İsmet İnönü ile Adnan Menderes farkı

İsmet İnönü ile Adnan Menderes farkı

14.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Diliyorum, CHP’nin, bu yazımın yayımlandığı günkü Ankara mitingi, Demokrasi, Barış ve Hukuk Devleti ilkelerine uygun bir biçimde, her türlü kışkırtmayı engelleyerek gerçekleştirilir.

Bugün bu vesile ile “İsmet İnönü ile Adnan Menderes Türkiye’ye nasıl birer siyasal miras bıraktılar” sorusunu karşılaştırmalı olarak irdelemek istiyorum.

***

1) Birinci olarak her şeyden önce tarihsel bir ironiye işaret etmek istiyorum:

İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’na, yani “sıcak savaş” anlamına gelen siyasete, boynunda Padişah’ın idam fermanıyla başlamış ve kendi kurduğu Çok Partili Rejim’in sonucu olarak ayrılana kadar iktidarda, sonra da Ana Muhalefet lideri kimliğiyle, Demokratik Rejimi savunarak devam etmiştir.

Buna karşılık Adnan Menderes, siyasete, İnönü’nün kurduğu Çok Partili Rejim sayesinde, bir “Demokrasi Kahramanı” olarak başlamış ve ne yazık ki Demokratik Rejimi, geliştirmek yerine, tahrip ettiği için, toplumun bugün bile bedelini ödediği bir siyasal hata ile hayatını idamla sonlandırmıştır.

Ben her türlü ölüm cezasına karşıyım:

Ayrıca siyasal olarak uygulanan ölüm cezasını ise doğrudan bir cinayet olarak nitelendiririm.

Üstelik amaçladığının tam tersine sonuçlar verdiğini, vereceğini düşündüğüm için, siyaseten de yanlış bulurum.

27 Mayıs sonrasında da idam kararlarının uygulanMAMAsı için yapılan bütün eylemlere katılmış, İsmet İnönü’nün de hem yazılı hem de sözlü olarak idamlara karşı çıktığını ama sözünü artık ordudaki yeni örgütlenme karşısında gücünü yitirmiş olan Milli Birlik Komitesi’ne dinletemediğini üzüntüyle gözlemlemiştim.

Çünkü güç o sırada, sonradan Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay’ın başkanı olduğu grubun eline geçmişti.

2) İsmet İnönü, İstiklal Savaşı kanla kazanıldıktan sonra, Savaş ve Cumhuriyet Kahramanı olarak ve Atatürk’ün yanındaki İkinci Adam niteliğiyle iktidara gelmişti.

Kendisinin başında olduğu “Devrimci Rejimi”, Atatürk’ün ve Cumhuriyet Devrimi’nin hedeflediği Parlamenter Demokratik Rejime dönüştürmek için, Demokrasi’yi kuran sınıfsal, sosyoekonomik ve kültürel gelişmeler olmadan, yani çok erkenden, Çok Partili Düzene geçirmişti.

Böylece Demokratik Rejim’in kurulmasındaki ilk adımı, kendi iktidarını harcayacak bir biçimde atmıştı. Adnan Menderes ise İnönü’nün bu kararı sayesinde “Demokrasi Kahramanı” olarak seçim kazanmış ve başa geçmişti.

Ama ne yazık ki sınıfsal desteğini toprak ağalarından ve din adamlarından (tarikatlardan) aldığı için Demokratik Rejimi geliştireceğine, Ana muhalefet partisi olan CHP’ye saldırdı ve ayrıca başta ifade ve basın özgürlüğü olmak kaydıyla bütün Temel Hak ve Özgürlükleri sınırladı ve kısıtladı.

En sonunda da “Tahkikat Encümeni” yasasıyla Çok Partili Düzen’in ilk Sivil Darbesi’ni gerçekleştirerek Demokratik Rejimi rafa kaldırdı ve 27 Mayıs Askeri Darbesi’ne yol açtı.

Böylece Demokratik Rejime Sivil Anayasal Darbe yapan lider olarak tarihe geçti.

Ne yazık ki bu hatasını, “Siyasal Cinayet” dediğim bir biçimde, hayatıyla ödedi. Ama bu idam, bugüne kadar Sağ Siyasetin sürekli olarak istismar ettiği bir mağduriyet gerekçesi de olarak sağ siyasetin çok işine yaradı.

3) CHP, İsmet İnönü’nün siyasal mirasını izleyerek daima Temel Hak ve Özgürlüklerin, bağımsız yargının “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”nin ve Cumhuriyet Rejimi’nin savunucusu oldu.

Buna karşılık, sağ partiler, Menderes’in siyasal mirasını izleyerek daima “Milli İrade” kavramını saptırdılar ve hem yargı bağımsızlığına hem de Hukuk Devleti Kurallarıyla korunan, başta ifade ve basın özgürlükleri olmak kaydıyla, Temel Hak ve Özgürlüklere karşı çıktılar.

4) Ne yazık ki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbeleri, “Atatürkçülük” adını da istismar ederek Menderes’in siyasal mirasına uygun müdahalelerde bulundular ve “Cumhuriyet Rejimi”nin “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısının altına dinamit koydular.

Özetle, İsmet İnönü ve CHP, Demokrasi uğruna kendi iktidarını harcamış, Menderes ve DP ise kendi iktidarı uğruna Demokrasi’yi harcamıştır!

Böylece 1950’den bu yana, küçük kesintiler dışında Menderes’in siyasal mirasına bağlı olan sağ iktidarlar tarafından yönetilen Türkiye, bugünlerdeki siyasal, ekonomik, hukuksal ve kültürel krizin içine, Emperyalizmin de desteğiyle, Atatürkçü aydınları katlederek ve kitlesel katliamlar da gerçekleştirerek zorla getirildi.

***

CHP’nin bugünkü Ankara mitinginin “Cumhuriyet Rejimi”nin “Bağımsız Yargı”ya dayalı olan “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısını güçlendirici etki yapmasını diliyorum.

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025