Herkesin gördüğüne emin olduğum, ama kimsenin dile getirmediği korkunç bir gerçeği vurgulamak istiyorum:
İktidarın uygulamaları sonunda, Türkiye’de Hukuk ile Siyaset ters düşmüştür ve Hukuk ile Siyaset karşıtlığı nedeniyle, Devlete güven kalmamıştır!
Zaten “Sürecin” de, “Komisyonun” da “Yumuşak karnı” budur!
***
Ülkenin seçilmiş Belediye Başkanları, PKK ile işbirliği yaptıkları gerekçesi ile görevlerinden alınıp hapse atılırken...
Meclis Başkanı’nın “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adıyla TBMM’de kurduğu bir “Komisyon” PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme sürecini görüşüyor!
***
Siyasal bir kararla kurulan “Komisyon”un görevleri şöyle özetlenebilir:
-Terörün gündemden çıkarılması:
Terörle mücadelede kalıcı çözümler üretmek, özellikle PKK’nin fesih ve silah bırakma kararının ardından gerekli yasal düzenlemeleri yapmak.
-Toplumsal bütünleşme ve kardeşlik:
Etnik ayrımcılığı ortadan kaldırarak milli birlik ve kardeşliği pekiştirmek.
-Demokrasi ve Hukuk Devleti:
Özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda reformlar önerip yasa taslakları hazırlamak.
-Kamuoyunu bilgilendirme:
Komisyon çalışmalarını şeffaf bir şekilde paylaşarak kamuoyunu sürece dahil etmek.
-Kapsayıcı diyalog:
Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve diğer paydaşlarla işbirliği yaparak geniş tabanlı bir çözüm süreci yürütmek.
***
Şimdi bir de hapse atılan Esenyurt Belediye Başkanı hakkında hazırlanan iddianameyi özetleyelim:
-Demokratik Özerklik Projesi:
Örgüt elebaşı Öcalan ile yapılan görüşmelerde, Özer’in bazı akademisyenlerle birlikte “demokratik özerklik” projesine katkı sunmak istediği, Öcalan’ın kitaplarından ilham alarak bu çalışmaları desteklediği iddia ediliyor.
-Örgütle İlişkiler:
Özer’in, PKK/ KCK’nin üst düzey yöneticileriyle (ör. Remzi Kartal, Cemal Kavak) yoğun iletişim kurduğu, örgüte finansal destek sağladığı, bir örgüt mensubunun yurtdışına kaçmasına yardım ettiği ve ideolojik eğitimler düzenlediği öne sürülüyor.
-Kent Uzlaşısı Stratejisi:
Özer’in, PKK/KCK’nin “kent uzlaşısı” stratejisi kapsamında Esenyurt Belediyesi’nde görevlendirildiği, gerçek siyasi görüşlerini gizleyerek örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiği belirtiliyor.
***
Şimdi de çelişkileri vurgulayalım:
1. Barış ve Kardeşlik Hedefiyle Çelişki:
-Kürt kökenli bir belediye başkanının “terör örgütü üyeliği” gibi ağır bir suçlamayla tutuklanması, komisyonun “kardeşlik” ve “toplumsal barış” mesajlarıyla çelişik.
-Özer’in CHP’li bir siyasetçi olması ve suçlamaların belediye başkanlığı öncesine dayanması, komisyonun kapsayıcı diyalog hedefiyle çelişkili.
2. Hukukun Üstünlüğü ve Şeffaflık Sorunu:
-Komisyon, hukukun üstünlüğü ve demokratik reformlar üzerine vurgu yaparken, Özer’e yönelik suçlamaların somut delillere dayanıp dayanmadığı kamuoyunda tartışmalı.
3. Siyasi Temsil ve Kapsayıcılık:
-Komisyon, TBMM’de temsil edilen tüm siyasi partilerin katılımıyla çoğulcu bir platform olmayı hedeflerken, İYİ Parti’nin komisyona katılmaması ve Özer gibi muhalif bir isme yönelik suçlamalar çelişkili.
-DEM Parti’nin, komisyonun İmralı’ya heyet göndermesi önerisi gibi talepleri, Özer’in tutuklanmasıyla tamamen çelişkili.
4. Toplumsal Güven ve Algı:
-Özer’in tutuklanması komisyonun “milli birlik ve kardeşlik” hedefiyle çelişkili.
***
Şimdi bu çelişkiler bağlamında açık ve net olarak İktidarın yarattığı ve Ana muhalefetin de katıldığı, Hukuk ve Siyaset çatışmasını, “Sürecin” ve “Komisyonun” “Yumuşak karnını” vurgulayalım:
1) Ya hukuken Özer’in tutuklanması haklıdır ve doğrudur; o zaman bütün “Komisyon” üyelerinin ve onları görevlendirenlerin de tutuklanmaları gerekir...
2) Ya da siyaseten “Komisyonun” oluşturulması haklıdır ve doğrudur; o zaman da Özer’in ve bütün onunki gibi suçlamalarla tutuklananların derhal tahliyeleri ve davalarının düşürülmeleri gerekir.