimleri bir araya getiriyordu. Louvre Müzesi de artık çağdaş sanata kucak açmış durumda.
Salonların birinde, Robert Wilson’un bugüne dek gerçekleştirdiği oyunların vidolarını izlemek olanağını buluyordunuz. İkin- cisi ise “Gaga Salonu”ydu. Burada kendi çektiği bir videoda durağanlıkla hareket arasında gidip gelen, resim sanatına gönderme yapan bir video vardı.
Ana salonda ise kendi dev yatağının çevresinde birlikte yaşadığı nesneler: Wilson fetişizmi olan iskemleler, Papua Yeni Gine’den maskeler, Kuzey Sumatra’dan küpeler, sokakta buldukları Marlene Dietrich’in pırlanta topuklu ayakkabılarına, yok yoktu…
Ve sahnede Barışnikov
Robert Wilson’un yeni oyunu “The Old Woman” (Yaşlı Kadın) Theatre de la Ville’de oynuyor. İki kişilik bir oyun. İki oyuncu Mikhail Barışnikov (evet ünlü koreograf ve dançı) ve ünlü sinema tiyatro oyuncusu Willem Dafoe
Oyunun çıkış noktası Rus yazar Daniil Kharms’ın metinleri. Bu gerçeküstü yazarın yaşamı, 1942’de Sovyetler’in psikiyatrik hastanelerinden birinde 36 yaşındayken sona ermiş. Onun kendini ha bire tekrarlayan “absürd” (saçma-olağanüstü-) metinleriyle Wilson’u buluşması, deyim yerindeyse tencere kapak gibi.
Willem Dafoe zaten usta bir oyuncu ama Barışnikov’un oyunculuğu (ki ben ilk kez oyuncu olarak izliyorum) çarpıcı. İkisi birbirini tamamlıyor, bir oluyor, biri o, öteki bu oluyor. Muhteşemler. Zaten ikisi tek insan yani yazar. Bize pencereden düşen yaşlı kadınları, evinizden içeri giren yaşlı kadınları, yelkovanı ve akrebi olmayan saatleri soran yaşlıları, iskemlelere oturup ölen yaşlıları ve bavulunuza koyup götürdüğünüz yaşlıları anlatıyorlar. İngilizce, Rusça seslerle, haykırışlarla, mimiklerle kıpkırmızı dilerini çıkararak, salıncaklarda sallanarak, uçaklar geçerken anlatıyorlar… Ne anlattıkları değil, nasıl anlattıkları önemli.
Wilson’un o mükemmeliyetçi tavrı, ışık ve renk cümbüşü; oyuncuları kâh birer kuklaya kâh afacan çocuklara dönüştüren yöntemi, bütün olayı eşsiz bir şiire dönüştürüyor. Bizi tiyatronun büyüsüyle baş başa bırakıyor.  

Yazarın Son Yazıları

Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025