Diliyorum, CHP’nin, bu yazımın yayımlandığı günkü Ankara mitingi, Demokrasi, Barış ve Hukuk Devleti ilkelerine uygun bir biçimde, her türlü kışkırtmayı engelleyerek gerçekleştirilir.
Bugün bu vesile ile “İsmet İnönü ile Adnan Menderes Türkiye’ye nasıl birer siyasal miras bıraktılar” sorusunu karşılaştırmalı olarak irdelemek istiyorum.
***
1) Birinci olarak her şeyden önce tarihsel bir ironiye işaret etmek istiyorum:
İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’na, yani “sıcak savaş” anlamına gelen siyasete, boynunda Padişah’ın idam fermanıyla başlamış ve kendi kurduğu Çok Partili Rejim’in sonucu olarak ayrılana kadar iktidarda, sonra da Ana Muhalefet lideri kimliğiyle, Demokratik Rejimi savunarak devam etmiştir.
Buna karşılık Adnan Menderes, siyasete, İnönü’nün kurduğu Çok Partili Rejim sayesinde, bir “Demokrasi Kahramanı” olarak başlamış ve ne yazık ki Demokratik Rejimi, geliştirmek yerine, tahrip ettiği için, toplumun bugün bile bedelini ödediği bir siyasal hata ile hayatını idamla sonlandırmıştır.
Ben her türlü ölüm cezasına karşıyım:
Ayrıca siyasal olarak uygulanan ölüm cezasını ise doğrudan bir cinayet olarak nitelendiririm.
Üstelik amaçladığının tam tersine sonuçlar verdiğini, vereceğini düşündüğüm için, siyaseten de yanlış bulurum.
27 Mayıs sonrasında da idam kararlarının uygulanMAMAsı için yapılan bütün eylemlere katılmış, İsmet İnönü’nün de hem yazılı hem de sözlü olarak idamlara karşı çıktığını ama sözünü artık ordudaki yeni örgütlenme karşısında gücünü yitirmiş olan Milli Birlik Komitesi’ne dinletemediğini üzüntüyle gözlemlemiştim.
Çünkü güç o sırada, sonradan Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay’ın başkanı olduğu grubun eline geçmişti.
2) İsmet İnönü, İstiklal Savaşı kanla kazanıldıktan sonra, Savaş ve Cumhuriyet Kahramanı olarak ve Atatürk’ün yanındaki İkinci Adam niteliğiyle iktidara gelmişti.
Kendisinin başında olduğu “Devrimci Rejimi”, Atatürk’ün ve Cumhuriyet Devrimi’nin hedeflediği Parlamenter Demokratik Rejime dönüştürmek için, Demokrasi’yi kuran sınıfsal, sosyoekonomik ve kültürel gelişmeler olmadan, yani çok erkenden, Çok Partili Düzene geçirmişti.
Böylece Demokratik Rejim’in kurulmasındaki ilk adımı, kendi iktidarını harcayacak bir biçimde atmıştı. Adnan Menderes ise İnönü’nün bu kararı sayesinde “Demokrasi Kahramanı” olarak seçim kazanmış ve başa geçmişti.
Ama ne yazık ki sınıfsal desteğini toprak ağalarından ve din adamlarından (tarikatlardan) aldığı için Demokratik Rejimi geliştireceğine, Ana muhalefet partisi olan CHP’ye saldırdı ve ayrıca başta ifade ve basın özgürlüğü olmak kaydıyla bütün Temel Hak ve Özgürlükleri sınırladı ve kısıtladı.
En sonunda da “Tahkikat Encümeni” yasasıyla Çok Partili Düzen’in ilk Sivil Darbesi’ni gerçekleştirerek Demokratik Rejimi rafa kaldırdı ve 27 Mayıs Askeri Darbesi’ne yol açtı.
Böylece Demokratik Rejime Sivil Anayasal Darbe yapan lider olarak tarihe geçti.
Ne yazık ki bu hatasını, “Siyasal Cinayet” dediğim bir biçimde, hayatıyla ödedi. Ama bu idam, bugüne kadar Sağ Siyasetin sürekli olarak istismar ettiği bir mağduriyet gerekçesi de olarak sağ siyasetin çok işine yaradı.
3) CHP, İsmet İnönü’nün siyasal mirasını izleyerek daima Temel Hak ve Özgürlüklerin, bağımsız yargının “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”nin ve Cumhuriyet Rejimi’nin savunucusu oldu.
Buna karşılık, sağ partiler, Menderes’in siyasal mirasını izleyerek daima “Milli İrade” kavramını saptırdılar ve hem yargı bağımsızlığına hem de Hukuk Devleti Kurallarıyla korunan, başta ifade ve basın özgürlükleri olmak kaydıyla, Temel Hak ve Özgürlüklere karşı çıktılar.
4) Ne yazık ki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbeleri, “Atatürkçülük” adını da istismar ederek Menderes’in siyasal mirasına uygun müdahalelerde bulundular ve “Cumhuriyet Rejimi”nin “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısının altına dinamit koydular.
Özetle, İsmet İnönü ve CHP, Demokrasi uğruna kendi iktidarını harcamış, Menderes ve DP ise kendi iktidarı uğruna Demokrasi’yi harcamıştır!
Böylece 1950’den bu yana, küçük kesintiler dışında Menderes’in siyasal mirasına bağlı olan sağ iktidarlar tarafından yönetilen Türkiye, bugünlerdeki siyasal, ekonomik, hukuksal ve kültürel krizin içine, Emperyalizmin de desteğiyle, Atatürkçü aydınları katlederek ve kitlesel katliamlar da gerçekleştirerek zorla getirildi.
***
CHP’nin bugünkü Ankara mitinginin “Cumhuriyet Rejimi”nin “Bağımsız Yargı”ya dayalı olan “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısını güçlendirici etki yapmasını diliyorum.